Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

GÜÇLÜ EKONOMİYE GEÇİŞ PROGRAMI

Dönemin hükümeti, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’i getirmiştir. Yaşanan krizler, yeni bir istikrar programını gerekli kılmış ve Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı hazırlanıp uygulamaya konulmuştur.

Bu program iki temel konu üzerinde durmaktadır:

  • Kamu açığının azaltılması ve faiz dışı fazla yaratarak iç dengenin sağlanması (Maliye Politikası)
  • Dalgalı kur rejimi ile dış dengenin sağlanması ( Para Politikası )  

Bu programın nihai amacı, mali disiplin, fiyat istikrarı ve istikrarlı bir büyüme sürecini başlatacak yapısal bir dönüşümü sağlamak sürdürülemez boyutlara ulaşan iç ve dış borç dinamiğinin kırılması ortadan kaldırılmasıdır.

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programında yapısal Yenilenme ve Yasal Düzenlemeler:

Ekonominin toparlanması için öncelikle bir takım yapısal reformlar gerçekleştirilmelidir. Bu program kısa dönemli bir istikrar programından çok, yapısal dönüşümü de hedefleyen bir yeniden yapılandırma programıdır. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile ara hedefler yerine enflasyon hedeflemesine geçileceği ve koşullar oluştuğunda uygulamaya geçileceği belirtilmiştir. 

  • Mali sektörün yeniden yapılandırılması ( bankacılık yasası )
  • Devlette şeffaflığın artırılması ve kamu finansmanının güçlendirilmesi
  • Ekonomide rekabet ve verimliliğin artırılması
  • Sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi ( sosyal konsey yasası )
  • Reel ekonomi sektörüne yönelik önlemler ( esnaf, sanatkar, KOBİ’lerin -Zıraat Bankası  ve Halk Bankası tarafından kredilerle desteklenmesi )

Ancak  belirtmek isterimki; ; sanayi sektörünün sorunlarına gerçek çözümler önerilmemektedir, yani hiçbir sanayileşme hedefi olmayan bir programdır. Türkiye de 80‘ li yıllardan bu yana sürdürülmekte olan ucuz emeğe ve taşeronlaşmaya dayalı ihracat yapısını dönüştürecek, ulusal sanayinin rekabet gücünü artıracak bir strateji sunmaktan oldukça uzaktır.

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının uygulamalarına kısaca göz atarsak;

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, uzun vadede yapılacak ve sonuç alınacak öneriler içermekteydi. Bu programla kısa dönemde verilen güven ve atılan bazı adımlar sonucunda 2003 yılında kısa vadeli sermaye girişi yüksek düzeyde gerçekleşmiş, 2001 yılındaki sermaye kaçışı tersine dönerek girişler artınca TL değerlenmiş, iç talep canlanmış ve ekonomide büyüme eğilimleri güç kazanmıştır.

Gelirler Politikası Yoluyla Enflasyon Beklentileri Kırılmıştır;

GEGP’de “Gelirler Politikası” ile kastedilen şey şudur: “Enflasyonla mücadeleyi aksatmayacak, fakat aynı zamanda krizin istihdam, büyüme ve gelir dağılımı üzerindeki bozucu etkilerini telafi edecek etkin bir politika”… Ancak bunun nasıl başarılacağı programda açık bir şekilde dile getirilmemiştir. Enflasyon düşürülürken, işsizliğin nasıl olup da azaltılacağı, cevap bulmamış bir soru işareti olarak kalmıştır.

Döviz Kuru Politikaları:

  • 2002-2004 döneminde dalgalı döviz kurunun devam edeceği, aşırı durumlar olmadığı sürece kurlara müdahale edilmeyeceği ilan edilmişti. Serbest döviz kuru politikası, devalüasyon beklentilerini kıracağı için para ikamesi olgusunu da önleyecekti.
  • Dalgalı kur sisteminin düzgün işlemesi gerekli olan bir unsur da vadeli döviz piyasasıdır. IMKB’de açılan piyasanın işlerlik kazanması ile bu da sağlanmış olacaktır.

Para Politikaları:

  • 2002 yılından itibaren, enflasyon hedeflemesine dayalı parasal taban yönetilmesini esas alan bir para politikası uygulanacaktı.
  • 2005 yılına kadar örtük enflasyon hedeflemesi sürdüren TCMB 2005’ten sonra açık enflasyon hedeflemesine geçmiştir.
  • Nitekim, 2002-2005 döneminde para politikaları açısından iki nominal çapa kullanılmıştır; parasal taban ve enflasyon oranının kendisi.

Programı sürdürmek için önem arz eden bir diğer araç faiz oranlarıdır. Faiz oranlarının enflasyon hedeflemesinde kullanılabilmesi, krizin aşılması, güven ortamının oluşturulması ve olumsuz beklentilerin kırılmasına bağlıdır.

Mali Sektörle İlgili Düzenlemler:

  • TCMB yasası değiştirilmiş, daha özerk hale getirilmiş ve kamu kesimine kredi açması yasaklanmıştır.
  • Kamu Bankaları sık sık zarar etmektedir. Bu zararlar ekonomik dengeyi bozucu etkide bulunmaktadır. Bunların önüne geçmek için şu düzenlemeler yapılmıştır.
  • Kamu bankalarının acil likidite sorunlarının çözülmesi, görev zararlarının tasviye edilmesi,
  • Ziraat ve Halk Bankası’nın yeniden yapılandırılması, KİT statüsünden çıkarılıp AŞ haline getirilmeleri,
  • Bankalar Kanunu değiştirilmiş (25.05.2001), bankaların mali yapıları güçlendirilmiş, BDDK’nın denetim konusundaki yetkileri yeniden düzenlenerek artırılmıştır.

Kamu Gelirlerini Artırıcı Önlemler:

  • Vergi tabanının genişletilmesi ve vergi denetiminin etkinleştirilmesi için “Vergi Kimlik Numarası” uygulamasına geçilmiştir.
  • KDV vergisinde yüzde 1 ve yüzde 8’lik oranlar dışındaki kalemlerde yüzde 1 artış yapılması, petrol ve enerji ürünleri başta olmak üzere, kur değişmelerinin ve maliyet artışlarının fiyatlara yansıtılması,

Kamu Kesimi Borç Stokunun Azaltılmasına Yönelik Politikalar:

  • Konsolide bütçede sağlanacak faiz dışı fazlalıklarla KKBG azaltılması öngörülüyordu. Borç stoku azaldıkça, borcun faizi de azalacak (yani borçlanma maliyeti düşecekti)
  • Faiz oranlarının düşüşünde “Beklentiler” de oldukça önemliydi. Programın hassasiyetle uygulandığı görülürse beklentiler olumlu yönde değişebilecekti.

Programın başarılı bir şekilde yürütülmesi için IMF’den destek  alınmıştır. 2000-2007 aralığında IMF’den 43.5 milyar dolar taze destek (borç) temin edilmiştir.

Ödemeler Bilançosu Politikası:

Dalgalı kura geçişle birlikte, değer kaybeden TL, aşırı değerli olmaktan çıkacak, ihracat artacak, ithalat azalacaktı. Bu konuda GEGP gerçekten başarılı olmuş ve dış ticaret hacmi sürekli artmıştır.

Ancak, bu durum beraberinde bir de olumsuzluk, Türkiye’nin kırılgan tarafını açığa çıkarmıştır. Cari açıklar bu politikanın ardından ciddi bir sorun haline gelmiştir.

 GEGP  İçin Genel Değerlendirme:

2000’li yılların ilk yarısına kadar kamu sektörü dış borcu, özel sektörün dış borcundan fazla iken ® 2005’ten sonra  özel sektörün dış borcu, kamunun borcunu önemli ölçüde geçmiştir. 

Uluslararası literatür göstermektedir ki  tek başına Cari İşlemler Açığı bile bir ülkeyi finansal krize sürükleyebilmektedir.

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın uygulanması sonucunda tutarlı çerçevesinin ve uygulama yönündeki siyasal kararlılığın etkisiyle büyük ölçüde başarı sağlanmıştır.

Faizler düşerek borç vadeleri uzamış, enflasyon tek haneli rakamlara düşmüş, mali disiplin sağlanmış, büyümenin de olumlu etkisiyle borç yükü düşürülmüştür.

Bu başarının arkasında elbette dünyadaki gelişmelerin, özellikle de likidite bolluğunun etkisini dikkate almak gerekir. Sürekli olarak dış açık vererek büyüyen bir ekonominin dış kaynak bulabilmesi gerekir.

Türkiye ekonomisi, yüksek faiz oranlarının ve küresel likidite bolluğunun katkısıyla dış kaynak bulmakta zorlanmamıştır. FED in genişlemeci politikaları da dünya piyasalarında ABD dolarının bollaşmasına yol açtığı için döviz akışında yani sıcak para girişinde bir sıkıntı yaşanmamıştır.

Güçlü ekonomiye geçiş programı uygulaması devamında, kamu açıklarının ortadan kalkması ve özelleştirme gelirleri ile ek kaynak bulan dönemin yöneticileri yüksek büyüme rakamları için Alt Yapı Yatırımlarına yöneldi. Karayolu yapımı ve konut inşaatı en çok kamu yatırımı çeken alanlar oldu ( TOKİ ).  Alt yapı yatırımlarının en önemli özelliği, Çarpan Mekanizmasını harekete geçirmesi ve büyüme rakamlarını yüksek göstermesidir. Bu açıdan bakıldığında GEGP gerçekten de öngörülere uygun bir şekilde başarılı olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi