ISHİGURO’NUN İNSANLAŞAN ROBOTU

Bilimkurgunun üstadı Isaac Asimov’un dadı robotu Robbie, Nobel Edebiyatı Ödülü’nü alan Kazuo Ishiguro’nun çocuklara arkadaş olması için üretilen yapay zekâ robotları YA’lar... (Kitabın orijinalinde “AF” şeklinde gördüğümüz “Artificial Friend” tanımı, Türkçe’ye “YA” Yapay Arkadaş- olarak çevrilmiş.)

Robotlar her iki kitapta da görevlerini kusursuz bir şekilde yerine getiren iş makineleri olarak değil, çocukların arkadaşları olarak karşımıza çıkıyor. Sözünü ettiğimiz robotlar salt bir makine değil insansı robotlar. Yani duyguları olan, insanı anlamaya çalışan ve taklit eden makineler.

‘Beni Asla Unutma’ kitabıyla Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Kazuo Ishiguro yeni kitabı ‘Klara ile Güneş’te’ küçük bir kız ve onun yapay arkadaşı Klara ile tanıştırıyor bizi. Sevgi ve sadakâtin gücünü bir yapay zekânın gözünden okuyoruz. Kitap mağaza vitrininde sergilenen farklı özellikte robotlar ve bu robotların kendi aralarındaki konuşmayla başlıyor. Ishiguro duygusal bir tonda kaleme aldığı kitabında tüketime, hava kirliliğine, insanların yalnızlığına değiniyor. Ancak yorumu okuyucuya bırakıyor. Tek bir konu üzerine odaklanıp ilerlemiyor. Okuyucuyu yapay bir zekânın oluşturduğu duygu dünyasına götürüyor. Yazara bir önceki kitabıyla Nobel Edebiyat Ödülü kazandıran bu duygusal dili İsveç Akademisi de onaylamış, Ishiguro’nun romanlarının büyük bir duygusal güce sahip olduğunu açıklamıştı. Benzer bir üslûbu yeni kitabında da görüyoruz.

İNSAN MI? MAKİNE Mİ?

Kendilerine benzeyen makineleri insanlar çok kolay kabul edemiyor. Bunu kitabın kahramanlarından Josie’nin annesinde de görüyoruz. Ancak annenin yaşadığı bu tekinsiz his daha sonra farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Çünkü ilk çocuğu gibi küçük kızı da hastadır, yaşamla ölüm arasında gidip gelmektedir. Anne bir acıya daha katlanamayacağı için kızının bir kopyasını yaptırmak ister. Bu kopyaya hayat verecek olan ise yapay arkadaşı Klara’dır. Onun için Klara, Josie’nin hep yanındadır, yürüyüşünü taklit eder, duygularını anlamaya çalışır.

ROBOTLAR NEDEN TEKİNSİZ?

Robotlar Asya’da seks partneri ve hizmet personeli olarak çalışırken Alman endüstrisinde, duygusal karmaşalardan kaçınmak için insanlara daha az benzetilirler. Makinelerin insanlara fiziksel benzerliği insanlar tarafından daha kolay kabul edilmelerini sağlıyor. Ancak makine bir insana çok benziyorsa, insanlar güvensiz hissetmeye başlıyor, insan ve makine arasındaki ayrım yok oluyor. Japon robotik araştırmacıları bu garip benzerliğe “Tekinsiz Vadi” adını veriyor.

Evladını kaybetme tehlikesi olan bir annenin hikâyesi ve yaşadıkları bana Güney Kore’de kızını dört yıl önce yitiren, sanal gerçeklikle kızına yeniden kavuşan anneyi hatırlattı. Kitapta yer alan anne karakterinin yapmak istediği de tam olarak bu.  Önce yapay zekâ Klara’ya güvenmek istiyor ve kızının hep yanında olmasını sağlıyor. Böylelikle Klara kızının her anını kaydedecek, Josie ölürse onun yerine geçebilecektir. Anne bu durumu yapay zekânın anlamasını da bekliyor.

Yazarın kitapta anlattığı robot zaten diğer robotlar arasında da ayrılan, hisli, insanları gözlemlemeyi seven, duygularını anlamlandırmaya çalışan bir makine.

Klara gibi diğer YA’lar da başka robot türlerinden farklı olarak güçlerini güneşten alıyor. Bunun için Klara en çok Güneş’in hareketlerini takip ediyor. Kitaba adını veren de Klara’nın hayatta kalmasını sağlayan Güneş. Hatta Josie’yi iyileştirmek için de Güneş’le konuşuyor.

YALNIZ ÇOCUKLAR

Kitapta uzaktan eğitim gören çocukları okuyoruz. Yazarın anlattığı, teknolojiyle köklü değişimler geçiren toplumda çocuklar birbirleriyle değil, robot arkadaşlarıyla vakit geçirmektedir. Çocukların sosyalleşmesi için aileler etkileşim günleri düzenliyor. Josie’nin ailesinin düzenlediği bu etkileşim gününde Josie’nin en sevdiği arkadaşı Rick de onun ısrarlarına dayanamayarak toplantıya katılır. Ancak Rick ayrık otudur. Diğerlerinden farklı, yapay zekâ arkadaşı olmayan, onlara göre değişik giyinen, düşünen, zeki bir çocuktur. Josie ile birlikte büyürler ve bütün bir yaşamı birlikte geçirmeyi hayal ederler. Rick’in en büyük meşguliyeti robot kuşlarıdır. Ancak bu kuşlar ailesinin ona satın aldığı robotlar değil, kendisinin tasarladığı, mekaniğini oluşturduğu kuşlardır.

Yazar kitapta yükseltme kavramından söz ediyor. Bunun ne olduğunu açıklamıyor ancak roman boyunca Rick’in yükseltilmesi gerektiği ve çok az insanın başarabileceği bir okula girmeye hak kazanacağından söz ediliyor. Josie arkadaşları gibi yükseltilmiş bir çocuktur. Rick gibilerse kaderine bırakılmıştır. Josie istediği üniversiteye girme şansına sahipken Rick’in kendisini kabul edebilecek bir üniversiteye girme şansı çok azdır.  Yükseltme kavramıyla yazar sınıfsal ayrıma dikkat çekiyor. Bunu etkileşim toplantısında çocukların ve annelerin Rick’e davranışında da görüyoruz.

GERİYE OYUN KALACAK

Makineleşen dünyada insanın konumu değişmektedir. Yapay zekânın tiyatroya girecek olması, insanların ona verdiği tepki, makinelerin insanları işlerinden etmesi ve farklı sosyal sınıfların oluşması yazarın hikâyeyi oluştururken sözünü ettiği ve okuyucuyu düşünmeye sevk eden konular.

Robotların çocukların oyun arkadaşı haline gelmesi bugünden her ne kadar distopik gibi görünse de koronovirüs salgınıyla ekran başına kilitlenen, ekranlar sayesinde sosyalleşen çocuklara şahit olduk. Yeni teknolojiler ilişkilerimizi, inançlarımızı, iş yapış şekillerimizi nasıl değiştiriyor ve dönüştürüyorsa çocukluk da eski halinden uzaklaşıyor. Değişen dünyada, sınıfsal eşitsizlikler artarak devam ederken yakın gelecekte belki de bazı çocuklar yalnızlıklarını robot arkadaşlarıyla oyun oynayarak gidermeye çalışacak. Sanırım sadece oyun ihtiyacı ister sanal ister gerçek olsun baki kalacak.

BEN, ROBOT

Isaac Asimov ‘Ben, Robot’ kitabında şunu yazar: İnsanlık, evreni tek başına göğüslerdi. Kimsesi yoktu. Şimdiyse yardım edecek yaratıkları var; kendisinden daha güçlü, daha inançlı, daha kullanışlı, kendisine tamamen sadık yaratıklar. İnsanlar artık yalnız değil.

Asimov kitabında küçük bir kızın arkadaşı olan robot Robbie’den söz eder. Aile kızını bir robota emanet etme konusunda tedirgindir. Anne, “Kızımı bir makineye emanet edemem. Ne kadar akıllı olduğu umurumda değil. Ruhu yok, aklından ne geçtiğini kimse bilemez. Koca bir metal yığını tarafından yetiştirilmek çocukların yaratışına uygun değil” der.

Asimov’un 1950 yılında kaleme aldığı eser bugün bir başka yazar tarafından ruhu olan, duyguları anlayan ve yaşayan adeta bir insan gibi davranan robot olarak karşımıza çıkıyor.

Haftanın çok satanlar listesini D&R, idefix, hepsiburada, Remzi Kitabevi, Penguen Kitapevi ve BKM Kitap listelerinden yola çıkarak derledik.

  1. Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli
  2. Hayat Kaybettiğin Yerden Başlar, Miraç Çağrı Aktaş
  3. Kayıp Tanrılar Ülkesi, Ahmet Ümit
  4. Söylenmemiş Sözler, İclal Aydın
  5. Var mısın? Doğan Cüceloğlu

BİR DİNAZORUN ANILARI

Minâ Urgan

Yapı Kredi Yayınları

Minâ Urgan’ı ölüm yıldönümünde anılarını yazdığı ‘Bir Dinazorun Anıları’ Kitabıyla anıyoruz. Bazen hüzünle bazen gülümseyerek okuyacağınız kitapta Urgan’ın çocukluğuna, gençliğine, hayat felsefesine, o dönemin yazarlarına, çizerlerine tanık oluyoruz.

BANA KUŞLAR SÖYLEDİ

Yekta Kopan

Can Yayınları


Yekta Kopan Sarmaşık kitabının ardından ‘Bana Kuşlar Söyledi’ kitabıyla okuyucuyla buluşuyor. Yazar yeni öykü kitabında çocukları merkeze alıyor. Çocukların gözünden yetişkinlerle hesaplaşıyor.  12 öyküden oluşan kitap Can Yayınları’ndan çıktı.

AİLE MEZARI

Herkül Millas

Doğan Kitap

Herkül Millas’ın kaleme aldığı ‘Aile Mezarı’ Orhan Kemal Roman Ödülü’nü aldı. Doğan Kitap’tan çıkan ‘Aile Mezarı’nda’ İstanbul’dan Atina’ya göçenlerin ve kalanların trajikomik hikâyesi anlatılıyor.

KANATLANMIŞ KADINLAR

Senem Timuroğlu

İletişim Yayınları

Senem Timuroğlu, ‘Kanatlanmış Kadınlar’ kitabında Osmanlı dönemimde yaşamış kadınların ve Avrupalı kadınların birbirilerini nasıl gördüklerini ve bu karşılaşma ve etkileşimin özgür kadını nasıl oluşturduğunu anlatıyor. Yazar, okuyucuyu öncü sıfatını hak eden kadınların fikirleriyle, kişilikleriyle ve hikâyeleriyle tanıştırıyor.

KİTAPLARIN KAHRAMANI

Fidan Çobanoğlu Kaplan

İş Bankası Kültür Yayınları

Kitapların yok edildiği bir dünyada onları saklayarak kitapları kurtarmaya çalışan bir çocuğun hikâyesi. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitap minik okuyucuları macera dolu bir yolculuğa çıkarıyor.

YÜRÜYEN ÇINAR

Simla Sunay

Redhouse Kidz Yayınları

Simla Sunay’ın kaleme aldığı, Huban Korman’ın çizimlerini yaptığı ‘Yürüyen Çınar’ kitabının kahramanları Yalova’daki Yürüyen Köşk’ün çınarı ve çocuklar. Bu çınar ağacını hatırlayacaksınız. Hani Atatürk dalları kesilmesin diye yanına inşa edilen köşkün yürütülmesini istemiş ve köşk İstanbul’dan getirtilen raylarla ağacın biraz ilerisine taşınmıştı. Simla Sunay’ın anlatımıyla çınar ağacının hikâyesini okuyacağız.

KAPLUMBAĞA

Roald Dahl

Can Çocuk

Birbirine komşu iki şeker insan: Zıpzıp Bey ve Gümüş Hanım. Altlı üstlü balkonlarında birbirleriyle nazik bir şekilde konuşur, hoşbeş ederlermiş. Zıpzıp Bey hoşlandığı Gümüş Hanım’ın gözüne girebilmek için Gümüş Hanım’ın kaplumbağası Alfie’ye yardım etmeye çalışır. Çocuklar iki neşeli insanın hikâyesini Roald Dahl’ın kaleminden okuyacak.

Serçe Konağı

Işık Kansu

Cumhuriyet Kitapları

Işık Kansu’nun yazdığı ‘Serçe Konağı’ kitabı özel günler ve haftaların, öğrenciler tarafından daha iyi anlaşılabilmesi, özümsenebilmesi için yazılmış çocuk şiirlerinden oluşan bir kitap.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi