GÖSTERMELİK

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 11, 2020 / 07:13

Geçen hafta (da) konuştu. Açılışta dedi ki, “Evet şöyle sembolik de olsa bayan milletvekillerimizden hiç olmazsa ehehe iki tanesini alalım… İki tane geliyor.”
Bir kez daha alıntılamak istiyorum; dedi ki, “Evet şöyle sembolik de olsa bayan milletvekillerimizden hiç olmazsa ehehe iki tanesini alalım… İki tane geliyor.”
Grupta bulunanlar arasında İki kadın milletvekili hop diye yanında bitiverdi.
Özneleri değiştirip bir de şöyle yazalım, hatta söyleyen siz olun: Evet şöyle sembolik de olsa bay milletvekillerimizden hiç olmazsa kikir kikir iki tanesini alalım. İki tane geliyor. Madem siz böyle bir cümle kullandınız, o zaman seçilmişliğin emaresi olan bir üst dil kullandığınızı kabul edin. Üst dil olarak sunulan aslında bir alt dil. Buradaki jargon sadece teolojik değil, hayatın her alanına derin insani hassasiyetler sahteciliğiyle dolup taşan bir jargon. Kullanılan dilin dilsel işlevinin izini sürmeye kalkarsanız benim gibi uykusuz kalırsınız. Kadınları göstermelik, sembolik bulan kafanın ürettiği cümleleri doya doya yudumlayarak kendimden geçmek istiyorum. Olmuyor. Ama anlıyorum, hali hazırda kendinden geçenleri…
Söz konusu açılışta çağırıldıkları için yanına giden kadın milletvekilleri sosyal medyada duruma açıklık getirmeye çalıştılar. Onun, her alanda kadınların önünü açmak için mücadele ettiğini, nezaket sahibi, centilmen, ince düşünceli olduğunu söylediler. Bazısı, “Bu tarafa gel” komutunun sarmaladığı bir onurdan bile bahsetti. “Erkek egemen görüntüyü düzeltmek” adına “sembolik” kadınlar… Göstermelik kadınlar…
Muhalefette yer alan partilerin neredeyse tamamı bir kadın kotası sahteciliğini yıllardır sürdürüyor. Onlar da göstermelik. Sembolik. Yani simgesel, yani temsili… Ülkemizde “eş başkanlık” kavramının tam olarak anlaşılamaması yüzünden de göstermelik olmayı kabul eden kadın politikacılar her yerde. Kadını, erkeği katılımcı demokrasi dersinden çaktılar.
Tüm cinsiyetlerin sosyal, politik ve ekonomik eşitliğine olan inancımızı kaybetmedik. Harflere sığdıramadığımız yeni kuşak bizden daha inançlı, bu noktada. Hepimizin amacı kadınların karşılaştıkları sistematik eşitsizliklere meydan okumak olmalıdır. Popüler anlayışın aksine, erkeklere karşı bir üstünlük sağlama yarışı değildir, bu. Cinsiyetçiliği tamamen reddetmektir. Çifte standartçı yapıyı ortadan kaldırmaya yöneliktir. Herkesin cinsel özerklik hakkında ve cinsel yaşamlarını ne zaman, nasıl ve kiminle yürüteceği konusunda ahkam kesmemektir.
Göstermelik bayan arayanlar, sembolik bayan olmayı kabullenenler bilmelidir ki, erkeklere ayrı kadınlara ayrı muamele biçimlerine, üstenci dile sonuna kadar karşıyız. Her alana işlemiş olan derin insani hassasiyetler sahteciliği ve ona uydurulan sahicilikle işimiz yoktur.
Dünün Gazete Pencere’sinde, Anıl Özgüç Muhalif Takvimi’nde, Marcel Proust’un doğum gününü hatırlatmıştı. Ben de Proust’dan bir Cumartesi düşüncesi bırakıyorum buraya: “Yapmacık davranış, taklit, hem iyiler hem kötüler tarafından takdir edilme arzusu, dış görünüşe söz ve jestlerin aldatıcı görünüşlerini ilave eder. Öyle edepsizlikler, öyle acımasızlıklar vardır ki, kimi iyilikler, kimi cömertlikler gibi, sınavdan geçmezler. Tıpkı hayırseverliğiyle tanınan bir adamın çoğunlukla aslında kibirli ve cimri olduğunu keşfetmemiz gibi.”

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top