Hedef: Doğuştan küresel girişimler

Unicorn, 2013 yılında yatırımcı Aileen Lee tarafından ortaya atılan ve milyar dolar değerlemeye ulaşmış startup’lara verilen ve son günlerde ülkemizde de sıkça kullanılan bir kavram. Peak Games, Hepsiburada, Getir, Dream Games ve Trendyol (ki bu girişim 10 milyar dolar üzerinde değerlenen bir decacorn) derken bir anda Türkiye ekosistemi küresel bir ilgi odağı olmayı başardı.
2021 ilk yarısında hızlı teslimat ve lojistik, oyun, pazar yeri ve finans teknolojileri en fazla yatırım çeken ve en çok teknoloji ihraç edilen alanlar oldu. Startupswatch rakamlarına göre, 2021 ikinci çeyrekte yapılan toplam yatırım 727 milyon dolar ile rekor bir seviyeye ulaştı. Hatta ekosistem bu hızla büyümeye devam ederse Modanisa, Insider, Paycore, Meditopia, Vivense, Martı, Rollic, Alictus, Ace Games, Fugo Games ve Good Job Games’in de unicorn olma potansiyeli taşıyan girişimlerden, güncel deyimi ile “soonicorn”lardan olacağının da tahminleri yapılmaya başlandı.
Peki ne oldu da bu hızlı büyüme ortaya çıktı? Cevap basit: Küresel girişim kurmaya dönük motivasyon ve çaba arttı. Pandemi etkisi ile ortaya çıkan yeni yaşam alışkanlıklarına çözümler sunan yerli girişimler artık sadece yerelde değil küresel pazarlarda da büyümeye odaklandı ve bunda da başarılı olmaya başladı.
Artık yerli-milli olmak ve iç pazarda büyük balık olma dönemi biraz geride kaldı. İlk günden ölçeklenecek iş modelleri ile güçlü ekonomiler kurma ve küresel birer oyuncu olma dönemi başlıyor.
Şu an için “doğuştan küresel girişimler” çıkarma konusunda istediğimiz kadar başarılı olamasak da yereldeki başarıları dış pazarlara taşıma konusunda belli bir yol kat ettiğimiz ortada. Artık geçtiğimiz yılların aksine satın alınan değil satın alan girişimler kuruluyor.
Hatırlanacağı üzere, 2000 yılında hayata geçen Yemeksepeti kendisinden 11 yıl sonra kurulan ama operasyonlarını 40’tan fazla ülkede küresel boyutta yürüten Delivery Hero tarafından 2015 yılında 589 milyon dolara satın alınmıştı. Bu satın alma ekosistemdeki o ana kadar olanların en büyüklerinden birisi olsa da Delivery Hero’nun sadece hızlı büyüme stratejisinin öngörülen bir parçası idi. Çünkü 2010 yılından itibaren Yemeksepeti başta Arap Yarımadası olmak üzere yeni pazarlara açılmaya başlamış ve bu süreçte de olumlu sonuçlar almıştı.
Şimdilerde ise Delivery Hero’nun izlediği stratejiyi Getir uyguluyor. Pandemi koşullarının yardımı ile 5 kat büyüme sağladığı son iki yılda, operasyonlarını İngiltere, Almanya, Hollanda, Fransa ve İspanya gibi beş yeni ülkeye, üstelik yeni startup satın almaları yaparak, açmayı başardı. Mevcut iş modeli her ne kadar yerel operasyonlara bağlı olsa da ölçeklemeyi sağlamak ve hızlı bir şekilde yeni pazarlara adapte etmek için önemli teknolojik geliştirmeler yaptı.
Pandeminin, Getir ve bahsedilen birçok girişimin hızla büyümelerine imkân sağlayan şansı ve fırsatları da beraberinde getirdiğini özellikle vurgulamak lazım. Ama buradaki şans kavramını bu şartlara hazır olmak ile açıklamak gerekir. Özellikle yeni uzaktan çalışma modelleri, insanların ekran sürelerinin artışı, oyun oynama alışkanlıklarının rekor seviyeye çıkması, yaşam alışkanlıklarının kökten değişimi, küresel boyuttaki sorunlara artık yerel değil küresel ve topyekûn çözümler geliştirme ihtiyacı bu duruma yönelik hali hazırdaki girişimler için tehdit değil birer fırsat olarak ortaya çıktı. Bunu da iyi değerlendiren yerli girişimler hem yatırımcıların hem de pazarların ilgisini çekerek hızlı büyümelerini sürdürüyor. 2 yılda rekor büyümeler ile lig atlayan Türkiye girişimcilik ekosistemi, yakaladığı bu ölçek ve büyüme gücünü sürdürmeye devam ederse yereldeki endüstri devlerini geride bıraktığı gibi küresel piyasalarda da benzer senaryoları elde edecek gibi görünüyor.
Böyle devam ederse, hızlı teslimat, e-ticaret, oyun ve finans teknolojileri alanlarındaki yakalan bu ivme derin ve ileri teknoloji alanlarında da yeni patikaları ve imkanları doğurabilir. Ve hatta ilk günden küresel olarak doğan girişimlerin sayısı rekor seviyelere çıkabilir.
Jon Kabat-Zinn’in dediği gibi “Dalgaları durduramazsın ama sörf yapmayı öğrenebilirsin.”
Pandemi, belki de ekosistemimizin ve girişimlerimizin küresel iş modellerinde sörf yapmak üzere hayata geçmesi ve sonrasında da kalıcı şekilde öğrenmesi için bir süredir beklenen fırsatı bize sunmuş olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Yaman Arşivi