İLK GÜNAH

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 17, 2022 / 06:11

Son dönemlerde döviz ile borçlanmanın artması, “İktisatta ilk günah nedir?” konusunu da gündeme taşımıştır. İlk günah ya da orijinal günah, gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasalarda yaşanan aksaklıklar yüzünden, ülkelerin ulusal paraları cinsinden yurt içi veya yurt dışından borçlanamaması olarak açıklanmaktadır.

İlk günah terimini ilk açıklayan iktisatçılardan bir yüzyıldan fazla zaman önce Karl Marx kullandı. “Kapitalizmdeki ilk günahın rolünü” Marx, Kapital’in birinci cildinde ilk birikimi açıkladığı bölümde, aşağıdaki cümlelerle anlatır:

“Birinciler zenginlik biriktirdi ve ikincilerin elinde, sonunda kendi derilerinden başka satacakları bir şey kalmadı. Ve olanca çalışmalarına rağmen, hâlâ kendilerinden başka satacakları hiçbir şeyleri olmayan büyük kitlenin yoksulluğu ve çalışmayı çoktan bırakmış azınlığın buna rağmen sürekli büyüyen zenginliği işte bu ilk günahla başlar.”

Çağdaş burjuva iktisadında ise ilk günah; ekonominin kanunlarına aykırı bir biçimde, bir ülkenin kendi ulusal parasıyla dışarıdan uzun vadeli olarak borçlanamayacağı ya da içeride sabit faizle uzun vadeli borçlanamayacağı, dolarizasyona yönelim, dövizle alınan kredilerle yapılan bir yatırımın ürünlerinin ulusal para ile satılmasının neden olacağı parasal uyumsuzluk durumu olarak anlatılır.

GÜNAH HİPOTEZİ

İlk günah ya da orijinal günah hipotezi, ilk olarak 1999’da Barry Eichengreen ve Ricardo Hausmann tarafından “yerel para biriminin yurt dışından veya uzun vadeli borç almak için kullanılamayacağı” bir durum olarak tanımlandı.

Hipotezin ikinci versiyonunda, 2002’de Barry EichengreenRicardo Hausmann ve Ugo Panizza, çoğu ülkenin kendi para birimleriyle yurt dışından borç alamayacağı bir durum olarak yeniden tanımladılar. Neredeyse tüm ülkelerin (ABDEuro bölgesiJaponyaİngiltere ve İsviçre hariç) zamanla (uluslararası) orijinal günahtan muzdarip olduğunu göstermişlerdir.

GÜNAHIN ÖLÇÜLERİ

İktisat literatüründe orijinal günahın üç farklı ölçüsü vardır. Bu ölçüler matematiksel olarak ilgili toplamda bir eksi kendi para birimi cinsinden menkul kıymetlerin kesri olarak tanımlanmaktadır. Orijinal günah ölçüleri 0 ile 1 arasında değişir. Orijinal günahın yüksek bir ölçüsü, bir ülkenin yüksek düzeyde orijinal günahtan muzdarip olduğunu gösterir. Bu nedenle, menkul kıymetlerinin tamamını yabancı para biriminde ihraç eden bir ülkenin orijinal günah ölçüsü bir olurken, menkul kıymetlerinin tamamını kendi ulusal para biriminde ihraç eden bir ülkenin orijinal günah ölçüsü sıfır olacaktır.

Bu orijinal günah ölçütleri, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Japonya, İsviçre (finans merkezleri) ve Euro bölgesi ülkelerinin, gelişmekte olan ülkelere kıyasla menkul kıymetlerini kendi yerel para birimlerinde ihraç etmede daha başarılı olduklarını göstermektedir.

ORİJİNAL GÜNAHIN BELİRLEYİCİLERİ

Ampirik çalışmalar ilk günahın belirleyicileri olarak birkaç parametreye odaklanmaktadır:

  • Gelişmişlik düzeyi,
  • Parasal kredibilite,
  • Borç yükü düzeyi,
  • Döviz kuru rejimi,
  • Getiri eğrisinin eğimi…

* İlk belirleyici gelişmişlik düzeyidir. Genellikle kişi başına düşen GSYİH ile ölçülür. Ampirik çalışmalar, kişi başına düşen GSYİH’nin orijinal günahla önemli ölçüde ilişkili olduğunu göstermektedir.

* İkinci belirleyici parasal güvenilirliktir. Bu hem yerel hem de uluslararası orijinal günah için önemlidir. Parasal güvenilirlik genellikle enflasyon tarafından temsil edilir. Genel olarak, iç borcun toplam kamu borcuna oranının, enflasyonun daha düşük ve daha az oynak olduğu ülkelerde daha yüksek olması, enflasyonun kamu borcunun kompozisyonunu değiştirebileceğini ve daha riskli hale getirebileceğini göstermektedir.

* Üçüncü belirleyici ise borç yükünün düzeyidir. Yüksek kamu borçluluğu, borcun ödenmemesine yol açar. Sonuç olarak, hükümetler enflasyon, faiz oranlarındaki beklenmedik değişiklikler, açık vergilendirme veya doğrudan temerrüt yoluyla borç servisi maliyetlerini düşürmeye çalışırlar. Bu tür durumlar güvenilirliklerini azaltır.

* Dördüncü belirleyici ise döviz kuru rejimidir. Ampirik çalışmalar, borç dolarizasyonunun temel nedeninin sabit döviz kuru rejimi olduğunu, yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin, 2000’lerin başına kadar genellikle sabit döviz kuru rejimleri altında faaliyet gösterdikleri için sermayeyi çekebildiğini göstermiştir.

* Beşinci girişim, verim eğrisinin eğimidir. Teoride ve vadeli primlerin varlığı göz önüne alındığında, kısa vadeli borç vermek, uzun vadeli borç vermekten daha ucuzdur. Bununla birlikte, kısa vadeli borçlar için yeniden finansman riski daha yüksektir ve sık yeniden finansman, daha yüksek faiz oranlarıyla daha büyük bir finansman riski anlamına gelir. Genel olarak, yukarı doğru eğimli bir getiri eğrisi, yatırımcı talebini karşılamak için daha yüksek uzun vadeli borçlanma ve dolayısıyla daha düşük orijinal günah ile ilişkilidir.

TÜRKİYE’NİN GÜNAHI

İlk günah gelişmekte olan Türkiye ve benzeri ekonomilerde hatalı politikalar, azalan rezervler ve değer kaybeden ulusal para karşısında yeterli dış borçlanma yapılamaması nedeniyle, “dövizle iç borçlanma” yapmaya yönelmek olarak tanımlanabilir.

Türkiye’de döviz ve altın cinsinden iç borçlanma, 2008 yılından beri yükselmektedir. İhtiyatsız, gelişigüzel günübirlik hatalı ekonomik kararlar, Hazine’yi ve özel sektörü, dövizle iç borçlanmaya sürüklemiştir. 

Mayıs 2022 itibarıyla kamu kesiminin en önemli parçası olan merkezi yönetimin toplam borç stoku 3,4 trilyon liraya yaklaşmış bulunmaktadır (iç borç stoku 1,6 trilyon lira, dış borç stoku 110 milyar dolar ya da 1,8 trilyon lira.) 2022 yılının ilk çeyrek sonuçlarına göre Türkiye’nin toplam dış borç stoku 451,2 milyar dolara yükselmiş görünüyor.

Resmi olarak dalgalı kur rejimini uygulayan Yeni Piyasa Ekonomileri’nde (YPE) ilk günah ve dolarlaşma enflasyon sorunu merkez bankalarının döviz piyasasına fiili olarak müdahale etmesine neden olmaktadır. Başka bir ifade ile iktisadi karar birimlerinin döviz cinsinden yükümlülüklerini göz ardı edemeyen YPE merkez bankaları döviz rezervlerini ve faiz oranlarını kullanarak kur piyasasında gerçekleşen dalgalanmaların boyutlarını küçültmek istemekte ve dalgalanma korkusu ile hareket etmektedir. Bu nedenle YPE’lerde dalgalı kur rejimi uygulanmasına karşın, merkez bankaları para politikası faaliyetlerini sermaye hareketlerinden bağımsız bir biçimde yürütememektedir.

KAMBİYO KONTROLÜNE DOĞRU

Ülkemizde bir “İlk günah’’ örneği, TL faiz oranlarının düşürülüp, negatif faiz vererek, insanların tasarruflarının enflasyon karşısında erimesine seyirci kalınmasıdır. Diğer yandan faiz getirili dolar ve avro cinsinden Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilmesi başka bir ifade ile insanları dolarla tasarrufa teşvik edilmesidir. Bu da dolarizasyonun tetiklenmesidir.

Son günlerde ekonomi yönetimince, serbest piyasa ekonomisine ne kadar da bağlı olunduğu yabancı yatırımcılara beyan ve taahhüt edilse de yaptıklarıyla giderek daha fazla kambiyo kontrolüne doğru adımlar hayata geçirilmektedir.

KAYNAKLAR:

Hakan Naim ARDOR & Serdar VARLIK, 2008. “İlk Günah Hipotezi, Dolarlaşma Ve Dalgalanma Korkusu: Türkiye Ekonomisi Üzerine Bir Değerlendirme,” Ekonomik Yaklasim, Ekonomik Yaklasim Association, vol. 19(Special), pages 283-323.

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tr/tcmb+tr/main+menu/istatistikler/odemeler+dengesi+ve+ilgili+istatistikler/kisa+vadeli+dis+borc+istatistiklerii/
https://stringfixer.com/tr/Original_Sin_(economics)
Fatma Acar Ünlü

Ankaralı olan yazarımız Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari bilimler fakültesi İktisat bölümünü bitirdi. Halen Başkent Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Finans ve Bankacılık bölümünde yüksek lisans ve doktora programına devam etmektedir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top