Gıda Enflasyonunun Reçetesi: Erken Uyarı Sistemi ve Hal Yasası

Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da pandemi kaynaklı bir küresel gıda enflasyonu söz konusu. Nitekim FAO’nun uluslararası gıda ticaretinden en yüksek işlem hacmine sahip ürünlerin fiyatlarını aylık olarak takip ettiği gıda fiyatları endeksinde, gıda fiyatlarındaki artışın son üç yılın en yüksek seviyesine ulaştığı ve sorunun küresel bir niteliğe büründüğü açıklandı. Türkiye’ye bakıldığında da tablonun iç açıcı olmadığı görülmekte. Her yıl ocak ayında enflasyon sepetine ilişkin yapılan düzenleme çerçevesinde bu yıl TÜİK’in hesaplamasında gıda ve alkolsüz içecekler, konut, ev eşyası, haberleşme ve sağlığın ağırlığı artırıldı. Sepetteki en yüksek pay yüzde 22.77’den yüzde 24’e çıkarılarak gıdaya verildi. Kuşkusuz bu değişimde pandeminin etkisi büyük.
TÜİK’in gıda sepetinde çeşitli oranlarla ağırlıklandırılmış gıda maddeleri bulunuyor. Ancak hane halkının alım gücünü, temel gıda maddelerinde (yumurta, et ve süt, balık yağ, şeker, sebze ve meyveler ) yaşanan artışların belirlediği ve dar gelirlinin harcama kaleminin büyük bir çoğunluğunun gıdadan oluştuğu göz önüne alındığında, hane halkının hissettiği ve açıklanan enflasyon arasındaki farkın kapanabilmesi açısından bu düzenleme önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’de gıda enflasyonun başlıca nedenleri pandemi, mevsimsel etkiler, kur geçişkenliği, TL’nin değerindeki kayıp, tarımsal üretimde dışa bağımlı olma, köylerin mahalleye dönüştürülmesi nedeniyle yaşanılan arazi kayıpları, kredi faizi borçları olarak sıralanabilir. Özellikle iklim değişikliklerinin yol açtığı rekolte kaybı, tarım ürünlerinin Euro ve Dolar bazında üretilip TL bazında satılmasının getirdiği maliyet artışı da fiyatlara yansıyor. Dolayısıyla spekülatif etkilerin manipülatif etkiye dönüşmesi söz konusu. Tarım sektöründeki girdilerin ( ilaç, gübre, tohum, plastik kasa gibi) büyük bir çoğunluğunun ithal edilmesi yani ithalata dayalı bir üretim modelinin varlığı, pazar imkanlarının sınırlı oluşu, üreticiden marketlere ulaşana kadar geçen süredeki artışlar üreticilerin karşılaştığı diğer sorunları oluşturmakta. 2006’ da çıkarılan kanunla tarım teşviklerinin GSMH’nın yüzde 1’in altında olmaması kararlaştırılmasına rağmen yapılan teşviklerin bu oranın altında kalmasının dışında teşviklerin zamanında verilmemesi hatta o yılın teşvikinin daha sonraki yıla sarkması da bir diğer sorun.
Gıda ve özellikle tarım ürünleri fiyatlarındaki dalgalanmaların önüne geçmek, suni fiyat dalgalanmalarını engellemek ve gıdadaki israfı önleyebilmek için hükümetin erken uyarı sistemi ve hal yasası olmak üzere uzun süredir hazırlık içerisinde olduğu gündemdeydi. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın gecen cuma açıkladığı yeni ekonomi paketinde de Gıda Komitesi’nin politika önerilerinin şekillenebilmesi ve piyasanın etkin çalışabilmesini temin için gıdada anlık veri akışını sağlayacak erken uyarı sistemi sayesinde karar alma hızının artacağı ifade edildi. Bu sistem ile toptan ve perakende zincirinde gıda üretiminin tamamının, anlık olarak takip edilip raporlanacağı açıklandı. Pakette ayrıca kamuoyunda "Hal Yasası" olarak bilinen 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da yapılacak düzenlemeyle, sebze ve meyve ticareti sektöründe köklü dönüşümler yapılacağı, hal yasası kapsamında fırsatçılığın önüne geçileceği öngörülürken, hallerin altyapısının yenilenerek modernizasyonun sağlanacağı belirtiliyor.
Ayrıca yasada gıda sektöründeki kayıp ve israfın azaltılması için de harekete geçileceği, soğuk zincirlerin destekleneceği, tarlada, hallerde kalan taze sebze ve meyveleri piyasaya kazandıracak mekanizmalar geliştirileceği ve yasa ile işlenmiş gıda fiyatlarında aracılık maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlayacağı ifade ediliyor. Yasayla ilgili detayların ise önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.
Türkiye’deki gıda enflasyonunun kuşkusuz hem maliyet hem de talep boyutu var. Talep yönüne ilişkin düzenlemelere duyulan ihtiyaç dışında hal yasası ile aracılar azaltılarak (ki bunun da nasıl olacağı belli değil ) maliyet yönü çözülebilir mi yaşayıp göreceğiz. Ürün kayıplarının önlenmesinin soğuk sistem taşıma, soğuk sistem depolama ve soğuk sistem reyonlar ile sağlanabileceği göz önüne alındığında yapılacak masrafların ürün kayıplarından daha fazla bir maliyet artışı yaratarak enflasyonu yukarı yönlü etkileyeceğini de göz ardı etmemek gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi