İfade özgürlüğü ve AİHM

İfade özgürlüğü ve AİHM
Türkiye’de ifade özgürlüğü kavramı giderek şekil değiştirdi. Uluslararası alandaki halini terk etti. Tabu konular ve kavramlar yaratıldı. Yapılan hamlelerle yanlış algılar oluştu. Ve insanlar, Edirne’nin ötesinde söylenebilen...

Türkiye’de ifade özgürlüğü kavramı giderek şekil değiştirdi. Uluslararası alandaki halini terk etti. Tabu konular ve kavramlar yaratıldı. Yapılan hamlelerle yanlış algılar oluştu. Ve insanlar, Edirne’nin ötesinde söylenebilen birçok cümleyi söyleyemez, sözleri sarf edemez oldu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) geçen yıl yayımladığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf 47 devletin 1959-2018 yılları arasında yol açtığı toplam 777 ifade özgürlüğü ihlalinin 321’inin, yani yüzde 41’inin Türkiye tarafından yapıldığını gösteriyor. Bu alanda Türkiye, 47 ülke arasında ilk sırada bulunuyor.
Türkiye’de, bireylerin ya da sivil toplum kuruluşlarının görüşleri, ifadeleri hatta birçok düşüncesi, “sakıncalı” olarak addediliyor. Oysa, ifade özgürlüğü tam da başkaları tarafından “sakıncalı” görülen düşünceler için ortaya çıkmış bir hak.
AİHS’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemiş:
Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içerir.
AİHM’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ifade özgürlüğü ile ilgili içtihatları bu görece özet düzenlemenin yorum yoluyla farklı ifade biçimlerine ve araçlarına uygulanmasını sağladı. Hakkın kapsamı, mevcut düzenlemenin ötesinde mahkeme kararları ile gelişti ve ete kemiğe büründü.
AİHS’nin 10. maddesinin ilk fıkrası, ifade özgürlüğünü korurken, ikinci fıkrası bu hakkın nasıl ve hangi meşru nedenlerle sınırlanabileceğini düzenliyor. Gerek AİHM gerekse AYM, sınırlamaların hukuka uygunluğunu değerlendirilirken “üçlü test” olarak adlandırılan bir inceleme yöntemi kullanıyor.
İfade özgürlüğü, görüş sahibi olma özgürlüğü, bilgi ve düşüncelere erişim özgürlüğü ile bilgi ve düşünceleri yayma özgürlüğü biçiminde üç farklı özgürlüğü bünyesinde barındırıyor.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokrasi ile yakından ilgili bir hak. İfade özgürlüğü, yalnızca lehte olduğu kabul edilen veya zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen bilgi veya düşünceler için değil, aynı zamanda devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmadan demokratik toplum olmaz.
Abdulhamit’i eleştirmek, “Bu ülkede demokrasi yo”’ demek, Diyanet, hatta orduya yönelik eleştirel söylemler, “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmelidir. Hiç kimsenin, hiçbir kurumun eleştiriye karşı “kalkanı” olmamalıdır. İfade özgürlüğü, her türlü ifadeyi koruma altına almıştır ve hakka içerik bakımından da bir sınırlama getirilmemiştir.
Avrupa’da, faşizm, ırkçılık, ayrımcılık, savaş propagandası veya nefret içerikli ifadelere sınırlama getirilir. Özellikle de toplumun belirli bir kesimini şiddete yönlendirici ifadeler sınırlanır. Nitekim AİHM de Nazi ideolojisinin yüceltilmesi, faşizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, anti-semitizm, İslamofobi, homofobi gibi konularda ifade özgürlüğünün sınırlandığını, bu ifadelerle ilgili davaların mahkumiyet getirdiğini görürüz. Uluslararası hukukta bugüne kadar ortaya çıkan içtihatlar ve standartlar soyut hukuki düzenlemelerin somut durumda nasıl uygulanması konusunda yol gösterici olduğu gibi ifade özgürlüğünün çok geniş şekilde yorumlanması gerekir.
Aksi takdirde Türkiye, AİHM’deki ifade özgürlüğünü ihlal eden ülke şampiyonluğunu uzun yıllar sürdürür.