GÜLLÜK KÖRFEZİ’NDE NELER OLUYOR?

Yüzlerce irili ufaklı koylarıyla cennetin yeryüzü şeklidir Gökova ve Güllük Körfezleri. Özal hükümetleri zamanında yapılan termik santraller Gökova Körfezinde derin bir yara açtı. Tüm itirazlara rağmen yüce devlet inadıyla yapılan santrallerin yıllar içinde çok ciddi çevre ve sağlık sorunlarına yol açtığı ulusal ve uluslararası raporlarla ortaya çıktı.
Termik santralleri besleyen açık kömür ocakları da yöre tarımını olumsuz etkilerken, kanser ve her türlü solunum yolu hastalıklarından köylüler hastane yollarına düştü. Hatta bazı köyler boşaltıldı, bazı köyler olağanüstü göç verdi. Denizle bütünleşen kıyı ormanlarının yok olması da cabası.
Kendilerine ‘Muhafazakarım’ diyen siyasetçilerin doğa karşısında yıkıcı olmasını anlayabilmiş değilim! Madem her şeyi korumaktan yanasın, işe doğayı, çevreni korumakla başlasana… Ancak santral yapımına imza atan Özal, bazı koyların korunması için Basın Danışmanı ağabeyimiz Can Pulak’ın mücadelesiyle( belki beyin yıkamasıyla!) öyle bir koruma yasası hazırladı ki, buralara çivi bile çakılamadı. Şimdi eski günleri her yönüyle arıyoruz.
Buraya kadar geçmişini dedik, şimdi geleceğe bakalım. Çünkü sırada Güllük Körfezi var.
GÜLLÜK KÖRFEZİ TAMAMEN LİMAN MI OLACAK?
Körfeze yeni adını veren Güllük Beldesi eskiden belediyesi olan bir yerleşim yeriydi. Bodrum’a 45 dakika, artık Muğla’nın Milas ilçesine bağlı bir mahalle. Burada ülkemizin en eski limanlarından biri bulunuyor. Yörede çıkan boksit madeninin taşınması için yapılmış. Güllük’ün tam karşısında ise Kıyıkışlacık köyü bulunuyor. Güllük Kıyıkışlacık arası kısa bir deniz yolculuğuyla 20 dakika sürüyor.
Buraya dikkat; Güllük Körfezi bir uçtan bir uca artık bir liman. Nasıl mı?
Eski adıyla Mandalya şimdilerdeki adıyla Güllük Körfezi 120 kilometreyi aşan kıyı şeridine sahip, bir zamanlar kıyıya çok yakın kurulmuş balık çiftlikleriyle sarılmıştı. Yöre halkı ve çevrecilerin mücadelesiyle çoğu gitti azı açık denize taşındı(pek de açık sayılmaz).
Kıyıkışlacık’daki balık çiftliklerinin de halen kullandığı küçük liman farklı yük gemilerine de yükleme ve boşaltma hizmeti veriyor. Güllük Limanının minyatürü gibi sizin anlayacağınız. Kıyıkışlacık’a ancak orman yollarıyla ulaşım var, şimdi bu yollar kamyon ve TIR’larla dolu. Yeşil örtü şimdilerde toz bulutlarıyla kaplı.
Buradan yapılan yükleme ve boşaltma faaliyetlerini geçici sanan yöre halkı geçtiğimiz günlerde şaşkınlığa uğradı. İlgili bakanlıklara, CİMER’e ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na dilekçelerle başvurdular. Aldıkları yanıt şöyleydi; ‘Burası eskiden limandı, kullanılmasında sakınca yoktu. Güllük Limanı’nın yükünü hafifletiyordu.’ İşte bu kadar.
SİZ ‘İASOS’ ADINI DUYDUNUZ MU?
Evet, burası eskiden limandı, adı da İASOS’du. Büyük İskender’in geldiği bir mekandan söz ediyoruz. 3 bin yıl önceden kalan bir liman. Ege’nin ilk zeytin işleme atölyelerinden çıkan yağlar, anforalarla gemilere yüklenip bu limandan taşınıyordu. Hala kalıntıları var. Antik kalıntıların kıymetinin pek bilinmediği KIyıkışlacık’da hiç bir koruma tedbiri almadan antik limanın üstüne liman yapmakta bizim ülkemize mahsus olsa gerek.
İASOS, yöreye yolu düşmeyenler tarafından pek bilinmez. Ege’de böyle antik kalıntılar çoktur. Bazı yerlerde hiç kazı falan yapılmamıştır. İasos da kaderine terkedilen mekanlardan.
Arkası orman önü deniz; Eskinin İasos’u, yeninin Kıyıkışlacık Köyü bugünlerde toz duman. Değerinin bilinmesi ise tarih ve çevre bilinci meselesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi