Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

İBB kanatlandırır mı?

İstanbul'un yeni etkinlik alanı bu hafta sessiz sedasız açıldı. Muhteşem bir manzara, ılık bir hava; Gaye Su Akyol, Papooz ve Baba Zula konserleri... Doğrusu hiç fena değildi! Peki ortam nasıldı? Ne yendi, ne içildi? Ve en çok merak edilen konu: Bira "serbest" miydi?! Festival Park Kadıköy'ü sizin için gezdik ve çoktandır eğlenmeyi unutan bir toplumun ruh halini gözlemledik. 

Yine ve yeniden benzin zammı, kira artışı, dolar kuru - enflasyon sarmalı konuşacağımız yerli ve milli bir haftaya başlarken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden gelen mesaj heyecan vericiydi. Festival Park Kadıköy 6 Haziran'da açılıyor, üç günde toplam altı konserle kent sakinlerini ağırlamaya hazırlanıyordu. Üstelik giriş de ücretsizdi! Daha ne olsun...
Zaten Covid-19 yıllarına AKP'nin "yasakları" eklenince uzun süredir canlı müziğe hasret kalmıştık. Acaba biraz olsun nefes alabilir, hatta eğlenebilir miydik? Derhal olay yerine intikal etmeli ve cevabı kendi gözlerimizle görmeliydik!
Ama bunun için önce mekânın nerede olduğunu bulmamız gerekecekti! Öyle ya, burası bir Roma, Londra değildi ki... Kırk yıllık mahalle berberiniz aniden çiğ köfteciye dönüşebilir, daha bir ay önce kitapçı olan dükkâna "Since 1860" tabelalı lokumcu açılabilirdi! Ama en az üç kuşaktır yaşadığımız ilçede... "Kadıköy Burun" da neyin nesiydi?!

GİRİŞ: 'DOĞU-BATI' SENTEZİ

2022 itibarıyla kente henüz tam olarak yerleşemediğimizi İBB de biliyor olacak ki internet sitesine "konum" bilgisi eklemişti. "Burun" dedikleri, meğer sahildeki meşhur "balon"un hemen arkasında, deniz kenarındaki bölgeydi. Hani Avrasya Tüneli açılınca yok yere kapatılan (!) İDO İskelesi var ya... Hah, onun iki adım ilerisi...
O halde konser vakti!.. İlk gün Anatolian Sessions ve Gaye Su Akyol'u kaçırmıştık. Sağlık olsun. Şimdi, serin bir salı akşamı, Yasak Helva'nın ardından Baba Zula'yla buluşacaktık.
Festival Park'a giden yolda seyyar balık-ekmekçi ve niyet çeken tavşanla nostaljik bir hava yaratılmaya çalışılmıştı. Giriş kapısı ise tam aksine, son derece modern, geniş ve rahattı. Tıpkı Ekrem İmamoğlu'nun "imajı" gibi, bir tür "Doğu-Batı" sentezi!..  
Radar İstanbul uygulamasından gelen QR kodu da güvenlik görevlisine okuttuk mu işlem tamamdı. Sorunsuzca alandaydık! Yoksa birkaç saatliğine de olsa "yeni Türkiye"yi geride mi bırakmıştık? Birazdan anlayacaktık.

BAMYA TURŞUSU, NACHOS VE DEMOKRASİ!..

On bin kişi kapasiteli alan gayet ferahtı. Dileyen sahne önünde dans edip eğlenebiliyor, dileyen arkadaki sandalyelere, piknik masalarına yayılıp keyif yapabiliyordu. "Kapalı"sı, "açığı", yaşlısı, genci, çocuklu aileler ve hippileri... İşte size "kamusal alan", en âlâsından demokrasi!..
Dahası... Müziğe biraz uzak olmak isterseniz sahilde de oturma imkânı vardı ki ışıl ışıl vapurlarla, motorlarla manzara inanılmazdı. Ama ah o Haydarpaşa'nın karanlığı yok mu... Hangi ülkede yaşadığımızı yine hatırlatacaktı.
Neyse... Konser öncesi bir şeyler atıştırabilirdik belki... Beltur'un büfesinde çay 10, kola 18, ıslak hamburger ve tost 20 liraydı... Ama değişik tatlar ararsanız başka stantlarda 85 liraya "istiridye mantarlı burger", kaburga köfte ve "hot dog" da vardı. Mutfaklardan mutfak beğen... Dileyene "nachos", dileyene bamya turşusu... Tabağı 30 liraydı!..
Ama maalesef önemli bir şey eksikti: Tüm bunlara para harcayacak müşteri... Önü bomboş tezgâhlar, tütmeyen ızgaralar ve can sıkıntısından cep telefonuna gömülmüş çalışanların ekranı... Nebati Dayı'nın gözleri gibi ekonomi modunda parlamaktaydı.

EEE, BİRA VAR MI?!

Mekânı keşfetmiş, artık "en önemli" soruya gelmiştik! İBB'nin bu yeni etkinliğinde içki satılıyor muydu? Cevap "hayır"dı. Seçimi kazandığından beri kendisinden beklenen adımı atmayan Ekrem İmamoğlu, buraya da içki sokmamıştı. Hatta konuştuğumuz gençler, dışarıdan getirilecek alkollü ürünlere karşı güvenliğin alarmda olduğunu söylüyordu. Tevatür o ya, yetkililer "İçkili fotoğraf çıkarsa yanarız" diyordu. Her köşede "kanatlanma" vadeden bir "enerji içeceği" vardı içki yerine... Zira sosyal medyada "muhafazakâr seçmen"in diline düşmek İBB'nin en büyük korkusuydu.
Ama hakkını yemeyelim. Giriş kapısı önünde birasını alıp takılanlara kimse ses etmiyordu. İçerideki "seküler kesim"in gönlünü hoş tutmak içinse kitap standında soğuk limonata ve taze demli çayın yanında bol miktarda "Nutuk" mevcuttu! 
Derken saatler 21'i göstermiş, sıra nihayet müziğe gelmişti. Hem zaten Baba Zula dinlerken ekstra bir "keyif verici"ye ne gerek vardı? Kaşık sesleri vurmalılara karışırken yaklaşık iki bin kişi beraberce dans ediyor, mini bir ayin havasında "hayatı kutluyor"du. Tıpkı festivalin sloganındaki gibi...
Kim ne yaparsa yapsın! "Özgür Ruh" dört duvar arasına kapanmıyordu.

ROCK & ROLL İÇİN CESARET!..

Konser serisi çarşamba günü "grunge" görünümlü "indie pop"çu Papooz ile son buldu. Fransız grubun solisti İstanbul'u San Francisco'ya benzetirken İBB'nin dev ekranında Orhangazi Şehir Parkı ve "10 yeni metro" projesi dönüyordu! Çocuklar için bedava "Halk Süt", ihtiyaç sahiplerine "askıda fatura"... Papooz'un şarkısında bahsettiği gibi, hayat bu sıralar pek de "rock & roll" geçmiyordu.
Oysa çok değil, 10 yıl öncesine kadar Sonisphere senin, Rock'n Coke benim geziyor, festivallerden festival beğeniyorduk. Iron Maiden ile Alice Cooper bir arada İstanbul'a geliyor; Metallica, Megadeth, Slayer ve Anthrax'lı "The Big Four" konseriyle heavy metalin şahikasına tanıklık ediyorduk. Manowar'ın "uvertür" olarak sahneye çıktığı bir Türkiye... Elimizden hızla uçup gideceğini ne yazık ki bilmiyorduk.
İBB'nin festivali o günlere nazaran "lise şenliği" tadında, ürkek ama önemli bir adım olarak göze çarpıyor. Ayrıca üç günlüğüne de olsa Anadolu'nun bir "mega köy"ünde değil, Avrupa'nın önemli bir kentinde yaşadığımızı hatırlatıyor.
Hem bütün eleştiriler bir yana... Organizasyon boyunca Ekrem İmamoğlu'nun dev ekranla, "billboard"larla ve posterlerle olsun kendini asla ön plana çıkarmaması övgüyü hak ediyor.
Ama yeterli mi? Aynı hafta Cem Uzan canlı yayına çıkıyor, cumhurbaşkanı adayı olarak HDP'yle görüşebileceğini açık açık söylüyor ve seçilirse içkide ÖTV'yi tamamen kaldıracağını açıklıyor! Geçmişi ve kim olduğundan bağımsız, ezberleri bozuyor, bir anda gündemi belirliyor.
Elbet aşacağız bu korkunç dönemi ve "rock & roll" gene gümbür gümbür çalacak. Ama acaba "kanatlanmak" için bize "enerji içeceği" değil de daha fazla cesaret mi gerekiyor?

FESTİVAL PARK KADIKÖY

Mekân: 10
Ambiyans: 7
Ses: 9
Yeme-içme: 5

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi