İKİ GÜZEL GOL

İKİ GÜZEL GOL
Çanakkale Harbi’nin zaferle sonuçlanmasının 108. sene-i devriyesinde Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten bir Fatiha’yı esirgedi Diyanet İşleri. Ama tribün unutmadı Büyük Atatürk’ü.Yazıya “Çanakkale...

Çanakkale Harbi’nin zaferle sonuçlanmasının 108. sene-i devriyesinde Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten bir Fatiha’yı esirgedi Diyanet İşleri. Ama tribün unutmadı Büyük Atatürk’ü.
Yazıya “Çanakkale geçilmez Atatürk yenilmez.” diye başlayayım.
Bu toprakları vatan yapan, birliğin en anlamlı zaferi Çanakkale. Fakat burada bile küstahlar, kabalar, nobranlar ve dahi cahiller yapardı bunu yine yaptılar. Yazıklar olsun.
Bindikleri ‘Alaman’ arabalarıyla caka satmayı sürdürüp yerli ve milli olduklarını söylesinler. İngiltere’deki evlerinin, mallarının, mülklerinin bilinmediğini sansınlar.
İstanbul yağmurlu. Soğuk var, kar yok. Zaman zaman ıslatan zaman zaman çiseleyen yağmur nazlı İnönü tribünlerindekilere süzülüyordu.
Tribünün gündemi Rachid Ghezzal. Hasret böyle işte. Arkasında da “Valentin Rosier de mi olsa?” diyoruz ama Şenol Güneş taktı mı takıyor… Saiss, Muleka, Tayfur Bingöl yer bulamıyor 11’de…
Rakip üst üste üç maçını kazanıp gelmiş. Morali yerinde. Ve fakat futbolculuğuna da mesleğinin zekasına da güvendiğim İstanbulspor’un teknik direktörü Fatih Tekke, “Topu rakibe bırakacağız, fırsat kollayacağız” deyince Şenol Güneş’in elbette rakibine yanıt olarak değil ama “Sevgiyi kirletmeyelim” sözleri zihnime oturdu.
Fatih Tekke dediği gibi çıkardı takımı sahaya. Kendi sahasında 21 topçuyu bir araya getirdi, ‘parti verir’ gibi. Mert kalesinde tribünleri seyre dalmasa o da katılacaktı belki orta sahadan partiye.
Bu durum kısırlığı, aynılığı yarattı. Çilingir aradı çubuklular, maratoncu aradı sarı siyahlılar. İlk yarıyı dar ettiler tribünlere.
Tam umudu keserken ilk yarıdan, böyle oyunları bozan duran top devredeydi. Korner direğinin yanında Rachid Ghezzal, ceza sahasında da Tosun Paşa varsa tabela değişir. Öyle oldu tam 42’de.
Soyunma odasına böyle gidildi. Futbol seyretmek umutlarını ikinci yarıya bıraktılar. Çünkü topu rakibin ayağına bırakma partisi sona erdi.
Nitekim ikinci yarıya “Böyle de futbol oynanabiliyormuş ağam” diyen sarı siyahlı kramponlar Mert’e yolladıkları füzenin direkten dönmesi üzerine “İlk yarı neredeydin?” diye takıldılar.
Devreye ‘Çarşı’ girdi. Baktılar çok ıslandılar. “Yağmurlu bir günde gördükleri o muhteşem takım” geldi. Nihayetinde sevenleri kimse ayıramaz ki…
Bu duyguya hemen Vincent Aboubakar yanıt verdi. Öyle bir gol attı, öyle bir gol attı izle, dur. Çimlerdeki yağmur damlalarını da meşin yuvarlakla beraber kaleye gönderdi.
2-0’ı bulunca rahatladı kenar yönetim. Rachid’i, Salih’i oyundan aldı sürdü sahaya Redmond ve Maxim’i…
Ancak ilk yarı partiye katılamayan Mert’in mevzudan uzaklaşması sonuç verdi İstanbulspor adına. Kaleciler için en zor durum. Güven. Aşırı kendine güven, kimi zaman fazlasıyla iyi gelebilir ama laubalilik ile güven karışımı kendisini de takımını da yakabilir. 70.dakikada Mert, İstanbulspor’a bir gol hediye etti. Lokilo Mert’ten kaptığı topu basit verkaç yapınca skoru 2-1’e getirdi.
İstanbulspor kendine geldi. Golün ardından bu kez sahneye Colley çıktı. Yaptığı hata Emre Kaan’ı Mert ile karşı karşıya bıraktı ama bu kez Mert ciddiydi. 75’te verilmesi olası penaltı ile maçın rengi tam değişebilirdi misal.
Futbol ciddi iştir. İki teknik adam bunu kaçırdı.
İstanbulspor beraberliği sağlamaya çok aday iken, Redmond devreye girdi. Aldığı topu “Filelere ben gönderirim” dedi ve dediğini öyle güzel yaptı ki. Aboubakar ve Redmond’un golünü yazıdan sonra izlemenizi öneririm.
İki özel gol, bir de duran top. Beşiktaş üç puanı üç golle aldı ama Beşiktaş eski günlerinden çok uzakta.
Maç sonu üçlüyü Aboubakar çektirdi.