Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Günaydın

Toplum olarak demokrasinin yayığında siyasetçiler tarafından epeyi sallandık, çalkalandık; sonuçta Pazar günü özgürlüğün/demokrasinin/Cumuriyetin kaymağını birlikte ürettik; ülkeyi bizim adımıza yönetecek iktidar ve muhalefet kadrolarını belirledik. Sonuçlara kimimiz üzüldü, kimimiz sevindi ve de hep beraber yorulduk, gerildik ancak birlikte başardık.

Öncelikle seçimlerin kazasız belasız, şaibesiz(!) bitmesini ve katılma oranın yüksek olmasını gelecek adına çok değerli ve önemli buluyorum; toplum kendi geleceğini demokratik olgunlukla belirledi. Kulaklara fısıldanan korkunç senaryoların yaşanmamasına sevinmeliyiz; düşmanları üzerimize güldürmedik.

6 Şubat’ta yaşanan korkunç deprem felaketinin acıları henüz bitmeden, yaralar yeterince sarılmadan başlayan seçim sürecinin gergin havası toplumu gerçekten çok yordu, psikolojimizi bozdu, hızla gündemi değiştirmeliyiz. Seçim sonuçlarının sorgulamasını kısa kesmeliyiz. Sebebi kendisine ait olmak üzere toplum kararını vermiş ve Türkiye’yi yönetmesini istediği siyasi kadroyu belirlemiştir. Öncelikle toplumun bu kararına herkesin saygılı olması ve sahiplenmesi gerekir; Hiç kimse bu sonucun dışında kalmadı “kazanan” ve “kaybeden” ayırımını hızla bitirmeliyiz; sürecin bitmesi ve sonucun alınması hepimizin kazancı olmuştur. “Kararı Türk Milleti verdi” ve “Kazanan Türkiye’dir” sloganlarını ortaklaştırmalıyız. Yani sonuçtan dolayı kimse üzülmesin veya övünmesin, en azından bu iki duygunun dışa vurumunu kısa kessin diye temenni ediyorum. 

Unutulmasın ki kazanan %52 ise kaybeden de %48 OY aldı, hiç biri küçümsenemeyecek bir değerdir, emektir. Birlikte Türk Milleti’dir, Türkiye’dir.Tüm tarafları birlikte tebrik edelim. Bu oyunun kazananı kaybedeni yoktur; Millet rol paylaşımı yapmıştır; bir gruba iktidar görevi verirken hemen hemen aynı büyüklükteki diğer gruba da iktidarı denetleme yani muhalefet görevi uygun görmüştür. Toplumun bu kararının gerekçesi tutarlıdır, sağduyuludur ve faydalıdır, diye düşünmeliyiz, hatta inanmalıyız. Dağ gibi biriken sorunların çözümünü öncelikle bu sorunların müsebbiplerinin omuzlarına yüklemiştir. Muhalefet grubunun çözüm önerilerine yeterince güvenememiştir. 

BENCE

Seçim bitmiştir, sonuç belli olmuştur; şimdi geleceği konuşmanın zamanıdır. Gelecekle ilgili beklentilerimizi ve endişelerimizi konuşmalıyız. Lafı çoğaltmadan dünden buyana tekrarladığım korkularımı, yeni döneme başlarken tekrarlamak istiyorum. 

Öncelikle söylemeliyim ki cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmakta olan 50+1 OY sistemi ülkemizin hayrına olmamıştır; Bu sistemle toplum tam ortadan ikiye bölünmüş ve kamplaşmıştır, cepheleşmiştir, provakasyona açık hale gelmiştir.

Ayrıca bu usül siyasetin kimyasını bozmuştur. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için seçmenin yarısından bir fazlasının OY’unu almak zorunluluğu çok uzun yıllarda oluşan anasiyaset yapılarını ekstrem unsurlara mahkum ve mecbur durumuna düşürmüştür. AKP’nin Hüdapar’a CHP’nin HDP’ye mahkum/mecbur olması aslında bir milli güvenlik sorununa dönüşecektir. İleri zamanda bu durumun normalleşmesi Milletin ortak paydasını/kimliğini sorgulanır hale getirecektir ve silahlı terörle başarılamayan ülkenin birliğinin parçalanmasını siyasetle başaracaklardır.

Bu zoraki ve suni siyasi ittifaklar ülkenin ve toplumun hayrına değildir. Ülkemiz üzerinde projeleri olan küresel güçler, bu sistemle, taşeron olarak kullandıkları terör örgütleri üzerinden siyaseti ve milli iradeyi teslim alacak, ayrışma ve bölünmeyi meşrulaştıracaktır. 

Bu yönüyle bu sistem Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye versiyonudur. 

İkinci husus, partili cumhurbaşkanı sistemidir. Aynı kişinin cumhurun yani milletin ve devletin başı olması ile seçilmek için diğer partilerle ve partililerle yarışan bir partinin genel başkanı olması akla, hukuka, demokrasiye, eşitliğe velhasıl ilmi ve akli olan her şeye terstir. Demokratik sistemin en önemli denge unsuru olan cumhurbaşkanlığı makamı, misyonunu ve fonksiyonunu kaybetmektedir. Tartışılan, tartışan hatta vatandaşları ile mahkemelik olan bir cumhurbaşkanı, kurumlar arası dengesini kaybetmiş, denetlenmeyen bir devleti yönetebilmek için hızla diktatörleşecektir, demokrasiden, hukuktan uzaklaşacaktır. “Allah’tan emir alan” dolayısıyla biat edilmesi gereken güce dönüşecektir.

Kısacası, birliğimizi parçalayan 50+1 OY sistemi ile özgürlüğümüzü kısıtlayan Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini doğru ve faydalı bulmadığımı, bu sistemin değiştirilmesi gerektiğini ifade ediyorum. 

Beka ve istikrar gerekçesi ile toplumun korkutulmasını gelecek açısından çok tehlikeli bulmaktayım; korkutulan toplumların ülkelerinde demokrasi ve hukuk/adalet dolayısıyla onurlu ve özgür bir yaşamın olmadığını çok yakından; komşu ülkelerden biliyorum. Bunu ülkemiz ve milletimiz geleceği için en büyük tehlike olarak görmekteyim.

Hemen herkesin ortaklaştığı bir gerçek olarak “çok şey değişecektir, her şey değişecektir” denilen bu döneme hiç değişmeyen güzel dileklerle başlayalım. Öncelikle, kendimizden başlayarak özeleştiri ve değişim cesaretini göstermeliyiz. 

Herkesin her günü aydın olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi