Hayat Pahalılığı Teori Değil Gerçektir

Değerli dostlar yazılarımda çoğunlukla günlük gelişmeleri rakamsal kanıtlarla anlatıyorum. Bazen de rakamsal çıktıları piyasadaki gerçeklerle anlatmaya çalışıyorum. Hayat pahalılığı ve alım gücü arasındaki bitmeyen çile de bu anlatımlara dahil elbette.

Son açıklanan Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmasının Haziran ayı sonuçları oldukça çarpıcıydı. Türk-İş’in yaptırdığı araştırmaya göre, mutfak enflasyonundaki artış aylık %6,2 yıllık bazda ise %117,3 olarak hesaplanmış. Rapora göre açlık sınırı 6.391 TL olmuş ve bu haliyle ilk 6 aydaki asgari ücretten 2000 küsur TL daha yüksek gözüküyor.

Tek başına yaşayan ücretli bir kişinin aylık yaşam maliyeti 8.313 TL olmuş. Türk-İş şöyle bir yorum yapmış; “Bir kişiye neredeyse iki asgari ücret gerekiyor”. İki yıl önce 2.952 TL asgari standart idi. Yani tek kişinin yaşaması için 2,8 kat artmış hayat pahalılığı.

Şimdi yalnız yaşayanları bırakıp, çekirdek aile olarak tarif edilen 4 kişilik haneye bakalım. Rapor, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi, giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve diğer ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için en az 20.818 TL’ye ihtiyaç olduğunu söylüyor. İki yıl önce bu maliyet 7.918 TL idi. Yani çekirdek aile için iki yılda 2.5 kattan fazla artış olmuş hayat pahalılığında.

Kiradan Okul Masrafına Kadar

Tabii bu veri, Ankara’daki araştırmaların sonuçları. İstanbul ya da başka şehirlerde mutlaka farklılık gösteriyordur. Ben 2 yıl önce verdiğim kiranın neredeyse 2 katını ödüyorum ama “yine de iyisin” diye takılan oluyor. Bugünlerde hayırlı bir sebepten dolayı 3 + 1 daire aradığım için semtlere göre değişkenlik gösteren kiraları duydukça şaşırıyorum.

Bildiğim tek gerçek şu, tek başına yaşayanın maliyeti daha hızlı artsa da, iki çocuklu bir ailede karı-koca beraber çalışmadıkça yaşamsal maliyetlerin altından kalkmak mümkün değil. Keyif için harcanacak parayı daha hesaba katmadan söylüyorum. Hatırlıyorum ağabeyim Kerem Hoca ve ben özel okulda okuduğumuz halde, Erdoğan Hoca’nın okul taksitlerinden şikâyet ettiğini hiç duymadım. Geriye dönüp baktığımda iki oğlum için ödediğim eğitim parasının neredeyse servet seviyesinde olduğunu görüyorum. Tüm bunlar son 20 yılda nispi fiyat dengesinin nasıl bozulduğunu bize gösteriyor.

Yılda bir kere kullanılan izin günlerindeki tatilin maliyeti aylık ücretlerin çok üzerinde gerçekleştiğine de şahitlik ediyoruz. Benzer şekilde akaryakıttan aydınlatmaya, sağlıktan kültüre kadar her yerde yekpare olmayan ama giderek bozulan fiyatlama ile karşı karşıyayız. Üst üste yapılan ücret zamları enflasyona karşı kısa vadede koruyor gibi gözükse de gelecekte daha büyük maliyetlerin yaratıcısı olacak gibi gözüküyor. Firmalar kadar hane halkının da eline kağıt kalem almasının vakti geldi ve geçiyor. Bu süreci evin içinde uzlaşarak atlatmamız gerekiyor. Beklenti çıtasını aşağıya çekmekte fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi