GÖNLÜM BAYRAM YERİ

Çocukları yatırdın mı? dedi adam.
Çoktaaaaann, dedi kadın.
Kimbilir nasıl bir düş görüyorlardır şimdi.
dedi erkek.
Kimbilir, dedi kadın. Git kulaklarına fısılda
istersen.
Ferit Edgü
Biz Ferit Edgü’nün şiirindeki bayramların çocuklarıyız…
Anne ve baba sevgisine doyumlu, bayramı bayram tadında yaşayan, bayramlıklar alınan, gül desenli pazen elbiselerimizle komşulara el öpmeye sevgiyle koşan, işlemeli mendillere konan paralar ve akide şekerlerle evlerimize sevinçle dönen çocuklardık.
Bizler henüz dünyanın kötülükleri ile tanışmamış, vicdanlı, sevecen, ruhu kirlenmemiş insanlar içinde büyüyen çocuklar olarak çok mutluyduk. Başkentin umutkondularında çocuk parkımız olmasa da tüm yoksunluklarımıza karşın dolu dolu çocukluğumuzu yaşadık.
Bayramların anlamını yitirmediği küçücük bir dünyada yaşıyorduk.
Tıpkı Davut Sulari’nin; “Bugün bayram günü derler âlem eğlenir /Sen bizim yaylaya gel başın için/Dertliler oturmuş, derdin söyleşir/Etme intizarın gül başın için hey, hey, hey, hey, hey”
Bayramı bize birlik, beraberlik, sevgi, kardeşlik, babasıza baba, annesize anne olan büyüklerimiz güzel örneklerle anlattılar. Küsler barışır biz de barışırdık. Şeker bayramında şekere, kurban bayramında ete doyardık. Bize o yıllarda bayramlar öyle güzeldi ki hâlâ bayram sözcüğü bile o güzel günleri çağrıştırır. Biz bayramda doğan erkek çocuklarına Bayram adı verilen bir kültürün tebessümünü taşıyan çocuklar olarak büyüdük.
Sonra biz büyüdük, sorunlar büyüdü…
Nâzım Hikmet’in Hiroşima’da öldürülen çocuklar şiiri ile buluştuk, şarkı oldu, dillerimizden döküldü:
“Çalıyorum kapınızı/Teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin/Şeker de yiyebilsinler.”
Bu şiirle dünya çocuklarının sorunlarını, Hiroşima Barış Parkı’nda dünya barışı için kâğıttan turna kuşları yapıp uçurduklarını öğrendik. Öğrendik de ne yazık ki dünyayı yönetenler dünyamıza barış armağan edemediler…
Çoğunlukla erkeklerin yönettiği dünyada savaşlar içinde yaşıyoruz. Savaş ne bayram dinliyor ne yaşam… Ne de çocuklara güzel bir gelecek sunma mücadelesi veriyorlar. Kim bilir belki bundandır son on yıldır savaşın gölgesinde barış için mücadele eden ülke kadınlarına “Nobel Barış Ödülü” veriliyor…
“Öğretmenim, sevgili öğretmenim/Sırtımıza alırız hastaları
Kim bilir ne özlemişlerdir kırları/Ya mahpuslar?
Ne sevinirler kim bilir/Sarılıp sarılıp öperler adamı.”
Melih Cevdet Anday
Ülkemin hapishaneleri şiddet yanlısı gençlerle dolup taşıyor. Sevdikleri kadınlara, akıl almaz yöntemlerle kıyan, öldüren gençler. Yaşlarını okuyorum da Barış Manço programlarıyla çoğunun büyüdüğünü görüyorum.
“Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi”
Bugün gönlüm bayram yeri…
Umudumu tüm tazeliğiyle koruyorum… Siz de umudunuzu taze tutun. Yokluk, yoksunluk içindeki halkımız, yaşam mücadelesi veren kadınlarımız, işsiz, sahipsiz gençlerimiz, yatağa aç giren çocuklarımıza karşın, bayramımız kutlu olsun, bayram tadında geçsin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi