İnşaat ya Resul Allah

Son Güncellenme Tarihi: Mart 1, 2023 / 08:25

Geçenlerde devlet büyüğümüzün yeni doğan bir bebeğin kulağına, isim duası okumasını yayınlayan kanalı izliyordum. Müslüman Türk evlerinde eskiden rastlanan bir ritüeli eksiksiz yerine getiriyordu.

Ezan okudu, bitiminde isim duası ve ardından bebeğin kulağına adını söylemesi gerekiyordu. En sonunda evlerin genelde oturma odalarının duvarına asılı duran, Kur’an’ı indirerek arka sayfasına doğum tarihini yazıp yazmadığını göremedik. Kanal bu bölümü yayınlamadan haber sonlandı. Yayının bitiminde, ritüelin sonunda Hz. Muhammed’den yardım istenip istenmediğini merak etmedim değil.

Doğrusu bebeğin kulağına “şefaat ya Resul Allah“ cümlesinin fısıldanmasıydı. Ancak depremin hemen ardından gündeme getirilen, konut yapımları nedeniyle bu kez şefaat yerine “inşaat ya Resul Allah” denmesi de pekala mümkündü.

“Neden bu merak” diye sormayın.

Ülkemizin ileri gelen 5 büyük inşaat şirketinin, sahip ve yetkililerinin bölgede dolaştıkları, en kısa zamanda TOKİ Mimarisinin seçkin örneklerini inşa edeceklerini okuyunca, şefaat yerine bu kez de inşaata öncelik verileceğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Henüz çöken yapılarda kaç kişinin can verdiği kesinleşmeden, artçı yer sarsıntıları sürerken, depremin acılarını betonlaşmayı sürdürerek gidermek, söz konusu olamazdı. Ama 5 ünlü inşaatçımızın ilk fırsatta harekete geçmeleri hiçbirimizi şaşırtmayacaktı. Tribünlerin de toplu dikkatlerini çeken, 20 yılı aşkın AKP iktidarı boyunca içlerinde yanıp tutuşan vatana hizmet ateşi onları erken davranmaya zorlayacaktı. En azından holdingleşen Kızılay’dan geri kalmak istemeyecekleri kesindi.

Oysa durum onların düşündüklerinden çok daha ağır. GSMH’nin yüzde 13,5’ini sağlayan Bölgenin, bilimsel ve çok disiplinli yürütülmesi gereken yeniden yapılanma ve restorasyona ihtiyacı var. Karar süreçlerinin şeffaflıkla yürütülmesi kaçınılmaz. Son depremde K. Maraş, Malatya, Adıyaman ve Antakya’da yıkılan sözde rezidanslardan ders almak zorundayız.

Bölgenin ve özellikle Antakya’nın yeniden ayağa kaldırılması konusunda, aralarında mimarlar, halkla ilişkiler uzmanlarının, Ortak Akıl oluşturmak amacıyla atağa kalkmaları önemli bir gelişme. Ancak yeterliliği tartışılmalı.

Antakya’nın yeniden yapım sürecinde salt mimari ya da beton ile değil, çok disiplinli çözümlere ihtiyaç olduğu kesinlikle değerlendirilmeli. Tarih boyunca bu kentin yıkımına yol açan depremlerle yüzleşilmesi şart.

Farklı inançların günümüze kadar ulaşabilen kutsal mekanlarının, ayakta kalan bölümlerinin korunması ve onarılması için gerekli duyarlığı oluşturmak zorundayız.
Bölgede yeniden inşa sürecinin, özellikle Antakya’nın kültürel-tarihsel dokusuna uygun ve arkeolojik mirası referans alınarak planlanması, deprem öncesinde tarihi doku çevresindeki çarpık yapılaşmanın yenilenmemesi ilk akla gelenler.

Tüm uygulama ve proje/lerin tek başına siyaset kurumu temsilcilerinin karar vericiliği ile değil; aklın, bilimin ve kuşkusuz kentlerin tarihsel geçmişleri dikkate alınarak, hazırlanmalı. Özellikle Antakyalıların verecekleri kararlara saygı duyulmalı.

Konu ile ilgili meslek odalarının; TMMOB ve üniversiteler, STK’lar, yurt içi ve dışından, sanat tarihçileri, müze ve eski eser uzmanları, tarihçiler ve bölgede günümüze kadar ulaşan kimliklerin, kanaat önderlerinin görüş ve önerilerinin dikkate alınması önemli.

Antakya Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan kapısıdır, unutmayalım.

Bahattin Yücel (1949, Nazilli, Türkiye), Türk siyasetçi.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Türkiye Seyahat Acenteları Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı, XIX. ve XX. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile Turizm Bakanlığı yaptı. Evli ve iki çocuk babasıdır. Ayrıca Okan Üniversitesi Danışma Kurulu üyesidir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top