Huysuz Virjin – Değişen Türkiye – İstanbul Sözleşmesi

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 22, 2020 / 07:00

Şimdi diyeceksiniz bütün bunların birbiriyle ne ilgisi var. Olmaz mı, hem de nasıl var. Hepsi birbiriyle ilintili. Gelin hep birlikte bakalım.
Öncelikle üç gün önce kaybettiğimiz sahnelerimizin, beyefendi, kibar, görgülü komedyeni, usta sanatçı Seyfi Dursunoğlu’na rahmet diliyorum. Ailemden birisini ya da çok iyi tanıdığım, sevdiğim birisi vefat etmiş gibi üzüldüm. Seyfi beyin zaten en büyük özelliği bu değil miydi. Bütün seyircilerine kendisini aileden birisi gibi sevdirmişti. Hem de şovu için yarattığı, o eli belinde, bütün doğruları, iğnelemelerini müstehcen espriler ile süsleyerek insanların suratına hiç çekinmeden dobra dobra söyleyen, seyirciyi yerlerde sürükleyen, saçını başını yolan fettan kadın Huysuz Virjin tiplemesiyle.
Huysuz Virjin ile Seyfi Dursunoğlu bu ülkede elli yıl kabul ve saygı gördü. Halk bağrına bastı. Röportajında yedi yıl haftanın her gecesi yedi ayrı yerde sahneye çıkıyordum diyor Seyfi bey. Televizyonların prime time kuşağında en fazla reyting toplayan programları yaptı. Ancak bundan 6-7 yıl evvel Huysuz Virjin, RTÜK tarafından televizyonlardan silindi. RTÜK başkanı bütün televizyon yöneticilerini topladı ve televizyonlarda kadın kılığına girmiş erkek istemiyorum dedi. Böylece Seyfi Dursunoğlu, 45 sene halka sevdirdiği Huysuz Virjin karakteri ile şov yapamaz oldu.
O Seyfi Dursunoğlu ki halktan kazandığını gene halka döndürmek için servetini ÇYDD’ne bağışladı. Ölümünden sonra ise vücudunu kadavra olarak bilimin hizmetine Tıp Fakültelerine bağışladı.
Seyfi Dursunoğlu soruyor bir röportajında, ’45 sene beni halk bağrına bastı da şimdi ne değişti’.
Ben cevabını hemen vereyim. 20 yıllık iktidarın seçmenden oy toplamak için taktiği değişti. AK Parti iktidarının, son on yılda başarı grafiği aşağı düşüp halkın memnuniyetsizlikleri arttıkça, iktidar kendi seçmenini bir araya getirecek ve muhalefet seçmenine karşı adeta cepheleştirecek formüllerin peşine düştü. En kolay formül ise muhafazakar seçmeni, din, iman, kadın hakları, başörtüsü yasağı, Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi ve LGBTİ üzerinden ayrıştırmak.
Hükümet bunu önümüzdeki seçimlere kadar her geçen gün artan oranda yapacak. Zira seçmene ne ekonomide ne de başka alanlarda artık ümit veremiyor. Işık tutamıyor. O zaman da en kolay yol, seçmeni korkutarak konsolide etmek. Bu CHP anlayışı var ya bu CHP anlayışı, bir başınıza gelir ise çocuklarınız eşcinsel olur. Ayasofya’yı gece kulübü yapar ve bunun gibi bir dolu kabul edilemez sözlerle seçmenini bir arada tutmaya çalışıyor. Zira artık her bir seçmen kıymetli. Ne de olsa Cumhurbaşkanı seçilme ve hükümet etme %50+1’e bakıyor.
Hükümet özgürlük veremeyince işi yasaklarla götürmeye çalışıyor. Huysuz Virjin’e yasak. Netflix’e, Youtube ve Blue TV’ye yasak. RTÜK, Netflix’i çağırıyor, dosyayı önüne koyuyor. Falanca filanca dizilerde eşcinsel karakterler var kaldır. Hangisinde var. Casa del Papel de. Bütün dünyanın merakla seyrettiği bu dizi masaya yatırılınca da Netflix masadan kalkıyor.
Ben de diyorum ki ‘hadi Allah aşkına şu Netflix’i yasaklayın. Ne olur bir yasaklayın da görürsünüz bakın X kuşağı da, Y kuşağı da, Z kuşağı da bakın size neler ediyor’. Hastag hazır, ‘sizeoymoyyok’.
Hükümet, eleştiriden, gülmekten ve komediden açıkça korkuyor. Bu halkın sevgilisi olmuş, yıllarca bu ülkenin her bakanını, başbakanını, cumhurbaşkanını eleştiren komedyenlerini bir düşünün. Zeki- Metin ikilisi, Levent Kırca, Ferhan Şensoy. Şimdi mümkün mü, Olacak O Kadar programının televizyonlarda yayınlanması. Mümkün mü Devekuşu Kabare tiyatrosunun o seyirciyi gülmekten kırıp geçiren komedi tiyatrosunun yapılması.
Şimdi öyle bir dönem ki 77 yaşındaki Metin Akpınar ile 75 yaşındaki Müjdat Gezen’e ceza davası açılıyor. Ne için Cumhurbaşkanını eleştirdiler diye.
Hükümetin unutmaması gereken şey ise halk kendini güldürenleri sever, güldüreni yasaklayanı değil. Güldüremedikçe ağlatılacağını bilir bu seçmen. Öyle Ayasofya cami yapıldı diye de gidip koşa koşa oy vermez.
İstanbul Sözleşmesine 11 yıl önce imza atan aynı hükümet, 11 yıl sonra çıkmak istiyor. Neymiş İstanbul Sözleşmesi LGBTİ’yi koruyormuş. İstanbul Sözleşmesi sadece cinsiyet eşitliğini sağlamak için. Amacı cinsiyet eşitliği ve sadece tek bir maddesinin tek bir fıkrasında, bir insana yapılmaması gereken onlarca ayrımcılığın içinde, iki virgül arasında ‘cinsel tercih’, yazıyor. İşte AK Parti bunu bahane ederek İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak istiyor.
İnanın çok ayıp, çok. Seyfi Dursunoğlu’nun sorduğu gibi adama sorarlar, ‘yahu 11 yıl önce siz bunu kabul etmediniz mi, şimdi ne değişti’.
Değişen çok açık inanın. AK Partinin iktidarını sürdürmek için bu tip ajitasyonlara ihtiyacı var. Bütün mesele bu.
Ben de soruyorum ‘yahu seçmeni bir arada toplayabilmek için eşcinselliğe mi muhtaç kaldınız’. Yapmayın. Ayıptır. İnsanın doğası gereği, doğuştan gelen en tabi özelliklerini, ona karşı kullanmayın. İnsanlığa sığmaz. Dine sığmaz. Ahlaka sığmaz. En önemlisi hukuka sığmaz. İnsanları birbirine kırdırmayın. Değmez. Ne oy için, ne iktidar için değmez.
Sözün özü aslında Türkiye değişmedi. Türkiye aynı Türkiye. Değişen AK Parti’nin ihtiyaçları. İktidar olma ihtiyaçları. Ama benden tavsiye kısa vadede işe yaracak gibi görünen bütün bu çabalar, ülke iyi yönetilemedikçe seçmen nezdinde sonuçta hiç bir işe yaramaz. Bu da böyle biline.
Seyfi Dursunoğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum. Hatta içimden bizleri sanki gerçekten varmış gibi inandırdığı Huysuz Virjin’e de rahmet dilemek geliyor. Türkiye ikisini de çok sevdi ve saydı. Bu millet vefalıdır. Sevdiğini de sevdiklerine yanlış yapanı da kolay unutmaz.

Not: Teknik bir nedenden dolayı yazı dün eksik yayınlanmıştır, bugün tekrar yayınlıyoruz. Yazarımız ve okuyucularımızdan özür dileriz.

Bahadır Erdem

Bahadır Erdem, 1964 yılında doğmuştur. Babası Sami Erdem, annesi Bingül Erdem’dir. Aslen Darende, Malatyalıdır. Ailesinin tek çocuğu olarak doğmuştur. Ted Ankara Kolejinden 1983 yılında mezun olduktan sonra 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1992 yılında yayınladığı teziyle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Bölümü’nden Yüksek Lisans Derecesini, 1998 yılında yazdığı doktora teziyle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Bölümü’nden Doktora unvanını aldı.

Bahadır Erdem, 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devlm Dalı’na Yardımcı Doçent, 2004 yılında da aynı Anabilim Dalına Doçent ve 2009 yılında da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalına Profesör kadrosuyla atandı. Prof. Dr. Erdem, ayrıca, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde milletlerarası özel hukuk, kanunlar ihtilafı, uluslar arası bireysel davalar, uluslar arası fikri mülkiyet hukuku, Türk Vatandaşlık hukuku ve yabancılar hukuku dersleri vermektedir.

27 Kasım 2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un, tüm hazırlık çalışmalarında bulunmuş ve Adalet Bakanlığı Komisyonu Üyesi olarak Kanun’un kabul edilmesine kadar aktif görev yapmıştır.

Prof. Dr. B. Bahadır Erdem 2004-2010 yıllarında Türkiye’deki üniversiteleri temsilen Türk Patent Enstitüsü Yönetim Kurulu üyeliği görevini yürütmüştür. Profesör Bahadır Erdem, Özel Hukukun Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Enstitü’nün (UNIDROIT) Yönetim Konseyine seçilen Türkiye’nin ilk resmi üyesidir.

Prof. Bahadır Erdem, hâlihazırda Aile Hukuku Derneği’nin başkanlık görevini yürütmektedir. Bahadır Erdem, aynı zamanda Türk Eğitim Vakfı mütevelli heyeti üyesi olup, Melek Yatırımcılar Derneği yönetim kurulu üyeliğini de sürdürmektedir. Prof. Bahadır Erdem aynı zamanda uzmanlık alanına giren konularda avukatlık, milli ve milletlerarası tahkim alanında hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık ve bilirkişilik de yapmaktadır. Prof. Bahadır Erdem, birçok ICC tahkim mahkemesinde hakemlik yapmış ve yapmaktadır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top