Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

HUZUR HAKKI

Herkesin ayrımsız herkesin, insan haklarının desteklenmesi, korunması ve kalkınmanın tam olarak gerçekleşmesi için huzurdan, barıştan, iç ferahlığından, rahatlıktan, hoşluktan, ruhuna iyi gelen her şeyden faydalanmaya, yararlanmaya hakkı var. Ama, herkesin. Bazılarının değil. Ayrıcalıklıların değil. Önünde sonunda tamama eren şeylerin sevinci ve yorgunluğudur, huzur hakkı. Ve hepimizindir.
Beton cumhuriyetinin erektil binalarında yaşamaya mecbur bırakılmış bir insan topluluğu olarak şunu anlamalıyız ki, aslında başka bir zamana, mekâna, başka bir dünyaya nakledildik ve orada yaşamaya mecbur bırakıldık. İçinde en çok şiddet fenomeninin olduğu bir dünyada… Beton/demir karışımının çepeçevre sardığı kırılgan insan bedeni bir depremle betona sıvandı, inşaat demirleri saplandı, böldü ikiye. Canı un ufak etti. Hepsine birden moloz dedik ve toplayıp döktük. Dökülen yerde binlerce kişi olduğumuzu biliyoruz. Şimdi sessiziz. Dayanıksız beton kirişlerin arasından iki gelincik çiçeği, bir grup hanımeli, taşkesen otu, şifaotu, öksüzoğlan çiçeği, kuşlalesi olarak geri geliriz, bir gün.
Tarihi yerlerin varlığı insanda arzu uyandırır. Yaşama arzusu, devam etme arzusu, örneğin. Antik sokaklar bizden önce üstünden geçmişlerin ne kadar erişilebilir ne kadar yakın olduklarını duyumsatır. Güveniveririz, dünyaya. Katacaklarımız vardır, daha. Yalnız değilizdir. Yüzlerce yıllık kahvehanenin önünde otururken yumuşacık bir şimdinin içinde kayarız. Tanrı hepimizi geçmişi olmayan bir şehre taşınmaktan korusun!
Yozların, beyni sulanmışların, korkakların, ahlakı elek olmuşların gösterileri üzmez, bizi. Üstelik nereye varmak istediklerini pek güzel anlarız. Tarih zavallılarla da dolu olduğu için anlarız. Bizim gibi ölümlüler arasından gelmiş geçmiş Kant, “Öyle davran ki, eyleminin kuralı genel bir yasanın ilkesi yapılabilsin”, demişti. İşte tam da bu nedenle, dünyayı değiştirebileceğimize olan inanç sen ben olmasak da devam eder. Gerçeklik budur.
Ülkenin karmakarışık, bölük pörçük ve kesintisiz kaydı sosyal medya ve televizyon üzerinden tutulurken yeni bir hafızaya ihtiyaç yok. Dönemin hüznüne ihtiyaç var. O da geçicidir. Hayat hep kazanır. Vakitsiz ölümler ömür boyu bize eşlik eder, bizi büyütür ve evet, hayat hep kazanır. Pusulamızı şaşırtmadan, üstelik. Hep böyle oldu, bu.
Depremde hayatta kalmış olanlar coğrafi olarak oraya buraya dağılmıştır ama biliriz ki pek çoğu döner anıların üst üste derlendiği şehirlerine. Sevdiğim bir dostumun hatırlattığı gibi, “Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın, aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına…” () Geçmişle aramızdaki bağların soluklaştığını söyleyene inanmamalı. Soluklaşan şimdiki zamandır. Uçucu, silik, temelsiz şimdiki zaman. Arkadan vuran ışık nedeniyle karanlıkta kalan şimdiki zaman. Dünyayla ilişkimize sızan bir acı, şimdiki zaman. Geçicidir. Unutmayız ama geçer. Yarın hava hafifler, hayat gençleşir. Kelimeler geri gelir. Dil zincirinden boşanır. Müzik sesi duyulur dört bir yandan. Huzur hakkı deyince ben hep böyle şeyler anladım. Önünde sonunda tamama eren şeylerin sevinci ve yorgunluğudur, huzur hakkı. Ve hepimizindir. ()Konstantinos Kavafis’in Şehir isimli şiirinden, Cevat Çapan çevirisiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi