Gezi ruhu bedenini arıyor

Gezi’nin üzerinden 8 yıl geçti. Parka yapılmak istenen Topçu Kışlası, AVM, rezidans gibi projeler, gelen toplumsal tepkiler nedeniyle “şimdilik” gerçekleşmedi. Ama hemen ifade edelim ki, Gezi’de ortaya konan itiraz, sadece parka yapılmak istenenlere karşı değildi. Gezi’de ortaya çıkan tepkinin ortak keseni, “iktidarın ve devletin laik kesimin özel hayatlarına, yaşam tarzlarına, inançlarına” olan müdahaleye itirazdı. Kimlik siyasetine ve onun somut pratiklerine itirazdı.
Bu açıdan “Gezi”, laik kesimin kendi hak ve özgülüklerine sahip çıkması ve bu anlamda belki de ilk defa siyasetle tanışmasıydı. Ya da temel hak ve özgürlüklerine sandık dışında sahip çıkma yolunda ilk adımdı. Hak ve özgürlükleri için daha önce oy vermek dışında siyasi eylemde bulunmamış ebeveynlerin çocuklarının siyasetle tanışması idi.
Bu bir anlamda ‘laik kesimin siyasetle tanışması’ idi.

Aradan geçen 8 yıla rağmen iktidar ve onun destekçileri Gezi’yi salt şiddet unsuruyla anıp itibarsızlaştırmaya devam ediyorlar.

GEZİ İTİRAZDI, İSYANDI
Gezi bir itiraz, başkaldırı ve isyandı. Gezi, başta Aleviler olmak üzere yaşam tarzı, hak ve özgürlükler konusunda kamusal alanda zorluklara yaşamaya başlayan, dışlanan, ötekileştirilen kesimlerin itirazı, başkaldırısı ve isyanıydı. 
Gezi; görünürde ağaçların kesilmesine olan itirazdı ama görünenin arkasında olan; AK Parti’nin 2011’den sonra yöneldiği değer eksenli siyasal tercihlerin, laik ve seküler alana yönelik hak ve özgürlük alanlarının daraltılmasına, özel alana müdahaleye isyandı. 
Gezi; gençlik, kadın, beden, içki tüketimi gibi ‘hayat tarzı’ temelinde ortaya çıkan toplumun muhafazakârlaşmasına isyandı.

Gezi; anayasa referans gösterilerek, hak ve özgürlüklerin daraltılmasına isyandı. 
Gezi; devletin yasal gücünün kullanılarak, devlet eliyle topluma kendi ahlaklarını dayatmasına karşı bir isyandı.
Gezi; devletin ve iktidarın, kimlik ve hayat tarzı dayatmasına, özel hayata müdahale etmesine karşı çıkarak, şiddetten uzak hak, özgürlük ve eşitlik talep etme çabasıydı.
Özetle Gezi; devleti yönetenlerin kendi «doğrularının» ve «inançlarının”, tüm toplumun doğrusu ve inancı haline getirilmesine, bunun devlet eli ile yapılmasına karşı gerçekleştirilen siyasi bir isyandı. 
Üzerinden geçen 8 yıl rağmen Gezi›de kendini bulan “itiraz, başkaldırı ve siyasi isyanın gerekçeleri” bugün geçerliliğini güçlenerek koruyor hala. 
AK Parti; toplumsal meşruiyeti ve tabanı daraldıkça, kendi dışında kalanlara karşı devletin tüm gücünü kullanarak baskısını arttırıyor. 
Kendisine eleştirel bakan işvereninden sendikasına, gazetesinden televizyonuna, muhabirinden köşe yazarına ve siyasi partiden STK’ya kadar herkesi ötekileştirip hain ilan etmekten çekinmiyor. 
İzledikleri kimlik siyasetiyle toplumu bir arada tutan dini sembolleri, ayrışma ve kutuplaşma aracı olarak kullanıyorlar. Dahası “dini” semboller üzerinden toplumsal muhalefetteki kimi partileri manipüle etmeye devam ediyorlar.
Önceki gün Taksim’de açılan cami üzerinden verilen mesaj, tam da budur. Konuşmalarda vurgulanan “fetih” tam bu hedefi işaret ediyor.
O açıdan Taksim’e yapılan cami konusunda şunu söylemek yanlış olmayacaktır; Nasıl “yaptırmam” diyen siyasi anlayış kaybettiyse, ona karşı “yaparım/yaptın” diyen siyasi anlayış da kaybedecek.

DEMOKRASİ KOALİSYONU GEZİ’NİN BEDENİ OLABİLİR
Geride kalan 8 yılın sonunda Gezi’de siyasallaşan itiraz ve başkaldırı ruhunu güçlü tutacak daha pek çok şey oluyor. Bugün aynı talepler, daha güçlü gerekçelerle ve siyasal pratiklerle varlığını koruyor. 
Bu açıdan 8 yıl önce ortaya çıkan Gezi ruhu, üzerimizde dolaşıyor ve kendine uygun bir beden arıyor. 
Türkiye’de farklı toplumsal kesimler “hak, özgürlük ve demokrasi” temelinde birbirleriyle buluştukça, konuştukça, ortak yaşam alanı ürettikçe o beden canlanacak ve o ruhla yeniden buluşacak. 
Siyasi iktidar bunun için her şeyi yapıyor. Cumhur İttifakı dışında kalan tüm siyasal partilerin oluşturacakları “demokrasi koalisyonu”, Gezi ruhuna beden olacak siyasallaşmanın ta kendisi olabilir.
Bakalım bu şans, kullanılabilecek mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi