GERGERLİOĞLU DAVASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

Gittikçe kabalaşan davranış kalıpları, evrene ayak uydurmak zorunda bırakan teknolojik gelişmeler ve birbirimizden hızla haberdar olmamızı sağlayan iletişim yöntemleri dışında geçmişten bugüne değişen pek bir şey yok hayatımızda. Medeniyetin gelişim seyri yanında neredeyse yaya kalan yönetim anlayışı hâlen en büyük sorunumuz. Demokrasi tarihimize kalemi ile şahitlik etmiş sayısız yazarımızın seneler önceki yazılarını -yazının sonuna gelinceye kadar- bugünü anlatıyor sanarak okumak da bu “yaya kalmışlığın” bir göstergesi değil mi?
Bu günlerde Yalçın Doğan’ın 2020 yılının sonlarında yayınlanmış olan “Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz” isimli kitabını okuyorum. Döneme tanıklık etmiş farklı insanların anlatılarından öğrendiğimiz 1980 darbesi sonrası yaşananları bir kez daha okuyarak belleğimi tazeliyor, bugün yaşananlar ile benzerlikler kuruyorum. Zorla imzalatılan uyduruk ifadeler ile gözaltına alınarak insanlıktan çıkarılan, işkenceye maruz kalan ve yitip giden hayatlar; Tarık Ziya Ekinci, Muzaffer Erdost, İlhan Erdost ve daha niceleri… Demokrasi yolunda yarım kalan hayatlar uğruna ve artık her şey dünyanın gözleri önünde yaşandığından olsa gerek, resmi ideolojinin tutumu ekseriyetle özgürlüklerin kısıtlanmasına evrilmiş durumda. Özgürlüğün sınırları, siyasi iradenin sevgisine ve şefkatine layık olup olmamakla belirleniyor.
KHK ile memuriyetten ihraç edilmiş bir hekim, yazar, sivil toplumcu, siyasi aktivist, milletvekili ve insan hakları mücadelesinin önde gelen ismi Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun başına gelenleri de uzunca bir süredir siyasi otoritenin sevgisine ve şefkatine layık olmayan, haince (!) işler yapmasına bağlayabiliriz. Gergerlioğlu’nun, çıplak aramalar, kimliği belirsiz kişilerce kaçırılan insanlar, KHK’ler ile işinden atılanlar, insan hakları ihlali olarak değerlendirilmesi gereken mahkumiyetler gibi konuları meclis kürsüsünden dile getirerek iktidar sıralarından hesap sorması, meclisin alışılagelmiş itiş kakışı arasında oldukça marjinal bir davranıştı. Bu cesur girişkenliğe ne kadar daha tahammül edileceği de aklımı kurcalamıyor değildi. Sonunda Yargıtay 16. Dairesi, Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21 Şubat 2018’de ‘PKK/KCK propagandası yapma’ suçlamasıyla verdiği iki yıl altı ay hapis cezası kararını oy çokluğuyla onadı. Anayasa Mahkemesi, başvuru sonrasında kararı iptal etmez ise milletvekilliği düşürülecek olan Gergerlioğlu, 1 yıl 10 ay 17 gün cezaevinde kalacak.
Siyasi iktidar nezdinde Gergerlioğlu’nun salt siyasi mensubiyeti, kararın haklılığın gerekçesi kabul edilerek, bu fikir topluma empoze edilmeye çalışılıyor. HDP üstünden yapılan milliyetçi siyasetin bereketli bulunması, garipliğinin bir tezahürü. Suç delillerinden birisi olarak kabul edilen haber linki hâlen paylaşımda ve muhtemelen aynı haber linkini kendi sosyal medya hesabından paylaşmış olan binlerce insan da hâlihazırda memleketin sokaklarında özgürce gezebiliyor. Terör örgütü bayrağının meşrulaştırılmaya çalışıldığının iddia edildiği paylaşımdan da epey bir çaba sarf etmeme rağmen böyle bir anlam çıkarmayı başaramadım. Ayrıca; yandaş medya mensubu bir hanımefendinin çözüm sürecinde, malum bayrağın renklerini defalarca kez alt alta yazmak suretiyle yapmış olduğu ve şu anda da dolaşımda olan sosyal medya paylaşımını ve buna benzer bir sürü sözü ve yazıyı hatırlayınca da gereksiz bir gayret sarf ettiğimin farkına vardım.
Seçilmiş ve atanmışların birbiriyle yarışan milliyetçi ve militarist söylemlerinin; Anayasa Mahkemesi’ni, siyasi iktidara koşut kararlar almaması durumunda kendisini feshetmeye davet edecek düzeyde yükseltilmesi, bağımsız yargı üstündeki siyasi baskıyı gösteriyor. Bizler de konuyu belli bir tarihsellik içinde ele aldığımızda, vesayet rejiminin herhangi bir dönem ile özdeşleştirilemeyecek bir güç ve otorite hastalığı olduğunu bir kere daha tecrübe etmiş oluyoruz.
Kim bilir; bakarsınız, Ömer Faruk Bey ve demokrasi tarihimizde ismi geçen diğerlerinin haklı mücadeleleri ve yaşanılan acılar “Nobel Barış Ödülü” getirir bir gün yalnız ve yorgun memleketime…

  • Gare’de 13 yurttaşımızın katledilmesine sebep olan PKK terörünü kınıyor, şehit ailelerine sabır ve metanet diliyorum… Barışa ve silahsızlanmaya duyduğum özlemi bu vesileyle yineliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Boray Acar Arşivi