İNSANLIĞIN TEMELİNDE YALAN VAR

İnsanoğlu ne zaman ‘bu topraklar benim’ dedi. Yalanlarla da tanıştı. Hükümdarlar ve güç sahipleri, inandıkları uğruna diktikleri piramitler, tapınaklar ve sarayların ayakta kalması için halklarına yalan söylediler.
Tarihte ‘yalancı’ pek çok. Yirminci yüzyıla bakalım; yalanı bilimsel bir metot üzerine oturtanlara.
İnandığı ideoloji için çocuklarını bile zehirleyip eşi ve kendisiyle ölüme sürükleyen Goebbels… Nazi İmparatorluğu’nun prenslerinden(!) olan Goebbels, Faşist ideolojinin temel taşıdır. Sovyet orduları Berlin’e girdiklerinde bile ‘savaşı kazanıyoruz’ yalanıyla halkı kandırmaya çalışıyordu.
Kabaca kitleleri gaza getirmenin adı olan ajitasyon ve propagandanın ustaca ve kitaba uygun yürütülmesinin başlıca mucidi olan Goebbels’in şu sözleri çağımızın yalanlarına ışık tutuyor;
“İnsanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabiliriz”
“Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar”
Goebbels, Hitler’in sığınağında intihar etti. Ancak yaptıkları ve yazdıkları güç sahiplerine, gizli servislere ders kitabı oldu.
Onun ölümünden yıllar sonra takipçilerinden birinin sözünü burada aktaralım. Ülkemizde de sevenleri olan ABD’nin efsanevi(!) Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger bakın ne demiş; “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat onun gerçek olarak algılanması çok önemlidir.”
Binlerce Vietnamlı ve Şililinin kanını elinde taşıyan(takipçilerini de unutmayın)Kissinger’ın demokrasi anlayışı; acaba insan haklarına evrensel adalet ilkelerine ne kadar uyumluydu?
Siyasetçilerin halkın gözünün içine baka baka yalan söylemeleri biraz anlayışla karşılanabilir mi?
Gelişmiş ve de oturmuş bir demokratik sistemde bu pek mümkün değil. Halklar ‘doğru dürüst yönet’ demeyi bu ülkelerde öğrenmiş durumda. Siyasetçiler yalanlarıyla tarih sayfalarındaki yerini alıveriyor.
Ama ne gelişmişinde ne az gelişmişinde yalan bitmeyecek. Küçük yalanlar, tatlı yalanlar hep var olacak. Yalanın beteri her yerde var. Şu Kuzeyimizdeki yüksek gerilim, adım adım savaşa giderken bile karşılıklı ne yalanlar söylendi.
BİZDE YALANLAR
Türkiye az gelişmiş demokrasisi içinde siyasetçilerin yalanlarını yaşadı. Son 20 yıl ise yalana terazi bile dayanmadı orta yerinden kırıldı.
Yeni Türkiye adı altında, eski olan sanki milattan önceyi anlatıyordu. AKP’den önce kerpiç evlerde yaşıyorduk. Eskiden çamaşır makinası yoktu, buzdolabı yoktu. Yollar git git bitmiyordu falan…
Yüzlerce yalana son eklenen fiyat artışları üzerine olanlardı. Avrupa pahalılıktan inim inliyordu, bilmem kaç Euroya fileler dolmuyordu bile…
Yiyen var mı? Hem de çok sayıda…
Yalanın da bir dozu var, o doz artık bünyeyi zehirlenmeye götürüyor. Yine de halkın bir bölümünün yalanlara alıştığını hatta sevdiğini gördüler.
Nazım Hikmet’in ‘Yalana dair’ şiirinden dizelerle noktalayalım…
“Söz yalan söylüyorsa, ses yalan söylüyorsa,
Ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka her şey, herkes yalan söylüyorsa,
Elleriniz isyan etmesin diyedir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi