“GREEN BOOK”: AMERİKA’NIN KARANLIK YÜZÜ

Yönetmen Peter Faralley’e esin kaynağını oluşturan yaşanmış gerçekler, sinema dilinin olanakları bağlamında Green Book filminin etkili mesajlar içermesini, siyahi bir insana aşağılayıcı davranışlarda bulunan Amerikan aşırı milliyetçilerinin günümüzde tezahür etmiş unsurları olan Trump taraftarlarının da hukuki bir dayanağı olmayan seçimler çalındı iddiasını, valdalca kalkışmalara çevirebildiğini anımsatıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 3 Kasım 2020’de yapılan başkanlık seçimlerinin sancıları, bu büyük ve demokrasinin öncü ülkesinde bir kalkışma girişimiyle sonuçlandı ve ikiyüz yıl sonra Kongre Binası, Başkan Trump taraftarlarınca basıldı. Amerika’da bulunduğumda en etkinlendiğim şey görkemli özgürlük anıtı olmuştu. Yeni dünya diye tanımlanan bu ülke, aynı zamanda özgürlüğün beşiği de kabul edilir...

Kuzeyinden Güneyine büyük çelişkiler barındıran, köleliğin kaldırılmasına yönelik girişimlerin de iç savaşı tetikleyen başlıca nedenlerden birisi olan Amerika’da, tüm sübaplara  karşın, gücü eline geçiren otoriter eğilimli kişilerin sistemi yolundan çıkarmasının da olası olduğu yaşanan gelişmelerle anlaşıldı.

AMERİKANIN SACAYAKLARI

Amerikan demokrasisinin süregelen gücü, büyük ölçüde kuruluşunun en önemli belgeleri olan Bağımsızlık Bildirisi (1776), ABD Anayasası ve Haklar Bildirisi’nden gelmektedir.  Bir arada bu üç belge temsili Amerikan demokrasi sisteminin temelini oluşturur. Bireyin haklarını ve devlet kurumlarının yetkilerini tanımlar ve yürütme, yasama ve yargı unsurları arasında kuvvetler ayrılığını tesis ederek rekabet halindeki siyasi menfaatleri dengeler. ABD Anayasası, Amerikan yönetim sisteminin benzersiz yönlerinden birini, yani federal hükümete belli başlı ve kısıtlı yetkiler tanırken, münferit eyaletlere kapsamlı yetkiler veren federal sistemi de tesis eder.  Anayasa taslağını hazırlayan ve hükümete çok fazla yetki vermekten çekinen Kıtasal Kongre, yetkiyi federal başkent ve münferit eyaletler arasında kasten dağıtmıştır.  Benzer şekilde, eyalet kanunları da şehirler ve bölgelere belli bir ölçüde bağımsızlık ve yetki tanır.

ABD Anayasası, 13 koloniyi birleştirerek bir ulus haline getirmiştir.  Latince “çokluktan, birliğe” anlamına gelen “e pluribus unum” fikrini yansıtan Anayasa, ulusal boyutta kilit işlevleri yerine getiren, ancak eyaletlere de birtakım yetkiler ayıran bir merkezi hükümet tasarlar. Anayasa, aynı zamanda ABD başkanlarını da seçen sistem olan Seçici Kurul’u da tesis etmiştir. Bu sistem, her eyalete belli sayıda oy vererek adayların alacağı toplam oy sayısında etki sahibi olmasını sağlar ve böylece küçük nüfuslu eyaletler de ulusal seçimlerde önemini korur. En büyük eyaletler olan California, Teksas ve New York’tan, en düşük nüfuslu eyaletler Alaska, Montana ve Vermont’a kadar her eyalet bir sonraki başkanın seçilmesinde rol oynar. (ABD Büyükelçisi David Satterfield, Milliyet Gazetesi, 27 Ekim 2020).

Özetlediğimiz nitelikleri, sınır ötesi darbeler tezgahlamak açısından sabıka listesi kabarık olan ABD’nin, kendi içinde bir kalkışma, darbe girişimiyle karşılaşmasını engelleyemedi. Bu güçlü ülkenin, yarattığı imajla çelişkili bir durum ortaya çıktı ve ABD tüm dünyayı müstehzi bir şekilde izlerken, dünya ABD’yi endişeyle izlemeye başladı.

Bu süreç bana özgürlüğün temel değer olduğu Amerika’da, özgürlüğün en önemli sacayaklarından olan insan haklarına yönelik ihlalleri; bu ülkenin geçmişinde ve yakın geçmişindeki ırkçılık hastalığını etkili bir şekilde anlatan 2018 yapımı “Green Book” (Yeşil Rehber) filmini anımsattı. 2019 Oskar Ödülleri’nde “En İyi Film”, “En İyi Orijinal Senaryo”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Kurgu” kategorilerinde aday gösterilen ve ilk üç kategoride bu ödülü kazanan Yeşil Rehber, bu aralar Netflix’in çok izlenenleri arasında yeniden gösterimde.

GERÇEK YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN UYARLAMA

Amerika’da 1962 yılında Kennedy’nin başkan olduğu dönemde geçen “Green Book”, aslında gerçek bir yaşam öyküsünden sinemaya uyarlanmış. Newyork’da Copacabana gece kulubünde fedai olarak çalışan Frank “Tony Lip” Vallelonga (Vigo Mortensen), kulübün tadilat nedeniyle kapanmasıyla işsiz kalır. Döneminin siyahi, iyi yetişmiş klasik piyanisti Dr. Don Shirley, Güneydoğu ABD eyaletlerinde 8 hafta sürecek olan konser dizisi için bir şöför aramaktadır. Tony’nin referansları Shirley’nin ilgisini çeker ve onun talep ettiği ücreti kabul ederek Tony ile Dr. Don Shirley’nin (Mahershala Ali), ABD’nin güney eyaletlerinde ırkçılık sosuna bulanmış  konser yolculuğu başlar... Bu yolculuğun mütemmim cüzü ise, güvenli seyahat edebilmeleri açısından “Siyahi Motorculara Green Book” isimli kitap olur.

ABD demokrasisinin yumuşak karnı olan ırkçılık, yakın dönemde bu ülkenin ilk siyahi başkanı seçilen ve iki dönem bu görevi yürüten Barack Obama’ya karşın; çeşitli şekillerde uç veriyor ve bu virüs yok edilemiyor.

SİVİL HAKLAR YASASI

Amerika’nın güney eyaletlerinde kültürel seviyeleri düşük kitleler tarafından vandalca, elit kitleleri tarafından ise överken aşağılama biçimiyle 1960’larda bile azgınca devam eden Afroamerikan insanlara yapılan zalimliği yansıtma açısından Green Book, etkili bir film olduğu kadar, günüzde Amerikan otoriter sağının bilinç altı beslenme kaynaklarının da turnusol kağıdı olma işlevini taşıyor. 1964'te “Sivil Haklar Yasası” , 1965'te “Oy Verme Hakkı Yasası”nın çıkmasıyla siyahiler, oy verme hakkı da dahil olmak üzere, temel vatandaşlık haklarını elde etmiş olsalar bile; yakın geçmişte siyahi George Floyd’un gördüğü polis şiddeti sonucu ölümüne bu kazanımlar engel olamıyor.

Yönetmen Peter Faralley’e esin kaynağını oluşturan yaşanmış gerçekler, sinema dilinin olanakları bağlamında Green Book filminin etkili mesajlar içermesini, siyahi bir insana aşağılayıcı davranışlarda bulunan Amerikan aşırı milliyetçilerinin günümüzde tezahür etmiş unsurları olan Trump taraftarlarının da hukuki bir dayanağı olmayan seçimler çalındı iddiasını, valdalca kalkışmalara çevirebildiğini anımsatıyor.

Filmin önemli artılarının başında ise oyunculuk performanları geliyor. Özellikle Tony karekterinde Vigo Mortensen ve Dr. Don Shirley karakterinde Mahershala Ali’nin oyunculuk performanslarının altını çizmek lazım. Diğer taraftan Amerikan sinemasının dönem filmi yapma gücünü yansıtma açısından da dikkat çeken bir yapım olan Green Book filminde, öne çıkan unsurlardan birinin de sanat yönetmenliği olduğunu ekleyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi