I Got A Name / Jim Croce

Uzun turnelerden yorulmuş ve turne sonunda müziğe ara vererek evde daha çok zaman geçirebileceği bir yaşamın hayalini kuran Croce, ölmeden iki gün önce eşine mektup yazar; bu son mektup, ölümünden ancak bir hafta sonra yerine ulaşacaktır

20 Eylül 1973, akşamın geç saatleri, Louisiana’daki Natchitoches kasabasının hemen dışındaki tek pistli ufak havaalanının bekleme salonu. Buraya salon denemez aslında, genişçe bir oda demek daha doğru, ancak 5-6 kişinin oturacağı kadar bekleme koltuğu var. Odadaki beş kişiden üçü koltuklarına yayılmış kestiriyorlar, diğer ikisi, ellerinde gitarları, çarpraz koltuklarda öne eğilmiş birşeyler çalıyorlar sırayla. Birisinin çaldığı kısa melodiyi diğeri alıyor sonra, biraz değiştirerek o çalıyor bu sefer ve hangisi kulağa daha hoş geliyor, onu tartışıyorlar aralarında.
Camlı kapısı açılıyor bekleme salonunun, omuzları şeritli beyaz gömleğinden pilot olduğu anlaşılan uzun boylu ve orta yaşlardaki biri sesleniyor içeridekilere: “Malzemeleriniz yüklendi, yakıt ve yağ kontrolleri de tamam, hemen yola çıkabiliriz”.
Gitarlar kutularına konuyor hemen, uyuyanlar dürtülerek uyandırılıyor ve pistin başında bekleyen çift motorlu küçük uçağa doğru kısa bir yürüyüş başlıyor. Jim’in gözü, soluk ayın aydınlattığı gecenin içindeki ağacın karaltısına takılıyor pist bitiminden az ilerideki, simsiyah bir siluet, bütün çevredeki tek ağaç. Maury sesleniyor sonra küçük uçağın merdivenlerinden:”Jim, geliyor musun?”…
Beş dakika sonraki kalkış sırasında küçük uçak yeterince irtifa kazanamayacak ve pistin hemen bitimindeki pekan() ağacını traşlayarak geçtikten hemen sonra yere çakılacaktır. Bu uğursuz kazada 30 yaşındaki Jim Croce ölür ve dünya eksilir. Kazada ölen diğer beş kişiden biri, uçağın pilotu, diğeri Croce’nin sahne arkadaşı gitarcı Maury Muehleisen’dir. Croce’nin menajeri, turne organizatörü ve konserlerden önce sahne alan bir komedyen de kazada yaşamını yitirir. Küçük topluluk henüz bir saat önce Natchitoches kasabasındaki Northwestern Üniversitesi’ndeki konserlerini tamamlamıştır; sonraki durakları -ertesi gün bir konser verecekleri- Teksas Sherman’daki Austin College’dir. Düğün hediyesi 500 Dolar Jim Croce 1943 yılında Pensilvanya’da doğar. Anne ve babası İtalyan göçmenidir. 20’li yaşlara kadarki yaşam hikayesi diğer pek çok müzisyenle neredeyse aynı; çok küçükken ortaya çıkan müzik yeteneği (beş yaşında kendi kendine akordeon çalmayı öğrenme, sonra yine kendi kendine gitar öğrenme), lise müzik grupları. Ancak Jim sonrasında meslek olarak müziği seçmez, yakınlardaki Villanova Üniversite’sinde ana dal olarak Psikoloji, yan dal olarak Almanca okumaya başlar [Jim Croce ailenin en büyük çocuğudur, 11 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olan babası onun müzisyen olmasını değil, okuyarak “gerçek bir meslek” sahibi olmasını istemektedir]. Ancak üniversite yıllarında da öğrenci gruplarında çalmaya devam eder, hatta bir değişim programı ile üniversite müzik grubuyla birlikte Afrika, Orta Doğu ve Yugoslavya’ya gider. Croce 1963 yılında bir hootenanny(*) sırasında gelecekteki eşi ve –kısa- hayatının aşkı Ingrid Jacobson ile tanışır [Ingrid yarışmacılardan biri, Jim ise jüri üyesidir]. Çift, 1966 yılında geleneksel bir musevi düğün töreni ile evlenir [Ingrid Yahudidir, Jim evlenmeden önce Museviliğe geçer].
Evlenmeden hemen önce, Croce’nin ailesinin bir albüm için harcanmak şartıyla düğün hediyesi olarak verdiği 500 Dolar ile 500 kopyalık “Facets” albümünü çıkarır genç çift [Jim’in ailesi, çocuklarının müzikle uğraşmalarına çok sıcak bakmaz ama beklentileri, yapacağı albümün hüsran olması ve oğullarının müzikten temelli vazgeçmesidir].
Düğünün bir hafta sonrasında dört ay için Ulusal Muhafızlar’a katılmak zorunda kalır Jim Croce. Ya Ulusal Muhafızlar’a katılacak ya da Vietnam için askere alınacaktır. Otorite ile başı hep dertte olan Croce, temel eğitimi iki kez tekrarlamak zorunda kalsa da dört ayı tamamlar ve Ingrid’e geri döner.
1970 yılına kadar Ingrid ile birlikte çalıp söylerler; çaldıkları yerler daha çok küçük barlardır. Genellikle dönemin popüler folk şarkılarını seslendirirler ama zamanla kendi şarkılarını yazmaya başlar Croce’ler. 1968 yılında New York’a taşınırlar, albümleri bir sonraki yıl çıkar: ”Jim & Ingrid Croce”. Sonraki iki yıl boyunca albüm tanıtımı için neredeyse bütün ülkeyi dolaşmalarına rağmen albüm çok az satar, sadece küçük bar gösterileri ve öğrenci konserleri de geçinmelerine yetecek kadar kazandırmamaktadır. Gitarları dışındaki herşeyi satarak New York’tan Pensilvanya taşrasındaki Lyndell’e taşınırlar. Jim müzik dışında, inşaat işçiliği, kamyon şoförlüğü gibi değişik işlerde çalışır; Ingrid ise yaptığı resimleri ve bahçelerinde yetiştirdiği yeşillikleri satarak para kazanmaya çabalamaktadır.
Bad Bad Leroy Brown
Sonrasında, klasik müzik eğitimi almış ve izleyen yıllarda birlikte çalışacağı piyanist/gitarcı Maury Muehleisen’le tanışır. Onun yüreklendirmesiyle bazı şarkılarını New York’taki plak şirketlerine yollamaya başlar. 1971’de oğlu Adrian James doğar. 1972’de ABC Records’dan ilk solo albümü “You Don’t Mess Around with Jim”i çıkarır, sonraki yıl da “Life and Times” albümünü.
Maury Muehleisen’le iyi bir ikili olmuşlardır, sahnede çift gitar çalarlar. Uzun turne yolculuklarında diğer herkes uyurken, müziğe aşık bu iki adam sürekli yeni şarkılar, yeni akorlar üzerinde çalışır.
Sonrasında Londra, Paris, Amsterdam, Monte Carlo, Zürih ve Dublin’i kapsayan bir Avrupa turnesine çıkarlar. Bu arada “Bad Bad Leroy Brown” şarkısı ABD’de liste başı olmuştur. Daha önceki “You Don’t Mess Around with Jim”, “Operator” ve “Time in a Bottle” şarkıları listeye girmiş olsalar da çok yukarılarda yer bulamamışlardır.
Tanıyan herkesin sevdiği insanlardandır Jim Croce. Müzik yaparak ailesini geçindirebildiği için çok mutludur; şöhreti her zaman garipser, hatta inanamaz, bulunduğu yerde olmanın kendisi için ne büyük bir lütuf olduğunu sürekli dile getirir; kapısı her zaman dinleyicilerine açıktır, en yorucu konserlerden sonra bile dinleyicileri ile tek tek tanışmak ve konuşmaktan büyük mutluluk duyar; kendisine şarkılarını dinletmek isteyen amatörler için her zaman ayıracak zamanı vardır.
1973 Eylülünde üçüncü albümünün kayıtlarını tamamlar: “I Got a Name” ve ekibi ile birlikte –bitmek bilmeyen- turnelerine başlarlar tekrar; bu kez güçleri yettiği için turne otobüsü yerine kiralık uçakla gideceklerdir konserlerine.
Albüm kaydından bir hafta, aynı adı taşıyan single’ın piyasaya çıkmasından bir gün sonra Croce’nin güzel sesi sonsuza kadar susar.
“I Got A Name” (“Benim Bir Adım Var”), şarkıcının ölümünden hemen sonra listelere girecek ve uzun süre orada kalacaktır [Seslendirdiği şarkılarının neredeyse tamamının bestecisi olmasına rağmen bu şarkı Croce’nin kendi bestesi değildir; şarkıyı kullanmasının nedeni, onun başarılı olmasını çok isteyen ancak ünlü olduğunu göremeden hayatını kaybeden babasının bu şarkıyı seveceğini düşünmesidir]. Bu şarkı ayrıca Croce’nin öldüğü akşamki konserinde –ve dolayısıyla hayatında- seslendirdiği son şarkıdır.
Müziği Amerikan folk ana akımında yer almasına rağmen, Jim Croce kendine özgü bir sound oluşturmuş benzersiz bir müzisyendir; bir kez dinledikten sonra hangi şarkısını dinleseniz “Bu Jim Croce” dersiniz; belki bu yüzdendir şarkılarının nadiren başkaları tarafından yeniden yorumlanması, o şarkıları kimse Jim Croce gibi söyleyemez çünkü.
Ölümünden sonra ulaşan mektup
Uzun turnelerden yorulmuş ve turne sonunda müziğe ara vererek evde daha çok zaman geçirebileceği bir yaşamın hayalini kuran Croce, ölmeden iki gün önce eşine mektup yazar; bu son mektup, ölümünden ancak bir hafta sonra yerine ulaşacaktır:

“Sevgili Ing,
…..
Ve şimdi çevremdeki en yaşlı adam olmak istiyorum, kırışıklar ve bilgelikle dolu bir adam. Bu bir doğum notu bebeğim. Döndüğümde herşey farklı olacak. Farklı bir hayatımız olacak Ing, söz veriyorum.Sağlığıma dikkat edeceğim, kalabalıklardan uzak duracağım. Yüksek lisansı bitireceğim. Kısa öyküler ve film senaryoları yazacağım. Kimbilir, belki bronzlaşırım bile.
Küçük adamıma benden bir öpücük ver ve babasının onu sevdiğini söyle.
Unutma ki ilk 60 yıl hesaba katılır ve benim daha 30 yılım var.
Seni seviyorum.
Jim”

() : Bir çeşit Amerikan cevizi (*) : Folk müziği performansı/yarışması

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi