Halit Kıvanç aşılamayacak bir zirvedir

Son Güncellenme Tarihi: Ekim 27, 2022 / 07:35

Açıkçası, bir süredir yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle Halit Kıvanç ağabeyimizin vefatı sürpriz bir durum değildi. Hatta bu asırlık çınarı henüz vefat etmeden gömenler de olmuştu. Sosyal medyada bu tür maskaralıklara meraklı çok insan var. Onların saçmalıklarına karşı oğlu Ümit Kıvanç gerekli tepkiyi göstermişti.

Halit ağabeyin vefatına medya kuruluşları da hazır olmalıydı. Özellikle TRT hemen onunla ilgili yayına başladı ve uzun yıllar birlikte çalıştığı kişileri konuşturdu. Elbette ki konuşanlar mesleksel olarak ona en yakın kişilerdi. Yurt içi ve yurt dışında pek çok spor olayını birlikte izlemiş ve anlatmışlardı. Kıvanç’ı da en iyi anlatabilecek olanlar onlardı.

İslam geleneğinde ölenin arkasından iyi konuşmak var. Onunla ilgili olarak anlatılanların bir bölümünü bu kapsama alabiliriz. Ancak Halit ağabey çok fazlası olan biriydi.


HÂKİMLİKTEN GAZETECİLİĞE
Düşünün ki hukuk eğitiminin ardından stajını da tamamlayıp hâkimlik yapabilecek bir donanım edinmiş hatta kısa bir süre de olsa bunu yapmış ama sonrasında
gazeteciliği seçmişti. Dolayısıyla hakkındaki hayranlık dolu değerlendirmelerin çok sağlam dayanakları vardı.

Belli bir yaşta olanlar bunu bilir: O dönemlerde başka bir işi beceremeyen çocuklar, ebeveynleri tarafından elinden tutulup gazetelere getirilir ve bazıları da spor servislerine verilirdi. Bizim oğlan başka bir şey olamadı, bari spor gazetecisi olsun, denilirdi.


Onun mesleğe başladığı yıllarda yabancı dil bilenler parmakla gösterilir azlıktaydı. Almancası sayesinde efsane golcü Uwe Seeler ile yakın arkadaş olmuş,
Beckenbauer gibi öteki ünlülerle de yakınlaşmıştı. Jupp Derwall’in ülkemizde çalıştığı dönemde en yakın ilişki içinde olduğu gazetecilerden biri olması son derece doğaldı.

1954 Dünya Kupası’nda görev yapmıştı. 1958 Dünya Kupası sırasında kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı tıfıl Pele ile yaptığı röportajı çok önemserdi. Onu sadece Türkiye’ye değil adeta dünyaya tanıtmıştı. Sonraki yıllarda da onunla dostluğunu sürdürdü. Dünya kupalarında bir araya gelip bunu tazelediler. Pele’nin Türkiye’ye gelişinde de doğal olarak Halit ağabey hemen yanına koşmuştu.

SÖZ USTASI VE İYİ BİR YAZARDI
Halit Kıvanç bu yönden karnesi pek parlak sayılamayacak olan ülkemizde işini en iyi yapanlar listesinde adı ilk sıralara yazılabilecek olanlardan biriydi.
Bir söz ustası olmasının yanında yazardı. Bu ikisinin bir araya gelmesinin pek kolay olmadığını bilen bilir. Aslında çok gereklidir bu çünkü ikisi birbirini besler. Birini yapıp ötekini becerememek eksikliktir.

Meslek yaşamı içinde de donanımını sürdürmüş, bunu BBC’deki çalışma yıllarında da ortaya koymuştur. Böylesi bir çaba, elbette ki onun çok uzun yıllar ayakta kalabilmesinin nedenlerini anlatır.


HİÇBİR TARAFTARI İNCİTMEZDİ
Kuşkusuz ki tuttuğu bir takım daha doğrusu taraftarı olduğu kulüp vardı. Fakat Metin Oktay’a da, Lefter’e de, Baba Recep’e de aynı yakınlıktaydı.

Gol yiyen takımın taraftarını incitmeyecek biçimde anlattığı değerlendirmeleri gerçekti. Kesinlikle kimseyi kırmaz, kızdırmaz, en zor durumlarda bile insanları eğlendirirdi. Anlattığı maçların kalitesini yükselten biriydi.

Birlikte çalışma şansımız olmadı, bu onuru Haldun Domaç kardeşim yaşadı. Fotospor’un ondan sonraki Haber Müdürü idim. Ne yazık ki o arada Halit ağabey gazeteden ayrılmıştı.

Halit ağabeyin artık içinden çıkılmaz bir yere doğru gittiği kaygıyla izlenen bazı uzun cümleleri nasıl ustalıkla bağladığına defalarca tanıklık etmişizdir. Bunda gördüğü hukuk eğitimiyle birlikte sonraki yıllarda edindiği Türkçe donanımının da önemli bir payı vardır. Hiçbir spor spikeri ya da spor gazetecisi, onun kadar geniş alanda etkinlik gösterememiştir.


HER ZAMAN KİBAR VE GÜLER YÜZLÜYDÜ
Maç anlatımından konserler sunmaya, mizah yazılarından Dünya Kupası kitabı yazmaya kadar çok geniş bir alanda etkili oldu Halit ağabey ve bunu çok uzun yıllar sürdürdü.

Bütün bunlarda elbette ki kişisel özelliklerinin de katkısı vardı. Hemen her zaman güler yüzlüydü. Kibar ve nazik bir adamdı. Kime nasıl hitap edilmesi gerektiğini en iyi bilenlerdendi. O gün ilk maçına çıkan oyuncuyla röportajın en iyisini yapar, cumhurbaşkanı ile de aynı ustalıkla konuşurdu.

Aslında arkasından övgü dolu sözler edenler arasında birlikte çalıştıkları dönemlerde ona kızanlar da bulunuyordu. Hepsinin tanığıyım. Bir yandan ona duydukları saygı dolu hayranlık da gerçekti, öte yandan ilerlemiş yaşına karşın hâlâ Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası gibi dev organizasyonları kovalaması da yadırganırdı. “Artık yeter ağabey, biraz da biz…” diye bir pasta paylaşımı bu çelişkili durumun ortaya çıkmasında etkendi.

HALİT AĞABEY İLE PROGRAM
Elbette ki günün birinde aramızdan ayrılacağını da düşünerek 2018 Dünya Kupası sırasında kendisiyle Sportstv’deki Kitaplı Spor programını yapmıştım. Program süresi 1 saatti ama biz onun üzerine bir 50 dakika daha koymuştuk çünkü konuşma konusunda ikimizi de zaptetmek olanaksızdı. Ne yazık ki o program kasetinin başına bir kaza gelmiş ve elde sadece 24 dakikalık bir bölüm kalmış. Bana Halit ağabeyin kaybı nedeniyle başsağlığı dileyenlerin taziyelerini biraz da bu nedenle kabul ettim. Hiç değilse böyle bir anı kaldı, diye avunma şansını da kaybetmiştim.


BÜYÜK BİR İZ BIRAKTI
Halit ağabey benzersiz bir adamdı. Yaptığı işte zirveye çıktığı gibi bir daha kimse o noktalara gelemez, dedirtecek kadar büyük bir iz bıraktı. O yönde çok değerlendirme oldu, hepsi haklıydı: Bir Halit Kıvanç daha gelmeyecek.

Bazı insanlar yaptıkları işin önemi nedeniyle büyür. Bazıları da o işe değer katar, onu büyütür. Halit ağabey, spor yazarlığı mesleğinin toplum nezdindeki itibarını en üst seviyeye çıkarmış biriydi.

Huzur içinde uyusun.

Ahmet Çakır

1952 yılında Kastamonu’da dünyaya gelen Çakır, 1960 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. 1969’da, öğrenim gördüğü Sultanahmet Ticaret Lisesi’nden ayrılıp askere gitti. 1978’de Beyoğlu Akşam Lisesi’ni, 1982’de ise İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Basın Yayın Yüksekokulu’nu bitirdi.
Askerlik dönüşü, ocak 1974’te TRT’de çalışmaya başladı. 1977’de yazmaya başladı. Yazdığı mizahi içerikli yazılar Cumhuriyet’te yayımlandı. Dünyada ve Türkiye’de Sansür adlı çalışmasıyla 1980 Yunus Nadi Ödülleri’nde üçüncülük elde etti. 1982’de, Dostun Ölümü adlı Varlık Yayınevi’nden yayınlanan ve çeşitli öykülerin toplandığı kitap, Akademi Kitabevi tarafından verilen Öykü Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. Yazdığı radyo oyunları çeşitli tarihlerde, çeşitli radyo kanallarında yayınlandı. 1985 yılında TRT’den ayrıldı. Ahmet Hamdi Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü tiyatroya uyarladı. İzmir’de seyirciyle buluşan bu oyunla Yunus Emre Ödülü kazandı. İlk olarak 1995’te, Demir Ajans Yayınları’ndan yayınlanan Galatasaray Spor Kulübü Tarihi isimli kitap, temmuz 2011’e kadar yedi kez basıldı. 1996’da yazdığı Fatih’in Aslanları Futbolun Vatanında adlı kitabında 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda mücadele eden Türkiye Millî Futbol Takımı’nı konu aldı. Galatasaray’ın 2000’de kazandığı UEFA Kupası’nın anlatıldığı Türk Futbolu Avrupa Zirvesindeile şampiyonluğa ulaşan takımın teknik direktörlüğünü yapan Fatih Terim’in hayatını anlatan ve Altın Kitaplar’dan yayınlanan O Bir İmparator adlı kitapları 2000 yılında piyasaya sürüldü. 2002 yılında ise, Türkiye’nin Dünya Kupası’nda yer almasının ardından Milli Takım ve Dünya Kupası isimli kitabı yazdı.
2007’de, Galatasaray’ın kuruluşunun 100. yılında Yüzyılın Aslanı adlı kitabı yayımlandı. Bir sonra 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılan Türkiye Millî Takımı’nı konu alan Türk Futbolu Avrupa Sınavında adlı çalışması piyasadaki yerini aldı. 2010’da, Ben Dememiş miydim? adlı spor-mizah türündeki kitabı okurlarla buluşan Çakır’ın son olarak 2011’de, ölümünün 20. yılında Metin Oktay’ın yaşamını konu alan Taçlı Kral: Metin Oktay isimli kitabı piyasaya sürüldü.
Günaydın, Hürgün, Hürriyet ve Fotospor gazetelerinde çalıştı. Spor, Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl ve Radikal gazetelerinde spor yazarlığı yaptı

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top