HAFİF AMA ÖNEMLİ ŞEYLER

Son Güncellenme Tarihi: Aralık 26, 2020 / 17:15

Gündemi takip ediyorsunuz ve “havanın kurşun gibi ağır” olduğunun bilincindesiniz. Bu Cumartesi günü size okuma süresi üç dakika kırk saniye sürecek, gündemde olmadığı için hafif ama önemli şeyler anlatmak istedim. Gündemle bağlantısını kurmak isteyen varsa, rica ederim, ne demek…
Anlatacaklarımdan ilki milattan önce 400 yılına ait bir garip uygulama. Yu Krallığının (şimdinin Çin’inde, kuzeye doğru uzanan bir yerleşim yeri ve adı artık Zejang) Kral Goijan savaşmaya giderken, ki döneminde sağlı sollu yer alan krallıklarla sürekli kavga halinde, ordusunun ön tarafına bir dizi hükümlü suçluyu diziyor. Hep birlikte ve düzeni bozmadan yürüyorlar. Ne zaman ufukta düşman ordusu beliriyor, karşılıklı biraz daha yürüyerek, ön sıradakilerin ne yapacağının görüleceği kadar bir mesafede zank diye duruyorlar. Yu Krallığının hüküm yemiş suçluları keseri çıkartıyor, hazır hale getiriyor. Karşı tarafın ordusunu korkutmak için kendi kafalarını kesmeye başlıyor. Başaramayana yanındaki hükümlü yardım ediyor. Sonra onun kafasını kim kesiyor, bilmiyorum.
Şimdi başka bir olay: Abraham Lincoln’ı tiyatroda bir suikastla öldüren John Wilkes Booth isimli bir tiyatro oyuncusuydu, belki bilirsiniz. Suikastı anlatan çok sayıda sinema filmi yapıldı. Aralarında iyi olanlar da var. Lincoln’la ilgili biyografik çalışmaların okuduğum kadarında şimdi anlatacağım şey pek ilgimi çekmişti. Lincoln’ı öldüren suikastçı Booth bir süre kaçıyor, sonra yakalanıyor ve öldürülüyor. Onu öldüren ademin adı Boston Corbett’tır (ve ekibi) mesleği de şapkacılıktır. Görünen her yere Lincoln’ın katilini ölü ya da diri ele geçirene yüz bin dolar para ödülü verileceğini beyan eden posterler asılınca Corbett eski asker arkadaşlarından bir manga oluşturuyor ve peşine düşüyorlar, Booth’un. Şansları(!) yaver gidiyor ve buluyorlar. Buraya kadar tamam. Sonra Corbett vadedilen ödülü alınca (arkadaşlarının hakkını da ödüyor tabii) bir süre ulusal kahraman gibi dolaşıyor. Dönemin gazetelerinde kahramanlığı ballandıra ballandıra anlatılıyor vs. Bu ünün keyfini kısa bir süre yaşadıktan sonra ortadan kayboluyor. Evet, kayboluyor. Denen o ki, yıllarca şapka yaparken kullanılan cıva elementine maruz kaldığından zaten dengesiz biriydi… Terzi makasıyla ve büyük bir soğukkanlılıkla kendisini sünnet etmişliği vardı, diyorlar. Ama bu durum onun tahminen 1890 civarında ortadan kaybolmasını açıklamıyor.
Son bir olaydan daha bahsedeyim: Dünya üzerinde gelmiş geçmiş en çok satan ilk on kitap içinde yer alan Anne Frank’in Günlüğü aslında zavallı Anne’in yazdığı şekliyle basılmamıştır. Malumunuz, Anne Frank henüz on altısındayken hapsedildiği Bergen-Belsen Toplama Kampında ablasıyla birlikte tifüse yakalanıp öldü. Baba Otto Frank kızının günlüğünü olduğu gibi yayına vermedi. İlk defa 1947 yılında yani ölümünden iki yıl sonra basıldı ve o gün bugündür Anne’in ilk defa regl olduğunda hissettikleri, korkuları, erkeklerin vücut özellikleri, öğrendiği kadarıyla cinsel yaşam bilgileri ve babasının gaz çıkartma hakkında yaptığı şakaların yer aldığı satırlar yoktur. Defterin orijinal hali bile daha yeni (2010’da) adını taşıyan müzeye konmuştur.
İnce detayına kadar bilinen bir tarih kimlerin işine gelmez, hiç düşündünüz mü?

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top