İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

İşin özeti

Esad’la el sıkışma noktasına gelmiş “Suriye macerasının”, bilanço dosyasının kapağına bir bakalım!

Kayıp hanesinde:
● Eksiye geçmiş bir hazine, milyarlarca dolarlık fakirleşme,
● Ülke sokaklarını işgal etmiş -polisi bile canından bezdirmiş- 10 milyon yabancı,
● Ve en acısı, hayatının baharında, ne uğruna yitirdiğimizi bir türlü anlayamadığımız, aslan gibi 300 şehit var.

Peki kazanç hanesinde ne var?

Koskocaman bir sıfır!
Evet! Koskocaman bir sıfır!

Bundan üç ay öncesine kadar “katil” dediği; “aynı masaya oturmam” dediği Esad ile bugün “devletler arasında küslük olmaz!” cümlesini kurarak, el sıkışmak zorunda kalacağını öngöremeyen bir iktidar, bize janjanlı sunumlarla, afilli törenlerle yüzyıl vizyonu diyor, ta 2073 yılını planlamaktan söz ediyor!

Ba ba ba!
Burnunun ucunu göremeyen akıl, bizim yüzyılımızı planlayacak!

Ama suç iktidarın değil!
Ona bu sınırsız özgüveni, bu biperva hareket kabiliyetini veren sessizliğimizin!

Kahrolsun bu sessizliğimiz!

Boun: Er kişi niyetine!

Ülkenin bütün kurumları, kimlerin yestehlenip doldurduğunu iyi bildiğimiz o meşum ‘gaita’ kuyusuna baş aşağı batırılmışken, Boğaziçi Üniversitesinin bir özgürlükler adası olarak ortalıkta salınması beklenemezdi.

Nitekim, demir kapısına takılan polis kelepçesi ile sembolleşen “Boğaziçi Üniversitesi Operasyonunun” başlangıcından bu yana iki yıl geçti.

Bu süre zarfında ‘yüce maksat’ hasıl oldu ve Boğaziçi Üniversitesini de aynı kuyuya, baş aşağı sokmayı başardılar!

Haklı olarak soracaksınız, “dünya çapında, güçlü kuvvetli bir eğitim kurumu iki yılda nasıl böyle çözülüp dağılıverdi, Dünya üniversiteleri sıralamasında, nasıl 100 sıra birden geriye düştü, bu işi nasıl bu kadar kolay yaptılar”.

Şöyle izah edeyim:
Yumurta, bir mucizedir!
Proteini, yağı, karbonhidratı bir yana; kobalaminden demire, D vitamininden C vitaminine, B6’sından kalsiyumuna, şekerinden diyet lifine; tavuk denilen canlının cesametinden umulmayacak zenginlikte ürettiği bir ziynettir!

Dünyanın bu gününe, dinozorlardan miras kalan tavuk, milyonlarca yıl süren evriminin bir ürünü olan o mucize yumurtayı yapabilmek için 24 saat çaba harcar, kan ter içinde bağıra çağıra yumurtlar ama o kristal küpü kırmak, o ince bir kalsiyum kabuk içindeki mücevheri heder etmek için parmaklarınızı hafif bir aralayıp yere doğru bırakmanız yeterli olur.

Bazı kıymetli şeyleri üretmek zor, muhafaza etmek daha da zordur.
Çünkü elinizden kaydığı anda dağılıverir.
Haa! Toparlanmaz mı? Toparlanır!
Kırılmış yumurta, aynı kabuğun içine ne kadar toparlanırsa, o kadar işte!

Yumurtanın kırıldığının en son alameti, medyaya düşen son bilgisayar teknikeri eleman ilanındaki “Cinsiyeti erkek olmak” kriteri!

Sebebi: ya adrese teslim ilan pespayeliği ya da aleni ve pervasız bir cinsiyetçilik!..
Hangisi olsa farketmez…
Yumurta kırıldıktan sonra!

Kim demiş TL nin değeri düşüyor?

Madeni paralar, nikel, çinko ve bakır madenlerinden üretiliyor. Bu madenlerin değeri arttıkça haliyle bunlardan üretilen madeni paraların maliyet değeri de artıyor.

Bugün 1 kuruşun üretimi için 92 kuruşluk maden harcanıyor. 1 TL için ise 2,92 TL değerinde maden harcanıyor. Böylece uluslararası borsalarda madenlerin değeri arttıkça, kuruşun da TL’nin de maden olarak değeri artıyor.

Ez cümle, “paramızın değeri her geçen gün artıyor!” desek, başımız ağrımaz!
Şimdi ben bu analizi, ekonomiyi izahta zorlanan cümle AKP’liler için Sayın Nebati’ye hediye ediyorum. Tepe tepe kullanınız!

“doğalgaza mini mini zam yapıldı” demekten iyidir!
“Sebzeyi taneyle alın!” demekten iyidir!
“Jelibon rezervi bulunmuş!” demekten iyidir!
“Döviz düşerse batarız!” demekten iyidir!
“Bu olanlar bizimle ilgili değil” demekten iyidir!
“Bi uyuyun altı ay sonra uyanın” demekten iyidir!

Ne diyeceksiniz?
Paramızın değeri her geçen gün artıyor!” diyeceksiniz!
“Bizde yalan yok! İnanmazsanız, tartın da görün” diyeceksiniz!

Dombra candır

“Bana herşey seni hatırlatıyor”
Sözleri Aşkın Tuna’ya, Bestesi de Selçuk Tekay’a ait bu güzel, nihâvend şarkı, senelerdir Tayyip Erdoğan’ın, sahneye çıkış şarkısı, seçim marşı olmakla kalmamış, adeta Cumhurbaşkanlığının da resmi terennümü haline gelmişti.

O kadar ki, Erdoğan’ın görkemli bir karşılamayla konuk edildiği BAE ziyaretinde, Erdoğan’a jest olarak BAE doğumlu, Arap dünyasının Ümit Besen’i, ünlü şarkıcı Hüseyin El Cesmi, bu şarkıyı Tükçe seslendirmiş, Türkiye ve BAE’den görüntüler eşliğinde, “Birleşik Arap Emirlikleri Halkından Türk Halkına” üst metni ile bir de klip yapmıştı.

Gel gör ki, Aşkın Tuna geçtiğimiz günlerde CHP’ye katılıverdi. Haliyle, “Bana herşey seni hatırlatıyor” kalesi düşmüş oldu. Öyle ya! Bir CHP’linin şarkısına mı kalmıştı koskoca Cumhurbaşkanı!

Yerine hemen, ara ara “ben de cumhurbaşkanımız gibi düşünüyorum” benzeri çıkışlar yapan yerli ve milli sanatçılarımızdan, Kıraç sahne isimli Ali Tufan Kıraç’ın 2001’in sonunda çıkardığı “Zaman” albümünde yer alan “Endamın yeter” parçası duhul edildi.

Erdoğan, birkaç gün önce Galatasaray NEF Stadında bu şarkı eşliğinde sahneye çıktı.

Şimdi bir kötü haberim var!..
Yok yok! Kıraç da CHP’ye katılmıyor! Ama Kıraç’ın bu bestesini Muharrem İnce, 2018 seçim kampanyasında, CHP Cumhurbaşkanı Adayı olarak kullanmış bulunuyor.
Meşhur, milyonluk miting görüntülerinin fonunda, Kıraç “Endamııın yeteğeğeğer” diye ünlerken Muharrem İnce sahneye çıkarak kalabalığı selamlıyor..

Klip, halen Muharrem İnce’nin Youtube sayfasında yayında olduğuna göre Kıraç’ın bilgisi dışında kullanılmış olamaz!

Kıraç her ne kadar uzun zamandır AKP çizgisinde açıklamalar yapıyorsa da, Atatürk hassasiyetinin yüksek olduğu biliniyor.
Tam seçim arefesi belli mi olur?

Sayın Reyizim! Bence Dombra candır!
Söylemiş olayım…

Haftanın izleyici yorumu:

“Arap kanalında maç izliyorum. Spiker ne derse babaannem “Amin” diyor..” KRT/Oğuz DEMİR Sabah Programından

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi