“İnsanoğlu, kardeşim, hikayen nedir senin?”

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 14, 2021 / 12:23

İki Çanakkaleli sanatçı Serkan Ferat ve rapçi Şahıs’ın birlikte yazdıkları ‘İnsanoğlu Kardeşim’, insana kendini sorgulatan, dürtükleyen, hesap soran sözleri, ikilinin gayet uyumlu frekansıyla playlist’lerden eksik edilmemesi gereken bir iş olmuş.

Serkan Ferat önderliğinde, bas gitarda Ufuk Özcan ve davulda Emrah Atay tarafından 2000 yılında kurulan Popcorn’u, liseye ve dahi ‘ortamlara’ adım atmaya başladığım dönemde Çanakkale’nin o dönemki efsane mekanı TNT’de dinlemiştim ilk kez. Kapıdaki bodyguard’larla tanışıklığımız vesilesiyle 15 yaşında kapısından adımını attığım mekanda çalan müzik, kafasını henüz şehir sınırlarının dışına çıkarmamış ve müzikal açlığını Napster’dan gidermeye çalışan bir ergen için inanılmazdı. Sahnede üç adam zıplıyor, bağırıyor, çağırıyordu. Haliyle ilk görüşten sonra da itinayla her hafta sonu dinlemeye gittim Popcorn’u. O yaştan beri de Popcorn’un lezzeti hala damağımdadır. Aradan yıllar geçti. Ben İstanbul’da gazetecilikte toyluk yıllarımı yaşarken Serkan ve ekibinin de İstanbul’da Pulp’ta çaldığını öğrendim. Onca sene sonra dinlemeye gittiğimde hayli az olan dinleyiciye karşılık Popcorn, enerjisinden hiçbir şey kaybetmemişti.

Yine bu dönemde grup ‘büyük sahne’ için yavaş yavaş ısınma turları atmaya başlamıştı. Sonuçlarını da Rock’n Coke, Rock İstanbul, Radar Live, Masstival gibi dünyaca ünlü festivallerde çalıp isimlerini tüm Türkiye’ye duyurarak aldılar. 2006 yılında da Jack Daniels Rock Music Competition’da ‘Zaman Yok’ bestesiyle birinci oldular ve hemen albüm çalışmasına giriştiler. Sonrasında telif hakları nedeniyle yılların Popcorn’u adını Kreş olarak değiştirdi. 2007 yılında da aynı kadroyla ‘Zaman Yok’ albümünü çıkardılar. ‘Zaman Yok’la ilgili grupla Rolling Stone dergisi için yaptığım röportajda Serkan, “İstanbul dövüşmek istediğimiz yer!” demişti. Dedikleri gibi de oldu. Grup, disco-punk diye adlandırdıkları tarzıyla İstanbul’un birçok mekanını tabiri caizse öttürdü. Özellikle yeni yeni filizlenmeye başlayan ‘beyaz yakalılar’a bir selam gönderen ‘Zaman Yok’ hit oldu, klibiyle de çok dikkat çekti. Kreş, ikinci albümünü 2011’de çıkardı. Ancak ‘Zaman Yok’ kadar bir başara elde edemedi. Sonrasında da zaten grup dağıldı. Serkan Ferat solo projeleriyle yoluna devam etti. En son geçtiğimiz yıl ‘Öyle ya da Böyle’ teklisin yayınlayan Serkan Ferat bu kez bir başka Çanakkaleli rapçi Şahıs ile birlikte yazdıkları ‘İnsanoğlu Kardeşim’ şarkısıyla dinleyiciyle buluştu.

‘İnsanoğlu Kardeşim’ girişinden itibaren Serkan Ferat takipçilerine çok tanıdık gelecek bir şarkı. Serkan’ın gitar sound’u 20 yıl öncekiyle aynı tınlıyor. Yaş itibariyle haliyle tam oturmuş vokali özellikle nakaratta çok yüksek noktaya çıkıyor. Şahıs’ın şarkıya gireceği zamanın çok iyi yerde olması, genç rapçinin daha önceki işlerinden bildiğimiz oturaklı sözleri, ‘İnsanoğlu Kardeşim’in insanın kendisini sorgulatan, dürtükleyen, hesap soran derdine ortak olmuş. Ortaya da bu güzel iş çıkmış. Serkan Almanya’da, Şahıs ise Türkiye’de yaşadığı için soruları ayrı ayrı sorarak röportajı birleştirmeye çalıştım. Okurun bilgisine…

Çanakkale’de doğan Popcorn efsanesi, ardından gelen isim değişikliyle Kreş’in müthiş ilk albümü ‘Zaman Yok’ ve 2011’deki Çıplak albümünün ardından dağılma… Aradan 10 yıl geçmiş. Şimdi Almanya’dasın… Neler oldu bu arada? Neler yaptın?

Neler olmadı ki! Herkes gibi bende hayatta nasibim olan iyi ve  kötü bir sürü şeyi yaşayarak ve aşarak kendim ve müziğim için yeni bir yön aradım. Yollara bazen yalnız bazen de Kreş sonrası bana omuz veren dostlar ile çıktım. Ne istediğimi, ne aradığımı sorguladım. Bu yeni tecrübeler ışığında tekrar ama bu sefer değişerek başladım. En önemlisi tüm olanlara rağmen tek bir şeye sadık kalmaya çalıştım. Kendime verdiğim söze. Müzik yapmaya ne olursa olsun devam etmekti amacım. Kreş sonrası elimde yayınlamadığım bir sürü şarkı vardı ve bir o kadarını da daha yazarak kendi sesimi, sound’umu aradım. Hayaller kurdum. Ülkemin gerçekleri ile yüzleştim. Müzik piyasasının ahbap çavuş ilişkileri ile ya da sürekli değişen yapısı ile  mücadele ettim. Neyse ki eli kolu bacağı çok kaptırmadan yine Çanakkale’ye sığınarak paçayı kurtardık. Hiçbir plak şirketine bağlı kalmadan bağımsız olmaya karar verdim. Şimdiye kadar bir sürü solo şarkı yayınladım. Son yıllarda hayalini kurduğum Loop projemi hayata geçirerek sahneye çıktım. Keyfim yerine geldi ve en sonunda da pandeminin ortasında Almanya’da yaşamaya başladım. Burada da müziğe devam ediyorum. Sonuçta şimdi bakınca hepsine değdi. Kendime verdiğim sözü hala tutuyorsam kendimi şanslı ve hala devam ediyorsam biraz da olsa başarılı sayıyorum.

Kreş, ‘Zaman Yok’la çok iyi bir başarı yakalamıştı. Babylon, Pulp gibi mekanları yıkıyordunuz resmen. Ama Çıplak’ta aynı çizgiyi yakalayamadınız sanırım. Bir de çok uzun süren bir arkadaşlık var. Aynı evde kalıyordunuz vs. Neden dağıldı Kreş? Hayranlarınız epey üzülmüştü duruma…

Her grup dağıldığında hayranları bu duruma elbette üzülür. Çok anlaşılır bir durum. Gruplar elbette bir gün dağılmak niyeti ile müziğe başlamaz ama kafamızın bir köşesinde de o olasılığın hep farkındayızdır. Müzik grubu ilişkileri evlilik ya da bir ilişki gibidir. Ya sonsuza kadar ya da birbirimizi sevdiğimiz zamana kadar. Yıllarca beraberce yaşanan onca şeyi düşününce elbette bir buruk tat kalmıştır ağzımızda. Bu sorunun tek bir doğru cevabı yok kısaca. Bizi bir arada tutan bazı önemli sebepler belki de zamanla önceliğini yitirdi ya da belki de beraber yaşadığımız, o güneşli müzik dolu eve bir gün güçlü bir şimşek çarptı diyelim. Benim için önemli olan Kreş grubunun geride bazı güzel müzikler ve anılar bırakarak ömrünü tamamlaması.

Şahıs’la beraber yaptığınız İnsanoğlu Kardeşim yayınlandı. İkiniz de Çanakkale’de müzik yapıyordunuz. Yollarınız nasıl kesişti?

Çanakkale den Almanya’ya taşınma kararını aldığım sıralarda Ferhat beraber ortak bir şeyler yapma fikri ile çıkıp geldi. Taşınma öncesi idi ve çok kısıtlı bir zamanım vardı. Hem bir şarkı kaydedip ardından o şarkıya klip çekecektik. Zamanım hepsine yeter mi diye düşündüm. Ancak müziğini ve çabasını, gayretini beğendiğim yetenekli genç bir müzisyen ile beraber pandemi esnasında gördüklerimi ve hissettiklerimi yeni bir şarkı ya aktarmak çok cazip göründü. Çok geçmeden onun evindeki stüdyoda kayıtlara başladık. Denemeler yaptık. Beraberimde getirdiğim 2 şarkı vardı cebimde. Sonunda ‘İnsanoğlu Kardeşim’ şarkısında bir uyum yakaladığımızı fark ettik. Şarkının üzerinde yoğunlaşmaya başladık. 1-2 kayıt seansında şarkı bitmişti bile.

‘İnsanoğlu Kardeşim’ insana kendini sorgulatan bir şarkı olmuş. Sen de şarkıyla ilgili yaptığın açıklamada, “Zamanını bekliyorduk” diyorsun. Gerçekten de kendimizi sorgulamamız zamanlardan geçiyoruz. Hatta geç bile kaldık galiba. Ne dersin?

Zamanını bekliyorduk derken aslında kastettiğim Türkiye’de müzik piyasasında işlerin hep yavaş ilerlemesi, çoğu zaman gecikmesi. Ben şarkıları sıcağı sıcağına yayınlamayı tercih ediyorum mümkünse. Neyse ki derim zaman içinde kalınlaştı ve bir nebze alıştım bu duruma. Soruna gelince, insanın kendini ve insanlığı sorgulaması yüzyıllardır devam eden kısır bir döngü. Medeniyet ve uygarlık adına ilerlerken neler kaybettik, neler bulduk hepsi ortada. Benim için mesele nereye gittiğimiz ve insanlık olarak sonunda neye dönüştüğümüz! Dönüştüğümüz şeyden ben pek memnun değilim. İnsanlık görünürde ilerliyor kendini güncelliyor ama ben ona güvenmiyorum. Her an açma kapama isteyen elektronik bir alete dönüştü. İşte bu düşüncelerim sanırım bilinç altıma etki etmiş olmalı ki; şarkı pandeminin başlarında evimde bir gece geç saatlerde doğaçlama yaparken sözleri ile ortaya çıktı. Şarkıyı ilk sözlerini mırıldanarak yazmaya başladığımı hatırlıyorum. Bu yüzden direksiyonda sözlerin olmasına karar verdim. Müzik ve sound ikinci plandaydı benim için. Genelde tersi olur benim müziğimde. O yüzden şarkının plansız, ön hazırlıksız bir anda sözleri ile sisten çıkıp karşımda belirmesi çok önemliydi. Bu samimiyeti koruyarak şarkıya fikirlerimi geçirmeye çalıştım. Ferhat da kendine ait bölümün sözlerini yazdı. Bir yandan da ikimiz de şarkının genel sound’una dair fikirler getirerek şarkıya hizmet etmek adına adım adım ilerledik

Daha önceki çalışmaların da sorgulayan, iğne batıran işlerdi. Dürtüyordun insanları. Serkan’la İnsanoğlu Kardeşim’de de aynısını yapıyorsunuz. Senin derdin neydi İnsanoğlu Kardeşim’de?

Şahıs: Şarkılarımda hep dünya ile olan derdimi anlatmaya çalıştım. Serkan Abi ile bu konuda birbirimizi yakaladığımız için ben de insana seslenen bir şeyler yazmak istedim. Ana fikir insanın doyumsuzluğuna, niteliksizliğine ve kutsalına dair bir şeyler yazmaktı. Şarkıda söylediğim gibi gözler itiraftır ve ben bunu fazlasıyla gördüm. Derdim görmek istemeyen gözler ve duymak istemeyen kulaklar ile olacak her zaman.

Son birkaç yıldır rap’in yükselişe geçmesinin, farklı tarzlarda müzik yapanlarla feat’lerin artmasının, ‘lay lay lom’cuları saymazsak rap’in protest yönünün kendini daha çok açığa çıkarması ve insanları bu yönüyle kendine çekmesi açısından nasıl bir etkisi var?

Şahıs: Her zaman politik bir tarz olduk. Rap bu yönüyle kendi yükseliş döneminde diğer kısa süren tarzlara göre çok daha ilgi gördü. Çünkü insanların kendilerinden buldukları dinamikler taşıyordu içinde. Popülarite işlere yön veriyor gibi olsa da esas olan dipten gelen dalgaların olduğunu düşünüyorum. Bu en büyük etkiyi ve farkı yaratan şey. Ezhel’in ‘Müptezhel’ albümü gibi. Bu dipten gelen dalga bir jenerasyonun düşünce biçimini değiştirmedi dersek çok yanılmış oluruz. Günün sonunda insanlar dinlemekten nasıl keyif alıyorlar ise olmayanı oldurmak ve söylenmeyeni söyleten neredeyse her tarzla kardeş olan bu müzik türünü icra etmekten ben de çok keyif alıyorum.

Burak Soyer

Burak Soyer 9 Ocak 1986’da Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Radikal Kitap’ta stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2006-2008 yılları arasında Akşam gazetesi Ekler servisinde muhabir olarak çalıştı. 2008’in sonunda “memleketim” dediği Çanakkale’ye geri döndü. Burada çeşitli yerel gazetelerde görev yaptı. 2010 yılında internethaber.com’da editör olarak işe başladı. 2012 yılında Reklam Store şirketine bağlı 12 sektörel internet sitesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Buradan ayrılıp sözcü.com.tr’de editör olarak işe başladı. Bu dönemde İstanbul Oyuncu Tayfası’ndan oyunculuk eğitimi aldı ve tekrar Çanakkale’ye dönerek Çanakkale’nin ilk özel tiyatrosu Tiyatro Troya’da oyunculuk eğitimine devam etti. Bu eğitimler neticesinde Son Mektup filminde George karakterini canlandırdı. 2009 yılında girdiği Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldu.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top