Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Herkesin enflasyonu kendine!..

Brezilya'da mutfak gazı, Almanya'da bira şişesi, Kamerun'da ekmek kıtlığı… "Kriz" kavramı ülkeden ülkeye, hatta kişiden kişiye değişiyor. Şu durumda en iyi yatırım aracı hangisi?! "Finansal nihilizm" olabilir mi? Dünya ekonomisi kaotik günlerden geçerken cevabı eski bir dostumuz, doğa veriyor!

Dolar kuruyla yatıp kalktığımız bir haftada ilginç bir haber gölgede kaldı. Die Welt gazetesinin aktardığı bilgiye göre bizi kıskanmasıyla ünlü Almanya'da bira şişesi kıtlığı yaşanmaktaydı! Artan ham madde, enerji ve nakliye maliyetleri nedeniyle cam şişe tedariki neredeyse imkânsız hale gelmiş, bu da en çok biracılık sektörünü etkilemişti. Hatta böyle giderse, yaz aylarında o güzelim "pilsner"leri, "helles"leri marketlerde bulmak mümkün olmayacaktı!

İyi de nasıl olurdu bu? Türkiye'de örneğin… 25 kuruş olan şişe depozitosu çoktan unutulup gitmişti. Çünkü neden? Zaten bir bira 23 lira olmuşken ambalajdan kime neydi! Oysa Almanya'da cam şişe, adeta içindeki biradan daha değerliydi. Biz mi çok zengindik doğal kaynaklar açısından; onlar mı çok "aptal"dı? Olaf Scholz ve kabinesi şöyle kallavi bir ÖTV getirse içkiye, "nass"a çok daha uygun olmaz mıydı?

BİRİNCİ DERT: ÇOCUK VE EKMEK

O sırada Brezilya'da gündem bambaşkaydı. Evlerin yüzde 96'sında kullanılan likit petrol gazına yeni bir zam gelmiş, mutfaklar alev almıştı! Rio de Janeiro'da yaşayan 55 yaşındaki aile babası Vanderley de Melo Pereira, The New York Times'a verdiği demeçte "Şu aralar halkın konuştuğu tek konu bu. Ukrayna savaşından beri işler hep kötüye gidiyor" diyordu.
Kamerun'da ise 34 yaşındaki Michael Moki, kahvaltı için eve ekmek götürme derdindeydi. Motosiklet-taksi şoförlüğü yapan Moki, beş kişilik ailenin bir öğünü için fırıncıya 500 Orta Afrika Frankı (yaklaşık 13 lira) ödüyor ve fiyatlar zıplarken somunların küçülmesinden şikâyet ediyordu.
Moki'nin bu zayıf alışveriş poşeti eşini de mutlu etmeyecekti. Üstelik ev sahipleri fahiş bir zam yapmış, kirayı 80'den 120 dolara çıkarmıştı. Eh, Douala'la yaşamak pahalıydı!

BİR MARKET 'HİLE'Sİ: AMBALAJ KÜÇÜLTMEK!..

Ve Yemen… 25 yaşındaki Walid Al-Ahdal, dört çocuğuna yiyecek alamadığını, çoğu geceler onları çay içirerek yatağa gönderdiğini anlatıyordu. "Ne yapabilirim ki?".. Bir baba için soru acıklıydı.
Sahiden de yeni nesil çok talihsiz bir zamanda doğmuştu. İşte İngiltere… The Guardian'ın haberine göre fakir aileler, mecburen çocuklarına öğün atlatmaya başlıyor, evi ısıtamadıkları için sabi sübyanı kat kat giydiriyorlardı. Nitekim ülkede gıda fiyatları uçmuş; mısır gevreği, mantar ve çedar peynirine yüzde 20'nin üzerinde zam yapılmıştı. Londra'da bir öğretmen, balık ve kırmızı etin "lükse" dönüşmeye başladığından yakınıyordu. Marketler de çareyi gramajı düşürmekte, yani "shrinkflation"da arıyordu. Maksat vatandaşların "raf şoku" yaşamamasıydı. Şu durumda suçlu zincir mağazalar mıydı?

'FİNANSAL NİHİLİZM'

Avrupa'nın market devlerinden Edeka'nın patronu Markus Mosa'ya göre cevap elbette "hayır"dı! Küresel gıda markaları ve üreticiler enflasyonu bahane ediyor ve kafalarına göre zam yapıyorlardı.
Alman Ekonomi Enstitüsü Genel Müdürü Hubertus Bardt de benzer fikirdeydi. Halkta oluşan "fiyatlar nasılsa artacak" algısı, şirketlerin piyasada dilediği gibi at oynatmasına imkân sağlıyordu. Yani?.. Her şeyin müsebbibi sıradan vatandaş mıydı?!
ABD'de yapılan bir araştırma da insanların değişen ruh hallerini ortaya koyacaktı. Boston merkezli Fidelity Yatırım, 18-35 yaş arası gençlerin para biriktirmeyi bıraktığını açıklıyordu. Dahası… Aynı yaş grubunun yüzde 55'i emeklilik planı da yapmıyordu. Covid ve savaş derken kaygılar artmış, kimse "belirsiz" bir geleceğe yatırım yapmaz olmuştu. Onun yerine parayı dilediğince hobilere harcamak ve bugünü yaşamak daha anlamlıydı. Bu uğurda kimileri seyahatlere çıkacak, kimileri de evine akvaryumlar kurup mercan yetiştiriciliğine başlayacaktı! Bir otuz yıl daha yaşamak mı?!.. 2053'e kim öle, kim kala?!.. "Finansal nihilizm"di bu yeni akımın adı…

ÇARE: SEKS VE DOĞA!..

Bu aralar ülkemizde "sokak röportajları" moda ve vatandaşa ekonomik kriz soruluyor. Alınan cevap da genellikle "Ben idare ediyorum ama…" diye başlayan cümleler oluyor. Herkes standartlarını bir seviye düşürmüş, kendinden "aşağıdakiler"e bakıp haline şükrediyor.
Sadece bizde mi? Berliner Zeitung'a konuşan başkent sakinleri de benzer demeçler veriyor. Ev hanımı Anastasia, hibrit otomobillerini satıp daha mütevazı bir semte taşındıklarını söylüyor. 33 yaşındaki çevirmen Tim, işsiz olduğu için devlet yardımı aldığını ve bisiklet kullandığı için benzin fiyatlarının kendisini etkilemediğini belirtiyor! 81 yaşındaki emekli Uwe ise gelecek kış doğal gaz yerine şöminede odun yakmayı planlıyor. Ve üçü de "Ben idare ediyorum ama ya başkaları" diyerek teselli arıyor. Herkes Selçuk Tepeli değil ki isyan etsin. Konu insan bencilliğiyse… Bağcılar'la Köpenick, Çorum'la Brandendurg eşitleniyor.
Bu sırada en büyük yatırım tavsiyesi Britanyalı ekonomistlerden geliyor! Geniş katılımlı bir "online" araştırma yapan uzmanlar; bahçeyle ilgilenme, spor yapma ve seksin insanı paradan daha fazla mutlu ettiğini ortaya koyuyor. Tarım, üretim, aşk ve güzel bir manzara… İhtiyacımız olan her şey doğada bulunuyor.
Ama tabii "aile planlaması"na dikkat etmek kaydıyla!.. Yoksa her krizde olan masum bebeklere, çocuklara oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi