İki ayrı Çavuşoğlu

İki ayrı Çavuşoğlu
Önce, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Türkiye-Avrupa ilişkilerindeki 'kilit' konumunu ve daha da önemlisi Avrupa Konseyi'ndeki 'önemli' görevlerini anlatmam lazım size… Daha sonra da Türkiye'de bakan olduktan sonraki...

Önce, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Türkiye-Avrupa ilişkilerindeki 'kilit' konumunu ve daha da önemlisi Avrupa Konseyi'ndeki 'önemli' görevlerini anlatmam lazım size… Daha sonra da Türkiye'de bakan olduktan sonraki yıllarla karşılaştırmanızı isteyeceğim.

Avrupa'daki görevleri, başka hiçbir Türk siyasetçiye nasip olmayacak görevlerdi. Dış politika birikimini ve tecrübesini Avrupa Konseyi'ndeki görevlerine borçludur.

Bence iki ayrı Çavuşoğlu var. Biri Avrupa Konseyi'nde görev yaptığı yıllardaki Çavuşoğlu, diğeri de Türkiye'de bakan olduktan sonraki hali…

İkisi de farklı, ikisi de birbirine taban tabana zıt…

Avrupa yılları
Biraz ayrıntılı olarak Avrupa yıllarını anlatayım. Çünkü o yıllardaki görevim gereği çok yakından izlediğim bir siyasetçiydi.

Çavuşoğlu, 2003-2014 yılları arasında, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) Başkan Yardımcılığı, Türk Delegasyonu Başkanlığı, Göç, Mülteciler ve Nüfus Komitesi Başkanlığı, Göç Alt Komitesi Başkanlığı, Turizm Kalkınma Alt Komitesi Başkanlığı, Denetim Komitesi, Ekonomik İşler ve Kalkınma Komitesi, Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komitesi, Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi üyelikleri gibi çeşitli görevlerde bulundu. Aynı zamanda, Avrupa Demokratik Grup Başkan Yardımcılığı ve Sözcülüğü görevlerini de üstlendi.

2010-2012 yılları arasında AKPM Başkanlığı’na seçildi. Bu görevi üstlenen ilk Türk parlamenter oldu. Ve belki bir kez daha Türkiye'yi temsil eden bir siyasetçi böyle bir görevi bir daha elde edemeyecek. Dolayısıyla bu görevi son kez Çavuşoğlu yaptı. Daha sonra da 7 Nisan 2014 tarihinde kendisine AKPM Onursal Başkanı unvanı verildi.

Dahası, ülkelerin anayasalarının 'demokratik' yapılara uygun olup olmamasına yönelik denetimler yapan, raporlar hazırlayan 'Venedik Komisyonu'nda AKPM'yi temsil etti.

Avrupa Konseyi ülkelerinin seçimlerinin 'yasal ve demokrasiye uygun olup olmadığını' belirleyen 'seçim heyetleri' içinde defalarca yer aldı. O ülkelerle ilgili raporlar hazırladı. Hatta 'AKPM raportörü' olarak birçok ülkenin 'Demokrasi ve İnsan Hakları' uygulamalarını eleştiren ve denetleyen raporlara imza attı. AKPM’deki görevlerinin yanı sıra 2007-2010 yılları arasında Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi (Batı Avrupa Birliği Asamblesi) Türk Delegasyonu Başkanlığı görevini yürüttü.

Bu görevlerde Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa kurumlarında görevli bir parlamenter olarak hareket etti. Demokrasi ve insan haklarından ödün vermedi. Avrupa Konseyi'nin yetkili bir görevlisi olarak demokrasi ve insan hakları ilkelerini sonuna kadar savunan ve bunu üye ülkelere 'dayatan' hatta 'dikte eden' bir tavır içinde hareket etti. Raporlarıyla o ülkeleri reform çizgisine taşıdı.

Türkiye yılları
Daha sonra da başka bir konuma geçti. Bakan oldu, bakanlığı sevdi ve bu görevi sürdürmek amacıyla da Avrupa'daki yıllarını unuttu. Ülkesindeki 'anti demokratik' uygulamaları görmeyen, 'suni kılıflar' bularak, dünyadaki muhataplarına bunları gerekçe gösteren bir şekilde görev yaptı. Anti demokratik uygulamalara 'göz yumdu'…

Daha dün 'Avrupa kurumlarıyla gayet iyi ilişkiler içindeyiz' dedi, TBMM'deki meslektaşlarına… En üst görevlerde bulunduğu Avrupa Konseyi'nde, Türkiye'nin 'denetlenen ülke' konumda olması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymaması onu hiç rahatsız etmedi. Duvarın öbür tarafında hâlâ görevini yürütseydi, yani AKPM Başkanı sıfatıyla ya da raportör olarak Türkiye hakkında bir rapor hazırlasaydı acaba neler yazardı?

Avrupa Konseyi'nde görev yapan ve yapmış olan Çavuşoğlu, büyük bir demokrasi zaafı içinde olan Türkiye'nin bu halinden nasıl memnun olabilir ?

AKPM okulundan mezun, hatta bu okulun en üst kademelerinde görev yapmış bir Çavuşoğlu hiç mi eksiklikleri görmez? Hiç mi üzülmez, hiç mi canı sıkılmaz? …