Helalleşme

Kemal Kılıçdaroğlu “helalleşme” dedi. “Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var” dedi. “Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır” dedi. Çok doğru söyledi.

Kılıçdaroğlu öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin alnına yapıştırılan, tek parti döneminin tortusu ithamlardan kurtarmak istiyor partisini. Tek parti diktatörlüğü olarak adlandırabileceğimiz o dönemde devletle aynı anlama gelen CHP’nin devlet adına yaptığı hataları hatırlamak ve bu hataları konuşmak, tartışmak, yüzleşmek… Mağdurları ölmüş de olsalar, onları anmak. Gerekiyorsa özür dilemek.

Ve bunu yaparken sadece tek parti döneminin CHP’sinin değil, başka dönemlerde de devletin eziyet ettiği, mağdur ettiği kitlelerle, gruplarla, kişilerle barış arıyor Kılıçdaroğlu. Saklanan, gizlenen, konuşulmayan, üstü örtülen konu kalmasın istiyor. Devletle milleti barıştırmak istiyor.

Devletle milleti barıştırmak…

Türkiye Cumhuriyeti çok kültürlü, çok milletli, çok dinli ve çok hukuklu Osmanlı Devleti’nin yıkıntısı üzerinde kuruldu. Bir milli devlet kurma idealiyle yola çıkan genç cumhuriyet, bir yandan parçalanmaktan, irticadan ve komünizmden korunma içgüdüsü, diğer yandan da devlete adını veren Türk unsurunun ekonomik gücü de ele geçirmesi hedefiyle zamanın ruhuna da çok aykırı olmayan bir şekilde ırkçı motifler taşıyan milliyetçi aşırılıklara başvurdu.

Bugünün değerleriyle geçmişi yargılamak haksızlık olur. Devletin genç cumhuriyeti korumak ve kollamak için aldığı önlemleri anlamak gerekir.

Ama devlet bunu zaman zaman abartmış ve bir devletin yapmaması gereken, bir devlete yakışmayan işler de yapmıştır. “Devlet” kavramı kutsanmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuku “devleti milletten korumak” saplantısı üzerine inşa edilmiş, sonuçta vatandaş devletinden korkar hale gelmiştir.

Dini azınlıkları hedef alan varlık vergisi devletin kendi vatandaşına zulmetmesi, düşmanlık yapmasıdır. Sayısız trajedilere neden olmuş bir insanlık suçudur varlık vergisi.

Yıllar sonra bu kez başka bir iktidar döneminde yine dini azınlıklarımızı hedef alan 6-7 Eylül 1955 pogromu, hükümetin planladığı ve tahrik ettiği gözü dönmüş bir güruha icra ettirdiği servet düşmanı bir tecavüz, yağma ve talan olayıdır ve yine bir insanlık suçudur.

“Kulüp” adlı bir diziyi izledik hep birlikte. Güzel bir dizi. Sevdik. Yahudi cemaati de sevdi. Niye sevdi biliyor musunuz? Sevdi çünkü Yahudi’yi bugüne kadar resmedilen tefeci, cimri vicdansız olarak değil, kültürüyle, inceliğiyle, güzelliğiyle, acısıyla, Cumhuriyete yakışan halleriyle gösterdiği için sevdi. Doğru gösterdiği için. Gerçeği gösterdiği için. Bir helalleşmenin ilk adımıdır o dizi…

Devletin mağdur ettiği sadece dini azınlıklarımız değil tabii ki.

İdam cezası Türk hukuk sisteminden çıkarıldı yakın zamanda. O insanlık dışı ceza yürürlükte olduğu dönemlerde sadece katiller, caniler, canavarlar değil, İstiklal Mahkemeleri, Yassıada veya DGM’lerin siyasi kararlarıyla suçlanan insanlar da asıldı. Devlet eliyle işlenmiş birer cinayetti hepsi.

Bu devletin Kürt vatandaşlarına reva gördüğü muamele de helalleşme bekliyor. Kürt vatandaşlarımıza “Kürt’üm” deme hakkı bile çok görüldü yıllarca. Analarından öğrendikleri dili serbestçe kullanabilmeleri önüne türlü engeller dikildi. Lanet olası bölücü terörizmle savaşırken kurunun yanında yaş da yandı. “Dağdan inin, düz ovada siyaset yapın” dediğimiz insanların partisini kapatmaya çalışıyoruz.

Devlet bugün bile Alevi vatandaşlarımızın cemevlerini ibadethane olarak kabul etmiyor. Alevi öğrencilere zorunlu din dersi adı altında Sünni İslam öğretiyor. Diyanet İşleri Başkanlığında Alevilere temsil hakkı vermiyor. Zaten Diyanet Alevi malevi tanımıyor…

Cumhuriyet Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği “en büyük eseri”. Ama o cumhuriyeti koruyacağız diye yanlış üstüne yanlış yaptık. O kadar yanlışlar yaptık ki, sağcımıza da, solcumuza da, mütedeyyinimize de, komünistimize de eziyet ettik. Sayısız aydınımız, sanatçımız, düşünürümüz, idealist gencimiz Sansaryan Han’da, Ziverbey Köşkü’nde, Diyarbakır Cezaevinde, Ulucanlar’da bin türlü işkencelerden geçirildi. Devlet onlarla da helalleşmelidir.

Listeyi uzatmak mümkündür. Ama liste hep eksik olur.

Kılıçdaroğlu’nun önerdiği helalleşme, yüzleşmeyi, barışmayı, kucaklaşmayı, arınmayı ve bir beyaz sayfa açmayı içeriyor. “Bir daha asla olmayacak” vaadini de… Devleti demokratikleştirme iradesini de.

Cumhuriyetimiz yüzüncü yılına hatalarıyla yüzleşmiş, ayıplarından dersler çıkarmış, temizlenmiş, arınmış, demokrasi, şeffaflık, hak, hukuk ve adalet kavramlarını içselleştirmiş bir şekilde girmelidir.

Kılıçdaroğlu’nun girişimine hepimiz destek olmalı ve başarıya ulaşmasına katkıda bulunmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi