Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

GİZLİ DENEY

Şimdi okuyacaklarınızı hayvanlar aleminde -sadece bir tür hariç- hiçbiri ama hiçbiri değil kendi türünden olana, hiçbir türe yapmıyor. Yapmadı. Yapmaz. Öyle bir tür düşünün ki, aklını kötülük için kullansın, uğruna alet geliştirsin, uzmanlaşsın onları kullanmada… Adına deney desin, not etsin çıktıları. Rakamlardan grafikler oluştursun. Değerlendirsin. Belirlediği yüksek değerler için kullansın.

Dante’nin cehennem tasviri nasıl da uzundur.
Ben de bir ek yapacağım şimdi. Tasvirini hayal gücünüze bırakıyorum.
1937 yılında, Japon İmparatorluğu ordusu içinde adına 731’inci Birlik denen bir birim kuruldu. Gizli çalıştılar. Biyolojik ve kimyasal silah kullanımı için araştırma ve deney yaptılar. Çin’le savaş devam ederken hareket halindeki bu birim, tarihin belki de en acımasız savaş suçlarından bazılarının sorumlusu oldu. Esir aldıkları Çinli ve Ruslar arasından kendilerine denek seçtiler. Genç erkek ve kadın, çocuk, bebek, yaşlı, hamile kadın ne varsa topladılar. Canlı bir bedenden bir organ alınınca bakalım kan kaybı ne kadar oluyor, ölçmek için yaptılar bunu. Uzuvlarını kestiler, not ettiler. Açık yaralara mikrop zerk ettiler, bakalım ne olacak diye. Bazı esirlerin midesi ameliyatla çıkartıldı. Boşta kalan yemek borusu direkt bağırsaklara tutturuldu. Atom bombası atılana kadar, dokuz yıl boyunca savaş esirleri üzerinde deneyler yaptılar. Sonrası malum, 731’inci Birliğe dahil bilim insanlarının çoğu siyaset, akademi ve tıp alanlarında önemli pozisyonlara getirildi, yeni baştan kurulan Japonya’da.

Kuzey Kore’den kaçabilenlerin anlattıkları var. Bu sığınmacılar Kuzey Kore’de insan üzerinde yapılan deneylere tanık olduklarını söylüyor. İddia ettiklerine göre bir deneyde 50 sağlıklı kadın mahkûma zehirli lahana yediriliyor. Kadınların hepsi yedikten yirmi dakika sonra ölüyor. Anlatılanlar arasında mahkumlar üzerinde anestezi kullanmadan gerçekleştirilen ameliyatlar, aç bırakma başlığı altında yapılan deneyler, çeşitli gaz uygulamalarıyla kim kaç dakikada ölüyor çalışmaları da var. İddiaya göre, her ayın belli bir günü hapishaneye adına “karga” dedikleri siyah bir minibüs geliyor ve belli bir sınıflandırmayla seçilmiş 40-50 mahkûmu götürüyor. Deney olarak kullandıklarına dair çok beyan var. Olay, günümüzde geçiyor.

Diğer tarafta Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (şimdinin Rusya Federasyonu) 1921 yılından itibaren ve belki de günümüzde de gizli servis bünyesinde kurduğu kimyasal laboratuvarlarda insan üzerinde kullanmak amacıyla zehir geliştirdi. Gulag Kamplarından çoğunluğu muhaliflerden oluşan tutuklular arasından denekler seçildi. Amaç, ölüm sonrası tespit edilemeyen tatsız, kokusuz bir kimyasal bulmaktı. Başkaca test edilen kimyasallar arasında hardal gazı, sinir gazı gibi örnekler de var. Kamptan getirilen farklı yaş gruplarından, farklı fiziksel özelliklere sahip insanlar bu laboratuvarlarda kendilerine verilen yemeğin ya da içeceğin bir parçası olarak zehir de aldılar. Ölenlere otopsi yapıldı. Zehrin izine rastlanınca deneyi tekrarladılar. Ta ki toksikolojide çıkmayıncaya kadar. Geçtiğimiz yüz yıl boyunca bu araştırmalar devam etti. Şimdi yoktur, diyebiliyor musunuz?

1943 yılında Amerikan Donanması kendi denizcilerine hardal gazı deneyi uyguladı. Olay resmi kayıtlarda var, merak eden kongre kütüphanesinde bulur. Donanma, aslında Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanların kullandığı, korkunç etkileri kanıtlanmış olan hardal gazına karşı yeni kıyafetlerin ve gaz maskelerinin etkinliğini test ediyordu. Deneylerden biri Washington’daki Donanma Araştırma Laboratuvarı’nda gerçekleşti. Sekiz haftalık eğitim kampından dönmüş on yedi ve on sekiz yaşındaki erkek çocuklara o sırada devam etmekte olan İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili olarak, “Savaşı kısaltmaya yardımcı olacak bir deneye katılmak ister misiniz?” diye soruldu. Deneyin ne olduğu, nasıl uygulanacağıyla ilgili bilgi son ana kadar verilmedi. Bu genç çocukların neredeyse tamamı ciddi dış ve iç yanıklara maruz kaldılar. Bazısı öldü. Olayın üstü örtüldü. Sakat kaldıkları için dava açmasınlar diye de “vatana ihanet” yasasıyla tehdit edildiler. 1991 yılında laboratuvar raporlarının üzerindeki gizlilik kalktı.

Nazi Almanya’sının başta Yahudiler, Romanlar, tek yumurta ikizleri, engelliler olmak üzere çeşitli insan grupları üzerinde yaptıkları kötücül, ölümcül deneylerinden bahsetmedim bile. Geçtiğimiz seksen yıl içinde oldu, bunlar. İnsanın insana bilimi kullanarak yaptıkları bu kadarla kalmıyor. Denek havuzları mevcut. Guantanamo hala var. Gulag Kampı kapasitesi düşürülmüş olmakla birlikte hala orada. Yer altında ve sermayesi de gizli olan laboratuvarlarda insan üzerinde (ve rıza almadan) deneyler yapılmadığını hangimiz söyleyebiliriz… Hayvanlar aleminin, memeli hayvanlar kategorisinde sadece insan türü zulmeder. Karnını doyurmak için değil, belirlediği “yüksek değerler” adına yapar bunu. Virüs camiası da o sırada katıla katıla gülmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi