İhanet

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 3, 2022 / 06:59

İhanet. Ne kadar kolay kullanılan bir sözcük oldu son dönemde.

İktidarı eleştirmek de ihanet, iktidarın beğenmediği bir fikri savunmak da…

Muhalif olmak hainlikle eş. Muhalefetteki siyasi partilerin hepsi hain. CHP hain. İyi Parti hain. HDP zaten hain…

Kime ihanet etmişler, neye ihanet etmişler söylenmiyor. Hain işte…

Bir de Akape’ye ihanet edenler var. Genel Başkan Erdoğan geçenlerde katıldığı TRT yayınında Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu kastederek “Onların nasıl ihanetin içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lazım. Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler. O makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık verildiyse, başbakanlık verildiyse, onlara bir irade o makamları verdi. Onlar bunun kıymetini bilemedi” dedi.

Yani “Onlar bir hiçti. Ben onları göreve getirdim de adamdan sayıldılar” demeye getirdi.

Neden ihanet içerisindeymişler? Mensubu oldukları siyasi partiden ayrılıp ayrı parti kurmuşlar. O mu ihanet?

Partisinden ayrılıp yeni bir parti kurmak ihanet midir?

1946’da kurulan Demokrat Parti de mi bir ihanetin ürünüydü? Ecevit’in Atatürk ve İnönü’den sonra üçüncü genel başkanlığını yaptığı CHP dururken gidip Demokratik Sol Parti’yi kurması da mı ihanetti?

Ya Akape? Faziletten ayrılıp ayrı bir parti kuranlar davayı mı satmışlardır? Erbakan hocalarına ihanet mi etmişlerdir?

İhanet, hainlik… Bu ithamlar bu kadar ayağa düşürülmemeli, öyle gelişi güzel ileri sürülecek suçlamalar olmamalı.

Anayasal haklarını kullanan insanlarımıza hain denebiliyor ülkemizde bugün. Gezi direnişçilerine, gösteri yürüyüşü yapan doktorlara, İstanbul Sözleşmesi lehinde toplantı düzenleyen kadınlara, rektörü protesto eden üniversite öğrencilerine, lgbti bireylere.

On bir yaşındaki çocuk Kılıçdaroğlu için “Bay Kemal hain, hain” diye bağırtıldı miting kürsüsünde. İyi duyulmadı diye bir de mikrofon verildi eline. Çocuk tekrarladı sözlerini: O adam hain, hain…

Bir NATO ülkesi olarak Rusya’dan S-400 uçaksavar füzeleri almanın doğru olmayacağı konusunda uyarıda bulunan emekli büyükelçilere “Bunlar ihanet içinde” dendi.

Montrö’yü tartışmaya açmanın tehlikesine işaret eden emekli amiraller hainlikle damgalandı.

Bir de yancısı var iktidar partisinin dört bir yana çamur atan. İhanet detektörü mübarek. Ona göre Türk Tabipleri Birliği de hain. Anayasa Mahkemesi de hain. Zillet ittifakı diye nitelediği Millet İttifakı da hain. HDP zaten hain…


Türkiye dünyanın bütün fındığının %70’ini üretiyor. Dünya lideriyiz fındıkta.

Bu konumumuzun sağladığı güçle dünyada fındık fiyatını bizim belirlememiz gerekir diye düşünebilirsiniz doğal olarak. Ama öyle olmuyor. Çünkü fındık üreticisini yabancı şirketlere esir ediyoruz. Fındığı üreticiden alan da, ihraç eden de, işleyip çikolata yapan da hep aynı şirketler. Yabancı şirketler.

Ve hükümet geçen yıl 3.15 Dolar olan fındık alım fiyatını bu yıl 3 Dolar olarak ilan ediyor. Yerli ve milli hükümetimiz üreticimiz dururken, ithalatçıyı sevindirmeyi tercih ediyor.

İşte budur ihanet.

Türkiye ciddi bir tütün üreticisiydi Akape iktidarına kadar. Ne oldu?

Buğdayda parmakla gösterilirdik. Ne oldu?

Pamukta, şeker pancarında?

Küçücük Danimarka’dan arpa ithal ediyor Türkiye.

Litvanya’dan buğday. Kanada’dan bezelye. Portekiz’den çeltik. Irak’tan enginar. Arjantin’den kuru fasulye. Şili’den elma, Avustralya’dan havuç.

Çin’den ıspanak, Güney Afrika’dan kabak. Kosta Rika’dan kavun. İspanya’dan kereviz. Suriye’den mercimek, patates. Peru’dan nar, Meksika’dan nohut, Yunanistan’dan pamuk.

Bulgaristan ve Moldova’dan saman. Evet saman…

Paraguay’dan soya, Şili’den üzüm. Polonya’dan et. Seyşellerden balık. Yeni Zelanda’dan tereyağı. Hindistan’dan yumurta tozu…

“Paramız var ki ithal ediyoruz” dediydi önceki tarım bakanı.

Bence ihanet tam da budur.

Güçlü bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi samanda, nohutta, mercimekte dünyanın öbür ucundaki ülkelere muhtaç etmektir ihanet.

İnsanların yaşama sevincini yok etmek, canım vatanımızı gençlerin terk etmek istedikleri bir ülkeye çevirmektir ihanet.

Yargıyı siyasallaştırmak, mahkemeleri Akapenin tetikçilerine dönüştürmektir ihanet.

Sırf adında Atatürk var diye dünyanın en gözde havaalanlarından birini kazma kürekle yerle bir etmek, Atatürk Orman Çiftliğini yağmalamaktır ihanet.

Muhalefete mensup belediye başkanı seçtiler diye İstanbul’luya, Ankara’lıya, İzmir’liye reva görülen eziyettir ihanet.

Cumhuriyetin kurucu değerlerine yabancılaşmak, çağdaş laik eğitimden uzaklaşmak, bilimin yol göstericiliğinin değil, nass’ın, hurafenin peşine takılmaktır ihanet.

Bu liste uzayıp gider…

Yanlış yerde aramayın ihaneti.

Kaya Türkmen (d. 30 Eylül 1956, Brüksel), Türk diplomat.1974 yılı Saint Joseph Fransız Lisesi ve 1979 yılı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. 2007-2010 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin Lizbon Büyükelçisi olarak görev yapmış, 2010 yılında Türkiye’nin KKTC Lefkoşe Büyükelçiliği görevine atanmıştır. Emekli Büyükelçi Doğan Türkmen’in oğlu, eski Hamburg Başkonsoloslarından Galip Evcen’in torunudur. KKTC halkı ve yönetimi ile Türkiye’nin karşılıklı anlayış ve güven ilişkisini daha ileri seviyelere taşımak için çabalarda bulunan Kaya Türkmen Şubat ayında Lefkoşa Büyükelçiliği görevinden ani bir şekilde alınarak merkeze atanmış ve bu durum KKTC halkı ve yönetimi tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Kasım 2011 – Eylül 2013 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Avrupa Genel Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Eylül 2013 – Kasım 2017 tarihleri arasında Stokholm Büyükelçisi olarak görev yapmış ve merkeze dönerek kendi isteğiyle emekli olmuştur.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top