"İki aspirin al, sabah beni ara.."

Batıda kestirmeci reçetelere bu hicivle karşılık verilir. Eğer sorun büyük ama çözmek için niyet yoksa, önerilenler genellikle bu kalibrede oluyor.
Meseleye geçelim: İşlem haftasının sonuna geldik. Döviz Kurları destek seviyelerine gerileyip tekrar kendini yukarı doğru atarken, döviz sepeti ile enflasyon arasındaki bire bir ilişki gözlerden kaçmayacak bir hale geldi.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Sn. Atilla Çifter'in Mayıs 2015'ten itibaren dikkate aldığı analiz şunu gösteriyor ki, ortalama sepet kur ile aylık Tüfe oranları neredeyse üst üste çakışarak, enflasyonun ana nedenlerinden birinin döviz kuru yükselişleri olduğunu gösteriyor. Riskler arttıkça kur yükseliyor, kur yükseldikçe fiyatlar yükseliyor. Bir de bunun üzerine gıda fiyatları ve zaruri mal-hizmetlerdeki fiyat artışları eklenince enflasyon sürekli yükseliyor.
İthal mallar döviz kurlarının yükselişiyle pahalı hale gelirken üzerlerine gelen ilave gümrük vergileri, tarife dışı engeller sebebiyle yükselen maliyetler doğrudan doğruya satış fiyatına yansıyor. Hal böyleyken yerli firmalar da yabancı rakiplerinin pahalı hale gelmesinden dolayı fiyatlarını yükseltiyorlar.
Diğer taraftan yurt dışındaki emtia fiyatlarının da yükselmesi bize negatif yansıyor. Süreci şöyle açıklayalım:
"Ciddi bir ameliyat gerekiyor…"
İthal Malların fiyatı dışarda yükseliyor, döviz kurları yükselince ithal malları TL olarak daha da pahalı hale geliyor, söz konusu malların üzerine vergi gelince ateş pahası oluyor. İthalatımızın % 85'inden biraz fazlası hammadde-ara malı-yatırım malı olduğu için sürekli olarak devalüasyon-enflasyon spiraline düşüyoruz, bir de üzerine vergiler ile denetimsizlik eklenince sorun kördüğüm haline dönüşüyor. Doğal olarak faizler yükseliyor.
Bu yaşananların ana kaynağı aslında belli:
· Verimsiz, rekabetçi olmayan, katma değer yaratmayan sektörlerin korunması
· Piyasaların başıboş bırakılması, bundan sebeplenenlere göz yumulması
· Kamu harcamaları hız kesmediği için sürekli her türlü verginin artması
Özetle meselenin özüne, gerçek kaynağına inmeden, sabırla çözmeden, kısa vadeli kestirme uygulamalarla istikrarı sağlamak mümkün gözükmüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi