İnsanın duygusuna dokunmadığınız sürece etkili olamıyorsunuz

Dünyayı yaşanılır kılan şeylerden birinin, kendi dışındaki canlıya değer veren insanların varlığı olduğunu düşünüyorum.
Arkasını dönüp gitmeyen, sorumluluk ve vicdan sahibi insanların varlığı.
Bu insanlardan biri olan Tülay’la eskiye dayanan arkadaşlığımız vardır. Üç çocuk annesi çalışan bir kadın olmasının yanı sıra sahipsiz hayvanlara karşı duyduğu sorumluluk bilinciyle gönlüme taht kurmuş arkadaşlarımdandır kendisi.
Tülay ve arkadaşları “Canadeğer” adlı bir dernek bünyesinde sahipsiz hayvanlarla ilgileniyorlar. Dernek kurucuları ve gönüllüleri Başakşehir’de ikamet ettiğinden derneklerinin faaliyet alanı da Başakşehir ilçe sınırları.
Derneğin başkanı Aysel Taştepe adında bir kadın. Aysel Hanım’la söyleşimizi sizler için özetledim. Dernekleşme süreçlerini, insanların tepkilerini, muhafazakâr camianın duruşunu vs. konuştuk.
• • •
Aysel Hanım, sizi hayvanların dünyasıyla buluşturan sebebi sorarak başlamak istiyorum.
Başakşehir’e ilk geldiğimizde apartmanın önünde üşüyen titreyen kediler gördük eşimle. Bir süre ilgilendik kedilerle fakat zamanla apartman sakinlerinden tepkiler almaya başladık. Bunun üzerine site yönetimine gittik. Yönetim bize “Apartman sakinleri imza verirse hayvanlar kalabilir” dedi.
Biz de tüm apartman sakinlerinden imza almak için kapıları tek tek çaldık. Blok temsilcisi hariç herkes imza verdi. Ve biz, maalesef kedileri başka bir yere göndermek durumunda kaldık. Bu durum bizi üzmekle birlikte misyon edinmemize vesile oldu.
Pes etmedik. Tekrar site yönetimine gittik. İnsanların hayvanlara karşı duyarlılığını arttırmak için bir şeyler yapmak istediğimizi söyledik. “Tamam” dediler.
Biz de hayvanların da acıkabileceğini, üşüyebileceğini vs. yazan bir afiş hazırladık. Altına “Neler yapabiliriz?” diye sorduk ve öneriler için telefon numaralarımızı yazdık. Bu afişleri apartmanların kapılarına astık ve beklemeye başladık. Kısa bir süre sonra duyarlı arkadaşlar aradılar. Tarih belirleyip buluştuk. Birkaç toplantı sonrası dernekleşmeye karar verdik.
Peki, sizi dernek kurmaya iten sebep neydi?
Derneği kurmadaki amacımız güç birliği içindi. Muhitimizde hayvanlarla ilgili ciddi eksiklikler vardı. Bu eksikliği kapatmamız mümkün değildi ama bir ucundan tutmak istedik. Dernekleşmenin kurumsal ilişkilerde faydalı olacağına inandık ve öyle de oldu.
Genel olarak baktığımızda muhafazakâr camia hayvan hakları alanında dernekleşmeye uzak gibi. Siz dernekleşme sürecinde neler yaşadınız?
Başakşehir ağırlıklı olarak muhafazakâr insanların oturduğu bir semt. Zaman zaman hayvan hakları ile dernekleşmemize şaşıran ve bunu ifade eden insanlar oldu. Tepki aldığımız, kötü bakışlara maruz kaldığımız zamanlar da oldu ama son bir yılda olumlu değişiklikler var. Destek olmak isteyen ve derneğimizi sahiplenen arkadaş sayısı oldukça fazla…
Dernek olarak hangi alanlarda desteğe ihtiyaç duyuyorsunuz? Kurumlardan destek alabiliyor musunuz?
Hayvanların kaza sonucu tedavileri ciddi sorun oluyor. İlçe belediyemiz yardımcı oluyor fakat ekipman hususunda yetersiz kalıyor. Kliniğimiz yok. İstanbul’un tüm ilçelerinde bu durum yaşanıyor aslında. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu anlamda olanakları çok iyi. Onlar da çok yardımcı oluyor fakat tedavi ettiği hayvanları takip etmemize izin vermiyor. Bu da bizi özele götürmeye yönlendiriyor. Böyle olunca da maddi anlamda zorluk yaşıyoruz.
Sorun nasıl çözülür?
Biz ilçe belediyelerinin veterinerlik alanında hizmetlerinin kısıtlı olmamasını istiyoruz. Bir klinik olması gerekli…
Kurumsal sorun dışında bireysel sorunlar yaşıyor musunuz?
Yaşıyoruz maalesef. Barınma sorunu. Tabaklarımız atılıyor, su kaplarımız atılıyor. İnsanların davranışları kaba oluyor. Kuytu yerlere koyuyoruz, yine de atıyorlar yemek ve su kaplarını.
Neden böyle davranıyorlar sizce?
Bencilleştik diye düşünüyorum… Hayvanın üşüyeceğini, acıkacağını düşünemiyorlar.
Hayvan sevgisinin aileden kaynaklandığına inanıyorum. Ben çocukken annem suya düşmüş bir karıncayı çubukla kenara koyup ve “Özlet mözlet yarın kıyamette beni gözet” diye dua ederdi. Hayvanlara eziyet edenleri görünce ağlardık.
Hayvanlara eziyet edenlere verilen idari para cezalarını yeterli buluyor musunuz?
Hayvana eziyet edenlere acilen hapis cezası olması lazım… 5199 sayılı kanunun camilerde hutbelerde okunması gerekiyor. Biz bunu birkaç cami imamından rica ettik, yaptılar sağ olsunlar ama devamlı olması gerekiyor.
Son olarak yetkililere neler söylemek istersiniz?
İnsanın duygusuna dokunmadığınız sürece etkili olamıyorsunuz. Duyarlılığı arttırmamız gerekiyor.
Ve yöneticilerimiz bir sürü şeye para harcıyor. Bu alana da bütçe ayırmalarını ve bazı şeyleri insanların inisiyatifine bırakmamalarını istiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Baykal Arşivi