Göz görmeyince gönül katlanıyor mu? Marmara’nın dibi hâlâ ölüyor

Göz görmeyince gönül katlanıyor mu? Marmara’nın dibi hâlâ ölüyor
Haber: Dilara KanMarmara ve Ege Denizi’nde geçtiğimiz yıl çok ciddi şekilde ortaya çıkan müsilaj tehlikesi geçmiş değil. Önceki günlerde de Çanakkale Boğazı’nda öbeklenmiş halde bulunan müsilaj tehlikeyi yeniden hatırlattı....

Haber: Dilara Kan

Marmara ve Ege Denizi’nde geçtiğimiz yıl çok ciddi şekilde ortaya çıkan müsilaj tehlikesi geçmiş değil. Önceki günlerde de Çanakkale Boğazı’nda öbeklenmiş halde bulunan müsilaj tehlikeyi yeniden hatırlattı. Deniz salyası olarak da bilinen müsilaj geçtiğimiz yıl mart ayında ortaya çıkmış ve birçok noktada temizleme çalışmaları yapılmış, uzmanlar sorunun çözümünün bu olmadığını açıklamıştı. Müsilaj tabakası denizin dibine çökmüş ve yüzeyden yok olduğu için tehlikenin geçtiği düşünülmüştü.

Bu yanlış algı İstanbul Üniversitesi tarafından yapılan bir proje ile gün yüzüne çıkarıldı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nur Eda Topçu ve ekibi, yürüttükleri TÜBİTAK projesi kapsamında müsilajın Marmara Denizi Prens Adaları bölgesinde yaşayan yumuşak mercanlar ve süngerler üzerindeki etkisini araştırıyor.

Prens Adaları bölgesinde 9 istasyonda dalış yaparak sünger, mercan ve hidrozoa gözlemleyen bilim insanları, “Müsilaj sonrası ne hayatta kalmış?, “Ne kadar var?”, “Nerede dağılım gösteriyor” sorularının cevaplarını arıyor. Projeyi yürüten ekip, aynı incelemeyi ileriki aylarda da tekrarlayacak. Marmara Denizi Prens Adaları bölgesinde “mercan bahçesi” olarak tanımlanabilecek kadar güzel alanlar bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Topçu, “Bunları gözümüz gibi korumamız gerekir” dedi. Bazı bölgelerde mercan kalmadığını anlatan Topçu, “Özellikle kırmızı gorgon balıkçılık etkisiyle 1970’lerden beri azalmakta. Sonradan başka etkilerle daha çok azaldı, özellikle kıyı faaliyetlerinden dolayı. Şimdi müsilajdan ötürü bitmek üzere” dedi.

“KIRMIZI GORGON BÖLGEDEN SİLİNECEK”
Kırmızı gorgon uzun ömürlü ve yavaş büyüyen bir tür olduğu için onun kayıplarının geri gelmediğini, bu türün yavaş yavaş bu bölgeden silineceğini ifade eden Topçu, yaptıkları dalış sonrası ilk gözlemlerini şöyle aktardı: “Ben bir tane bile göremedim. Sarı gorgonlar şimdilik hayattalar, umarım onları da kaybetmeyiz. Biz her aşağı indiğimizde müthiş bir müsilaj bulutunun içinde daldık. Dibe inen müsilaj ne yazık ki çok sayıda mercanı, süngerler de dahil bentik canlıları öldürdü. Dolayısıyla tablo şu anda çok üzücü.”

“TEKRARLANABİLİR”
“Çabalarımızı sürdürelim. Evvelki kış gibi durağan şartlar devam ederse, müsilaj tekrarlanabilir. Bu kış rüzgar ve yağışın yoğun olduğu, 2020-2021 kışına kıyasla daha sert bir kış geçirdik ve geçiriyoruz, henüz müsilaj oluşumu da gözlemlemedik. Elbette baharda daha küçük ölçekli de olsa müsilaj görülebilir. Tekrarlanırsa, toparlanma süreci için gereken genç mercanlar yapamazlar ve biterler bir süre sonra. Ancak büyük ölçekli müsilaj tekrarlanırsa, ilk önce bu yeni genç koloniler ölecektir.”

"40 DAKİKALIK DALIŞTA BİR TANE BİLE BALIK GÖRMEDİK"

Müsilaj tehlikesinde son durumu Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ile konuştuk. Sarı, “Çok şükür geçen yılki gibi her tarafı kaplayan bir müsilaj oluşumu mevcut değil” dedi ancak şu uyarıyı yaptı: “Ama müsilaj oluşumu için tüm şartlar mevcut. Mesela atık miktarını azaltmadık ve aşırı alg çoğalması var.”

Dün sabah 3 kişi dalış yaptıklarını söyleyen Sarı, “Şu anda denizin altında çok kısıtlı bir görüş var. Biz dalıştan 5 dakika sonra birbirimizi kaybettik. Bu aşırı alg çoğalması müsilaj için bütün koşulların hazır olduğunun göstergesi. 40 dakika boyunca bir tane balık görmedik. Çünkü müsailaj hala etkisini sürdürüyor” dedi.

“ŞU AN DENİZ DAHA SOĞUK”
Sarı, hal böyleyken henüz müsilaj oluşumu görülmeme nedenini şöyle açıkladı: “Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak sıcak artışı 40 yıllık ortalamanın üzerinde seyretse de geçen yılki sıcaklıklara göre şu an 1-1,5 derece daha soğuk. Ama 40 yıllık ortalamaya bakıldığında hala sıcaklıklar yüksek.”

“DENİZİN MÜSİLAJI ERİTMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
Geçen yıl gün yüzüne çıkan müsilajın etkisinin ortadan kalkmadığını söyleyen Sarı, “Denizin sihirbaz gibi o kadar müsilajı bir anda yutması, eritmesi mümkün değil. Bir kısmı parçalandı, büyük bir kısmı dibe çöktü, dipte siyah ve kötü kokulu bir çamura dönüştü” diye konuştu.

“MÜSİLAJ BİR SONUÇ”
Müsilajın sonuç olduğunu vurgulayan Sarı, nedenlerin ortadan kaldırılmadan sonucun değişmesinin mümkün olmadığını belirtti ve üç tetikleyici olduğunu aktardı: “Birincisi küresel iklim değişikliği kaynaklı deniz yüzeyindeki sıcaklık değişimi, buna müdahale edemiyoruz. İkincisi deniz şartlarındaki durağanlık. Üçüncüsü de Marmara Denizi’ne 25 milyon insanın, Türkiye’nin yarısına hizmet eden sanayinin ve yoğun tarımsal faaliyetler sonucu ortaya çıkan atıkların düzgün bir arıtmaya tabi tutmadan gönderilmesi. İlk ikisine müdahale edemiyorduk, sadece atıklara müdahalemiz vardı. Atıkları da ne yazık ki hala azaltamadık. Diğer taraftan sürdürülemez bir balıkçılık politikası devam ettiriyoruz. Uyarılara ve eylem planında da karar alınmasına rağmen balıkçılık 1 Eylül’de davulla zurnayla sanki müsilaj yaşanmamış gibi açıldı. Yani bu nedenleri kaldırmadan sonuç alamayız. 0-30 metre arasında neredeyse bir tane sünger topluluğu kalmadı. Mercanlar zarar gördü. 22 maddelik planı amasız, lakinsiz çok ciddi uygulamamız gerekiyor.”

EYLEM PLANI HAZIRLANMIŞTI: HABER ALINAMIYOR

Geçen yıl yaşanan müsilaj felaketi sonrası mücadele etmek için bir eylem planı hazırlanmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Marmara Denizi’ne kıyısı olan illerin belediye başkanları, valileri ve milletvekillerinin bir araya gelerek hazırladığı eylem planında 22 madde yer alıyordu. Bunlardan öne çıkan bazıları şöyleydi:

Marmara Denizi koruma alanı ilan edilecek,
7/24 müsilaj temizleme faaliyeti yürütülecek,
Su arıtma tesislerinin tamamı ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülecek,
Balıkçılık faaliyetleri ekosistem temelli yapılacak ve balıkçılara maddi destek verilecek.