“İnsanın olayı insanlıktan çıkmak”

Şarkılarında 90’ların sound’unu dinleyicinin kulağına getiren Sokak Ağzı grubu, yeni teklisi Yoruldum ile karşımızda. Sırtımıza binen yükler yüzünden uzaklaşılan hayaller, bıkma haddine gelinen pişmanlıklardan yorgun düşmüş beden ve zihinlere dokunan Yoruldum’u ‘Sokak Ağzı’ndan dinledik.

Sokak Ağzı’nın geçmişi 2008 yılına kadar gidiyor. Ama ‘Sokak Ağzı’ olarak onlar bize 2019 yılında yayınladıkları, on iki şarkıdan oluşan Tüm Gölgeler albümü ile “merhaba” dedi. Buram buram 90’lar kokan, içten gelen, kasmadan, sıkılmadan yazılan şarkılardan oluşan albüm kısa sürede dinleyicilerin playlist’inde yerini aldı. Özellikle Doğar Güneş Karanlığa şarkısı, çok tutuldu. Vokal ve gitarda Abdulkadir Çığşar, elektrik gitarda Cem Ayar, bas gitarda Eren Mustafa Uysal ve davulda Ömer Alpaslan Karaçalı’dan oluşan grup şimdi de Jeremy Production Studios etiketiyle yayınladıkları son teklisi Yoruldum ile huzurlarımızda. İnsanın uzaklaştığı hayallerinde, artık pişmanlıklarından bıkıp bitap düştüğünü anlatan şarkıyı Sokak Ağzı’ndan dinledik.

2008-2019 yılları arasında Sokak Ağzı’nın yaşadığı bir süreç var. Öncelikle o ara neler oldu? Tam oturmadı mı işler?

2008 yılı için, bugün yaptığımız müziğin doğum yılı diyebiliriz. 2019 aslında isim değişikliğinden başka bir şeyi ifade etmiyor. Başladığımız dönemler, YouTube varla yok arası bir şeydi. Dijital müzik platformları yoktu. Sahnelerde çalıp, şarkıları Myspace’e yüklüyorduk. Bir de 8 şarkılık demo CD basmıştık. Bu kadar kolay değildi büyük kitlelere ulaşabilmek. Sonra devir değişti biraz, elde de baya şarkı birikti. İlk resmi albümümüzü yayınlarken de yeni bir isimle yeni bir başlangıç yapmak istedik.

Şimdi nasıl durumlar? Yolunda mı her şey?

Ne her şey kötü ne de çok yolunda diyemeyiz. Ama bol bol şarkı yazıp, sıklıkla yayınlamaya çalışıyoruz artık. Biraz biraz o 2008-2019 arasında kaybolan zaman gazlıyor bizi.

2019 yılında yayınladığınız Tüm Gölgeler epey tutulmuştu. Ne vardı o albümde? Neye bağlıyorsunuz bu ilgiyi? Ben arka arkaya dinleyince albümde “samimiyet” olduğunu düşündüm. Kasmayan sözler, doğal bir vokal, hakkını veren bir sound…

Açıkçası albümü yayınladığımız zaman, mesaj atan, bir şekilde bize ulaşan çok sayıda insan oldu. Çok güzel bir ilgi yakaladık. O albümde 2008 ve civarında yazılmış şarkılar da vardı, albümün çıktığı yıl yazılmış şarkılar da… Ama doku aynıydı. Belki de internetin böylesine hayatımıza girmediği, her şeyin acısını tatlısı sokaklarda yaşadığımız günleri hatırlattı bu albüm. Sizin de dediğiniz gibi samimiydi.

Yeni şarkınız Yoruldum yayınlandı. Var mı bir hikayesi? Nasıl ortaya çıktı?

Bariz bir hikayesi yok. Bu hepimizin hikayesi. O gün ya da bugün ama bir gün, her insanın kendi kendine bir odada, içinden sessizce bağırdığı/bağıracağı sözler bunlar. Bunu sesli düşündük sadece. Çünkü şarkıdaki ana soru şu; ne yaparsam tamamlanırım? Ne yaparsam bir yalanın içinde olmaktan kurtulurum? Bir insan her açıdan tam olduğunu düşünse bile ölüm var, bir bilinmezlik de o. Yaşanılan her şey kocaman bir hafızadan ibaret sanki.

Şarkıda müzikal olarak biraz eskilere gitmişsiniz gibi geldi bana. Siz ne düşünüyorsunuz?

90’lar müziği besliyor bizi. Pixies, Pearl Jam, Marcy Playground, Stone Temple Pilots, Soundgarden, Audioslave, Alice in Chains vs. Devam edenleri hala çok başarılı gruplar. “Eskiler” olarak adlandırmak istemiyoruz bu yüzden. Bu tarz en şaşalı günlerinde bile nispeten underground kaldı. Grunge/punk/rock tabanlı bir grubuz. Doğamız gereği sound’umuz aşağı yukarı böyle olacak bundan sonra da. Zaman zaman sertleşebiliriz, akustik bir şeyler de yapabiliriz ama dokumuz budur.

Yoruldum’un girişinde, “Hangi dağı delsem/Hangi düşmanı yensem/Hangi masalı seçsem/Yani hangi yalanı seçsem…” diyorsunuz. Sonunda eliniz “güneşe değse de” neden bunlar “yalan” geliyor size?

Orada bir yanlışlık olmuş sanırım. Sonunda elimiz güneşe değmiyor. “Bunlardan hangisini yaparsam, güneşe değer elim” diye soruyor. Güneş burada bir sembol. Bir başarıyı, bir erdemi, huzuru, bir mutluluğu ya da bir ödülü ifade edebilir. Sizin güneşiniz neyse… Çabalarsınız çabalarsınız, her şeyi yaparsınız ama o güneşe ulaşmayı başaramazsınız, bazen de başarsanız da mutlu olmaz, eksik hissedersiniz. İçinizde bir şeyler kaybolmuştur, yorulmuşsunuzdur.

“Seçmekten”, “vazgeçmekten”, “terk edip gitmekten” vs… Bunlar ‘olumsuz’ kısımlar. Bir de yukarıda yazdığım ‘dağları delme’, ‘düşmanı yenme’, ‘masallarda gezinme’ gibi ‘iyilik kokan’ taraflarımız da geçiyor şarkıda. Ama her şeyden “yorulduğumuzu” söylüyorsunuz. Aslında bu saydıklarımız insanı insan yapan şeyler değil mi? Sizin nokta atışıyla dokunduğunuz bu mevzular toparlanınca “Fark etmemişiz de, her şeyden uzaklaşıp, yorulup, insanlıktan çıkmışız” diyor insan. Geldiğimiz nokta bu mu sizce?

Bir önceki soruya verdiğimiz cevapta bahsettiğimiz gibi şarkıda pek de olumlu bir kısım yok. Küçük bir yanlış anlaşılma olmuş. O cevabın bu soru için de kısmen kapsayıcı olduğunu düşünüyoruz. … İnsanlıktan çıkmışız,  geldiğimiz nokta bu mu sizce diye soruyorsunuz ya, bizce insanın olayı insanlıktan çıkmak. Çünkü kitaplardaki belirleyici “insan” tanımlarıyla, birebir gözlemlediğimiz insan arasında epeyce fark var. Ya kitaplar yalan söylüyor, ya insanlar. Sizi bu paradoksla baş başa bırakıyor, güzel sorularınız için teşekkür ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi