2018 yılında yayınladığı ilk teklisi “Uzağımda Olsan Bile”den beri, şarkı skalasını genel bir çerçeve içinde tutan Ezgi Pekel, yeni şarkısı “Kendime” ile bu sınırları daraltarak, kendine dönen, kendisiyle daha fazla haşır neşir olan bir çalışmayla karşımıza çıkıyor. Yaşama karşı inancını yitirmiş, hayallerini kaybetmiş milyonlarca insandan birini anlatan şarkı, Pekel’in kendine dönüşü kadar, dinleyici olarak bizim de kendimize dönüp şöyle bir bakmamıza gerekçe oluyor.
Sanatokur’dan Beyza Cumbul’a verdiğin röportajda kurumsal iş hayatını bırakıp kendini sadece müziğe vermenle ilgili soruyu, “Sevmediğim bir iş için zorluklar çekeceğime sevdiğim, yapmaktan keyif aldığım müzik için zorluklar çekmeyi tercih ettim,” diye cevaplıyorsun. Şu anda bahsettiğin ve aşağı yukarı tahmin ettiğimiz “zorluklar”ı aşmayı başarabildin mi?
Bu tabii ki uzun bir süreç. Belirli bir tanınırlığa ulaşana kadar geçen yol çok sancılı olabiliyor. Ben de hala o yolda ilerliyorum. Önemli olan bu süreç içerisinde umutsuzluğa kapılmadan devam edebilmek. Onun için çabalamaya devam ediyorum. Kısaca o “zorluklar” henüz aşılamadı.
2018 yılında yayınladığın ilk şarkın “Uzağımda Olsan Bile”nin üzerinden 6 yıla yakın bir süre geçti. Bu 6 yıl bakış açısına ve hem memleketin hem de dünyanın gidişatına göre uzun ya da kısa olarak değerlendirebilir. Zira herkes kendince epey bir yaşadı, atlattı. Senin açından nasıl bir süreçti? Sana neler kattı, neler götürdü?
O zamandan bu zamana kendimi şarkıcılık ve söz yazarlığı açısından geliştirdiğimi düşünüyorum. Kişisel olarak da çok olgunlaştığımı. O kadar zor zamanlardan geçtik ki bu zaman aralığında herkesin hayatında mutlaka bir şeyler değişmiştir. Özellikle biz müzisyenler mesleğimiz açısından çok sınandık. Zaten yalnız olduğumuzu biliyorduk ama gördük ki mesleğimizi hiç yapamayacağımız bir dönem de olabiliyormuş. İlk zamanlar ne olduğunu çok kavrayamadım ama süreç uzayınca bir kötümserliğe kapıldım. Zamanla kendimi telkin ederek bunun bir süreç olduğunu ve geçeceğini söyleyerek bu dönemi üretimle değerlendirmeye çalıştım. Ve hala kendimce o dönemi kariyerim açısından boş geçmiş sayıyorum. Çünkü sektör durgunken, konserler, festivaller yapılamıyorken bir müzisyen olarak yol kat edemem.
Yeni şarkın “Kendime” dinleyiciyle buluştu. Nasıl ortaya çıktı? Hikâyesi nedir?
Bu zamana kadar ürettiğim şarkılarda genel olarak duygulardan, ilişkilerden ve hayatın döngülerinden yola çıkarak yazdığım sözler vardı. Bu şarkı biraz daha kişisel, biraz daha benimle ve benim hayatımla olan kavgalarımla ilgili. Yaş aldıkça ister istemez insan kendiyle daha çok uğraşmaya ve sorgulamaya başlıyor. “Kendime” biraz böyle bir şarkı.
Şarkıda zamanı durdurmaya ya da yavaşlatmaya çalışan biri var sanırım. Planlarını farklı şekilde yapmış önceden. Ama bir yerde bıkmış. Sonunu bile görmüş. Sonra da pişman olmuş gibi… Doğru mu anlamışım?
Biraz inancını kaybetmiş ve hayallerine ulaşamamaktan korkan biri. Zamanını boşa harcamış olmaktan, yaşıtlarının hayatlarına göz attığında kendi hayatı için geç kalmış olduğunu düşünen biri.
Bir de sanki hayata, zamana yalvarıyor, yakarıyor biraz daha yaşamak için. Kalbinin sesini, zamanındaki bıkkınlığını unutmak istiyor vakit kazanmak için. Sence köprüden önceki son çıkışın neresindedir bu arkadaş?
Hayatın her döneminde bir fırsat doğar, doğmasa da yaratılabilir. Bir şeyler için geç kaldığını düşünmek aslında seni daha da çok geciktirir. Harekete geçmek, aksiyon almak gerekir. Ama önce bunu zihnimizde kabul etmek gerekir. Herkesin hayatındaki başarı kendi yaşadığı olaylar içerisinde anlam kazanır. Biri için çok erken olan bir durum kimi için çok geç kalınan birdurumdur. Ama hayatın her zaman küçük sürprizleri vardır. İnanmak gerekir.
Çok fazla aklımıza getirmesek de karanlığın arkasında aydınlık, kötülüğün arkasında da iyiliğin olduğunu biliyoruz ya da en azından farkındayız. Ama ne olursa olsun, değişkenlik göstermekle beraber hayat güllük gülistanlık değil. Olmayacak da. Sanatsal üretimde sanatçılar insanı efkâra boğan eserler ortaya koyup, dinleyici, izleyici her neyse ondan daralmaktan bıkmadan dinleyip izlese de, bunun tersi yönde şarkılar, müzikler, kitaplarla karşılaşıp onları benimsesek de, özellikle sosyal medyanın kişiyi görünür hale getirmesiyle birlikte bir “yaşam aşkı” başladı herkeste. Afili aforizmalar havada uçuşuyor, insanlar batan güneşe de doğan güneşe de övgüler yağdırıyor. Çiçek, böcekten hayatın anlamına dair caf caflı laflar ediliyor. Hayata –sözde ya da “gözde” de olsun- sarılmanın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum ancak bu denli iyimser olmanın gerçeğin üzerini örttüğünü düşünüyorum. Bu bahsettiğim mikro düzeyde bir gariban edebiyat değil asla. Tam tersine çoğunluğun içinde bulunduğu durum. Senin bu konudaki görüşlerini öğrenmek isterim.

Ben de aslında realist olma taraftarıyım. Tabii ki hayatın kıymetini bilmek, mutlu olmak, pozitif olmak iyidir. Ama herkes aynı yaşam koşullarında, aynı coğrafyada, aynı maddi koşullarda yaşamıyor. Sosyal medyadan mutluluk empoze etmeye çalışan çoğu insanın kendi iç dünyalarında o kadar mutlu olmadığını söyleyebilirim. Hatta bence gerçek anlamda mutlu olan insanlar, kendi iç huzuru olan insanlar sosyal medyayla çok haşır neşir değiller. Bir insana nasıl yaşaması gerektiğini söylemek bana hadsizlik olarak geliyor kendi talep etmediyse tabii ki. Çünkü herkesin mutlu olduğu şeyler, keyif aldığı duygular farklıdır. Benim için de durum böyle. Müzik sektörünün ve ülkedeki sanat ile ilgili bakış açısının farkındayım. Hayallerimi ve planlarımı bunları göz önünde bulundurarak gerçekleştirmeye çalışıyorum. Böylesinin daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum.
Son olarak bu yılın senin açından verimli geçtiğini söyleyebiliriz. Bundan sonra neler var planların arasında?
Tabii ki üretime devam etmek var. En başta da söylediğim gibi bu kimileri için uzun ve sancılı bir süreç. Ben de hedefime ulaşmak ve hayallerimi gerçekleştirmek için üretmeye devam etmeliyim. Bir şarkım şu an yapım sürecinde. Diğerleri de zamanı geldikçe dinleyiciyle buluşmayı bekliyor.