HASARLI İLETİŞİM

Son Güncellenme Tarihi: Ekim 20, 2022 / 07:50

Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğumuz ayın başında yapmış olduğu başörtüsü çağrısının yarattığı toplumsal rahatsızlıkları bir önceki yazımda ayrıntısı ile yazmıştım. O yazının da Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak en azından bir süreliğine son yazı olduğunu düşünmüştüm. Yanılmışım.

Kılıçdaroğlu toplumsal gündemden kalkmış ve kimsenin konuşmadığı türban meselesini durduk yere gündeme getirirken Meclis’te iktidarın dezenformasyon ve muhalefetin de sansür yasası olarak tanımladığı yasanın maddeleri görüşülmeye başlanmıştı. Bu yasanın ülkenin son yıllarda en çok tartıştığı ve tüm toplumun hayatını derinden etkileyecek yasalardan birisi olduğu tartışma götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

CHP Genel Başkanı ve Altılı Masa’nın müstakbel cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu yine bu yasanın konuşulduğu ve Meclis’te kabul edildiği günlerde ABD’ye bir geziye gitti. Bu gezinin içeriği ve başarılı bir gezi olup olmadığı basında çok tartışıldı, bunları tekrar etmeye gerek yok.

Ancak, Kılıçdaroğlu’nun gezi sırasında ve sonrasında da bu geziyi meşrulaştırmak adına attığı bir dizi tweet içindeki iki üç paylaşım oldukça dikkat çekici. Çünkü bu paylaşımlar Kılıçdaroğlu’nun son dönemlerde artık iyice sistematikleşen iletişim hatalarını son derece net bir şekilde açığa çıkartıyor.

Kılıçdaroğlu ABD gezisinde Dünya Bankası ve dijital ödeme sistemleri yöneticileri ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerden birinin sonrasında yaptığı sosyal medya paylaşımında tüm dünyada yaygın olarak kullanılan PayPal’in Türkiye’de yasak olduğunu ve iktidara geldiklerinde bu yasağı kaldıracaklarını duyurdu.

Sıradan günlerde son derece olağan karşılanacak ve desteklenebilecek bu paylaşımın yapıldığı sırada Meclis’te sosyal medya yasaklamalarından dolayı insanların alabileceği hapis cezaları tartışılıyordu. Kılıçdaroğlu, PayPal yasağını gündeme getirerek aslında ülke gündeminden uzak, senkronizasyon sorunu yaşayan bir lider profili çizdi. Üstelik bu senkronizasyon sorunu son günlerde sıkça tekrar ediyor.

Kılıçdaroğlu’nun gezi sonrasında attığı tweet dizisi ise çok daha sorunlu bir iletişimin göstergesi. CHP Genel Başkanı, ABD gezisini meşrulaştırmak adına attığı tweet’te şunu yazdı:
“Ya her zamanki gibi Meclis’e gidip mücadele edecektik ancak saray elindeki sayısal çoğunlukla yasayı geçirecekti. Yani gençlere yeni bir şey söylemeden bu süreç tamamlanacaktı… ”.

Kılıçdaroğlu tek bir cümlesi ile aslında Meclis’te verilebilecek herhangi bir mücadelenin gereksiz olduğunu, 2018 seçimlerinden bu yana parlamentoda koltukları boşuna işgal ettiklerini, Meclis’te iktidara karşı savaşabilecekleri bir güçten yoksun olduklarını ve bir anlamda çaresizliğini itiraf etmiş oldu.

Seçmenin ideal lider ve siyasetçi profili bu mudur, seçimlere yedi-sekiz ay kalmışken ülke yönetimine talip bir siyasi lider rakibi karşısında kendisini böyle mi konumlandırır, böyle mi ifade eder? CHP’nin etkin muhalefetten anladığı bu mudur?

Bartın iş cinayetine dair atılan tweet’te de gördüğümüz gibi rakibinin söylemini yeniden üreten, kopya eden bir muhalefet bir de üstüne böylesi zayıf bir profil çizerse seçmenin karşısına nasıl çıkacaktır, seçmene ne vadedecektir, ne kadar inandırıcı ve ikna edici olacaktır?

Devam edecek olursak, Kılıçdaroğlu ilgili tweet dizisinin sonunda da seçmenlere yeni bir randevu verdi:
“Kasım ayını bekleyin. Bay Kemal’i bekleyin…”

Kılıçdaroğlu’nun bu randevulaşma sürecini hızla bir yana terk etmesi gerekiyor. Çünkü bu randevulaşmaların, randevularda dile getirilenlerin seçmenlerde gittikçe daha az karşılık bulduğunun, yaratılan beklentilerin gücünün kaybolduğunun farkına varılması gerekiyor. Dağ her seferinde fare doğuruyor.

Oysa ki, seçmenlerin beklentisi son derece net: Seçmen neden Millet İttifakı’nı ya da aday olacaksa neden Kılıçdaroğlu’nu tercih etmesi gerektiğini artık net bir şekilde duymak ve bilmek istiyor. Üstelik yarın değil, bugün.

Kılıçdaroğlu’nun diğer örneklerini bir önceki yazımda paylaştığım genel iletişim stratejisinin sorunlarının özünde belki de seçimi cepte görmesi ve muhalefetin bu işi bitirdiğine inanması yatıyor. Bu kibirli yaklaşımın bedeli muhalefet için ağır olabilir. Çünkü, rakamlardan bağımsız olarak, birçok araştırma şirketi son aylarda Erdoğan’ın ve AKP’nin birkaç puan da olsa kayıplarını telafi ettiğini ve oylarının yükselme eğiliminde olduğunu söylüyor.

···

Dün Gazete Pencere’nin yaş günü idi. Nice senelere, nice başarılı sayılara. Hep birlikte.

Hüseyin Tapınç

28 Kasım 1964 tarihinde doğan Hüseyin Tapınç üniversite eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamlamıştır ve 1987 – 1989 yıllarında aynı bölümde Araştırma Görevlisi olarak çalışmıştır. 1989 yılında kazandığı British Counsil bursu ile İngiltere’ye gitmiş ve 1990 yılında The University of Essex’den Sosyoloji MA derecesi almıştır.

Türkiye’ye döndükten sonra 1990 yılında Piar-Gallup Araştırma Şirketi’nde çalışmaya başlayan Hüseyin Tapınç, Ekim 1994 – Şubat 2009 tarihleri arasında Plus Remark, infratest burke, NFO Infratest, Plus Remark ve Synovate markaları altında aynı şirkette görev yapmıştır. Synovate’te son olarak Orta ve Doğu Avrupa Orta Doğu Bölgesi Marka ve İletişim Direktörü olarak çalışmıştır (2008 – 2009). 1994 – 2008 yılları arasında dayanıklı tüketim ürünleri, finans, hızlı tüketim ürünleri, otomotiv, telekomünikasyon ve üretim sektörlerinde yüzlerce B2C ve B2B projelerinde aktif olarak çalışmış ve yöneticilik yapmıştır. 2009 yılı Kasım ayında arkadaşları ile birlikte Sia Insight şirketini kurmuştur ve şirketin Genel Müdürlüğünü sürdürmektedir. Türkiye Araştırmacılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesidir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top