Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

HAYDİ TARTIŞALIM

İntikam, şiddet, kötücül düşünce kitleleri eğlendirmek(!) için nicedir kullanılıyor. Shakespeare’in kan, gözyaşı ve şiddet içeren trajedilerinden, ekranda politik rekabet için konuşanların diğer tarafa boyun eğdirmek için birbirini yedikleri günümüz televizyon programlarına kadar, medyada saldırganlığın her türü birçokları tarafından zevk alınan (!) ve desteklenen ortak bir tema…

Durumun endişe verici bir hal almasından vazgeçtim, içimizde açılan delik gittikçe büyüyor ve bizi insan yapan şeyleri yutuyor.
Batı medeniyeti hem bu tür programları keşfeder, yayar sonra da etkileri/öğrenim çıktıları üzerine araştırmalar yapar. O araştırmalardan biri “Genel Saldırganlık Modeli” (GAM) diye bir model geliştirmiş. Amaç, her bireyin hafızasında türlü davranışı yorumlamak ve yönlendirmek için kullandığı bir dizi zihinsel komutu sınıflandırmak/kategorize etmek olarak özetlenebilir. Bu araştırma sonuçları, “Uzun vadede, kötücül düşünce, intikam, sözlü şiddet içeren yarışma/tartışma programlarına fazlasıyla maruz kalan bireyin saldırganlık ile ilgili zihinsel komutlarında yeni şekillenmeler olabilir” diyor. Buradan sonrası için şöyle bir fikir yürütmek yanlış olmayacaktı; “Küreselleşme için bireyin dünyayı yorumlama şeklini değiştirmek esastır.” Söz konusu programlarda, cinsiyete bakılmaksızın gözlemlenebilen “ilişkisel saldırganlık” kurbanlarını (demeliyiz) bekleyen tehlikenin, artan yalnızlık duyguları, anksiyete, depresyon ve kendine saygı duymada azalma gibi ciddi sonuçlar olabileceği üzerinde durulmalıdır.
Televizyonda “ilişkisel saldırganlık” henüz tam anlamıyla tanımlanmış ve dolayısıyla üzerinde çalışılmış bir kavram değildir. Son araştırmalar tartışma programlarında yer alan her türlü saldırganlığı izlemenin seyirci tutum ve davranışları üzerinde potansiyel etkisinden bahsedilebileceğini ortaya koyar. Rekabet etme itelemesiyle konuşanın, yani katılımcının ününün karalanması ya da konuşmacıları birbirine düşürme, “öne geçme” uğruna ilişkilere, çevreye doğrudan zarar verme, dedikodu yapma, söylentiler yayma, sosyal dışlanma ve tüm bu durumun kendisi intikam ile motive edilen seyircinin bu programlardaki saldırganlıktan etkileneceğini ortaya koymaktadır.
Tartışma programlarının bazılarının aynı zamanda etkileşimli (interaktif) olması açısından da incelenmesi şarttır. Ampirik bir bulgu olarak interaktifliği teşvik eden programlar (katılımcıların yönünde veya karşısında sosyal medya aracılığı ile görüş bildirme), interaktifliği teşvik etmeyen programlar ile karşılaştırıldığında eşit düzeyde ilişkisel saldırganlık gösterdiği ortaya çıkar mı? Bilmiyorum. Ancak, bu programları seyreden izleyiciye program sona erdiğinde karışık bir mesaj iletilir: Neyin meydana geldiği ile neyin meydana gelmiş olması gerektiği arasında bir dengesizlik gözüktüğünden, böyle bir mesaj seyircide zihinsel çelişkiye neden olacaktır. İlişkisel saldırganlığı pasif olarak izlemenin seyircilerin gerçek hayatta saldırganlık düzeylerini artırdığını gösteren bilimsel çalışmalar bir gerekliliktir. Tüm bu tablo bize yeni bir dönemin çoktan başladığının bir göstergesi değilse, nedir?
Vasıflı ya da vasıfsız herkesin işsiz kaldığı bir dünyadayız. Sayılar, istatistikler işsizliğin artışını gözler önüne seriyor. İçinde yaşadığımız kentlerin şişmesi ve küreselleşme (her yerde her şeyin bir ve aynı olması ve kalabalıklaşma hali) büyümenin trajik bir sonucudur. İşe yaramazlık kâbusu büyüme ile birlikte ortaya çıkar. Hız çağının birazcık dışında kalmak bile bu kâbusun ayak sesleri olabilir. Çünkü, bir beceri edindiğimizde bu artık ömür boyu sahip olacağımız bir şey değildir. “Bileğinde bir altın bilezik olsun” sözü kısa zamanda ne kadar eskidi, farkında mısınız?
Hem iş yok hem yetersizlik duygusu hem de saldırganlığın alttan alta mayalandığı tartışma programlarına bakmak suretiyle şiddeti her an tetiklenme potansiyeline sahip bir insan haline gelmek…
Dünya üzerinde her dinden, inançtan akrabalarımızın iktidar, güç ve zenginlik için neler yapabildiğinin tarih karnesi ortada… İktidarların toplumsal barışı tehdit eden politikalarla, ele geçirdiği kitle iletişim araçlarını kullanmak suretiyle birbirine düşman ederek toplumu yönetmesine artık dur denmelidir. Bu gidiş iyi değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi