HEPİMİZE YALAN SÖYLEDİLER

Size, uslu çocuk olursanız şirinleri bile görebileceğinizi anlattılar. Siz hiçbir zaman şirinleri göremediniz çünkü sistem kadar, şirinleri yok ederek altına dönüştürmek isteyen Gargamel de sizin uslu çocuk olmanızı istiyordu!

Türkiye'de kaybedenlerin en büyük sorunu, kazananların yanında yer alması. Kazananların da en büyük avantajı bunu bilmeleri. Kaybedenlerin taraf olmadığı tek kesim kendileri gibi kaybedenler.

Bir zamanlar benim de hatırladığım dönemde Dünya Kupası Finalleri izlenirken bizim milletin çoğu yenik takımı tutardı. Brezilya, Nijerya’ya daha ilk yarıda 4 gol atmışsa çoğunluk Nijerya’yı tutardı. Oysa ne Brezilya’yı ne de Nijerya’yı görmemişti bunu diyenler. En azından çok büyük bir bölümü. Brezilya ya da Nijeryalı bir tanıdık, eş, dost da yoktu. Büyük bir ticari bağımız da ama olsun, kaybediyordu ve ortada bize göre bir mağdur vardı.

Benzer davranış sokakta kavga edenler içinde mevcuttu tabi. Eğer iki kişi bir kişiye karşı kavga ediyorsa sorunun ne olduğu ya da kavganın bağlam olarak şiddet içerdiğine bakılmaksızın ayırırken bile “Tek kişiye iki kişi dalınmaz ayıptır!” denirdi. Bunu defalarca duymuşluğum, görmüşlüğüm vardır. Konu ve nedenlerinden çok taşralı bir adalet duygusu mevcuttu diyebiliriz.

Aynı şekilde salla başını al maaşını, devletin malı deniz yemeyen keriz furyası olsa da genel kitle eğer bir yolsuzlukla karşılaşırsa tepki verir, öyle ya da böyle bir savcı harekete geçer ve istifa mekanizması çalışırdı. Medya bir rüşvet operasyonunu bangır bangır verir, vatandaş bunu protesto ederdi. İnsanlar o dönemde bile sistemi beğenmezken şimdi aynı insanlar beğenmedikleri o eski sisteme razı hale getirildiler. Bütün çarpışık sistem yerini ele geçirilmiş bir çürümeye bıraktı. Her şey güllük gülistanlık değildi ama bir gün gül bahçelerine dair bir umut vardı.

Zaman geçti, Avrupa Birliği yerine Ortadoğu Birliğine girdik, yılbaşında Zeki Müren’li ve kadehlerin çekinilmeden kaldırıldığı TRT yayınları yerini çarşaflı dansözlere bıraktı, dürüst ve liyakatli kamu hizmeti yerine mutlak biat geldi. Ülkedeki iyi insanlar geleceği yakalayamadı, geçmiş trenine binme gayretine düşürüldü.

Şimdiyse linç için hazır bekleyen yığınlar, yağmadan payını almak isteyen gruplar, altta kalanın canını çıkarmadan zıplamayı bırakmayan kitleler oluştu. Hedeflediğimiz modern adalet refleksleri çok uzağa gitti, eskinin taşralı adaletini arar olduk. İnsanlar aslında hep böyleydi denebilir. Belki de hep böyleydi, ama sistem izin verdikçe açığa çıkan çürüme, sistemin kendisi haline gelince vicdanlar yerini cüzdanlara bıraktı.

ŞİRİNLERİ GÖREN VAR MI?

Bütün bir sistem herkesin bir gün lüks içinde bir yaşama, villalara, pahalı arabalara sahip olabileceğini anlatır. Hatta bununla ilgili örnekler de verir. Fakir bir ailenin çocuğunun sistemde nasıl zenginleştiği bir başarı hikayesi olarak çevrilir durur. Oysa sistem milyonda bir kişiyi çok zengin etmeli ki diğerleri bu büyük yalana inanıp sistemle çelişmesin. O hikaye de bizzat iletişim çağının son sürüm bir post modern masalsı anlatısıdır.

Kurallara uyarsanız günün sonunda sizin kazanacağınızı söylediler ama öyle olmadı. Haklı olan değil güçlü olan kazandı.

Size her şey yoluna girecek dediler ama hiçbir şey yoluna girmedi. Su akar yolunu bulur dediler ama bunu size anlatanlar yolunu buldu.

Size sabrederseniz mükafatlandırılacağınız söyleyenler sabretmeyip sabrı size, sonundaki selameti kendilerine layık gördü.

Dürüst olursanız hayallerinize ulaşacağınızı söylediler ama en güzel yalanları söyleyenler hayallerini yaşarken, sizinkiler çoktan hayal oldu.

Size, uslu çocuk olursanız şirinleri bile görebileceğinizi anlattılar. Siz hiçbir zaman şirinleri göremediniz çünkü sistem kadar, şirinleri yok ederek altına dönüştürmek isteyen Gargamel de sizin uslu çocuk olmanızı istiyordu!

YAŞAM ARAYAN İNSANLIK, İNSANLIK ARAYAN YAŞAM

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Rusya Federal Uzay Ajansı (Roscosmos) milyarlarca dolar, avro ve ruble harcayarak dünya dışında yaşam arıyor. Yaşam derken zeki bir organizmayı ya da çokhücreli bir canlıyı bırakın; tek bir bakteri, hücre veya benzeri bir form bulunursa bu insanlık tarihinin en önemli buluşlarından birisi olacak.

Birleşmiş Milletler 1 milyon canlı türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Bu oran son 10 milyon yılda yaşanan yıkımın yüzlerce katı. Son 50 yılda, Biyoçeşitliliğin %68'ini yok ettik. İnsanlık, milyonlarca yılda oluşabilmesi mümkün olan yok oluşu birkaç on yılda başlattı.

İnsanlık dünya dışında yaşam arıyor ama yok olan yaşamlar da insanlıkta vicdan, akıl, doğaya saygı ve merhamet arıyor. Bilim, insanlığın kurtuluş reçetelerinden birisi ancak akıldan, merhametten ve doğaya saygıdan mahrum olan bilim de yok oluş reçetesi olabiliyor.

Bunun farkında olan bütün dünya insanları eldeki her ırmağı, yaşayan her bir ağacı korumak için uğraşırken biz ise var olan zeytin ağaçlarına dahi göz dikmiş bulunmaktayız. Yok etmek üzereyiz. En çok eleştirdiğimiz kapitalizm bile gölgesini satamadığı ağacı korumak istemeye başladı. Oysa her fırsatta Peygamberin “Kıyamet kopuyorsa elinizde fidan varsa onu dikin” diyen Ortodoks Müslümanlar doğanın yeşili karşısında doların yeşilini gördüklerinde hard Protestan Müslümanlığına transfer oldular.

TAKSİT ÖDEYEBİLİYORSAN İNSANSIN!

Artan fahiş kira fiyatları nedeniyle İstanbul’da bazı emlakçılar kiracı adaylarını toplayıp açık artırmada tutulmak istenilen evi vermeye başladı. İnsanlık, kapitalizmde metayken, Dinbaz Kapitalizmde meta insanın önüne geçti.

Sistem öyle bir hale geldi ki hayatta kalmak için mutlaka sistemin suçuna ortak olmak gerekiyor. En güçlü ortaklığın ‘suç ortaklığı’ olduğunu bilen barbar kapitaller, kendi devamlılığı için çürümeyen kimsenin kalmasını istemiyor.

Barınma hakkı gibi doğuştan gelen bir insanlık hakkını size lüks ve ayrıcalık olduğuna inandırdılar. 48 ay taksitle araba alıp takside girmenin ne kadar zarif, indirimdeki dandik ayakkabının 8 taksitli kampanyasını kaçırmanızın ne abes, 12 ay taksitli üçüncü sınıf ayçiçek yağı kampanyasının ne kadar harikulade olduğunu size anlatıyorlar. Sistem, taksitle bir şeyler alabiliyorsan seninledir. Alamıyorsan asla değildir. Yani sadece taksitle bir şeyler alan ve yıllarca onun için sisteme çalışanlar sistem için ‘insandır!’

Yaşamak ile hayatta kalmanın aynı şey olduğu kara yalanını söylüyorlar. Salt nefes almanın ve karnınızı doyurmanın ‘yaşamak’ anlamına geldiği palavrasını söyleyip öbür dünyayı pazarlayanlar sizden bir lokma bir hırka şükrü beklerken kendileri “dünyada mekan ahirette iman” diyerek laik ülkelerde ve bu ülkede en güvenli en lüks evlerde oturmaya başladı. Kahvaltılarını frome peynir olmadan yapmayanlar, sizin süt tozuyla üretilmiş kimyasal peynirimsiyi yemeninizi başınıza kaktılar. Çünkü süt tozu, piyasada bir artı değere sahipti, siz şimdilik değildiniz. 

İşin ÖZ’eti; bu yazıyı okuyan herkesin ve o herkesin bütün tanıdığı, sevdiği, kızdığı her insan; yüzbinlerce yıldır yaşamış ve yaşayacak olan her Sapiens’in oluşması için kozmos 14 milyar yıl; Yüz milyarlarca galaksideki sekstilyon yıldız içindeki, Septilyon  tane gezegenden biri olan evimiz dünya 4,5 milyar yıl, canlılık 3.8 milyar yıl çalıştı. Çalışmaya da devam ediyor. Amerikalı gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan bu nedenle her insanın ‘yıldız tozu’ olduğunu, yani yıldızdan yapıldığını söyledi.

Bizleri süt tozu kadar bile değerli görmeyen Gargamellere hitaben...

Unutmayın, Gargamal’le iyi geçinmeniz sizi yok olup altına dönüşmekten kurtarmaz. Belki sadece diğerleri altına dönüşene kadar sıranızı geciktirir.

Bu da kendisinin yıldız tozu olduğunu görmeyen şirinlere hitaben...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyit Tosun Arşivi