İSMAİL TETİKÇİ İLE “HİÇ”LİK ÜZERİNE

Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı ARTANKARA sırasında uzunca sohbet etme fırsatı bulduğum İsmail Tetikçi, eserlerinde kendi deyişiyle “hiç”lik sembolünü öne çıkaran bir sanatçı.



Tetikçi, bu kavrama ulaşırken resim sanatının başlangıcına ve konuların zaman içinde değişkenliğine dikkat çekiyor. İnsan figürünün başlangıçta yüzeyi kaplayan anıtsal bir anlayışla resmedildiğini belirten Tetikçi, rönesans ve sonrasında konuların önem sırasının değiştiğini düşünüyor. Süreç içerisinde mitolojik ve dini karakterlerden daha çok günlük yaşamdaki insanların resmin yüzeyinde önem kazanmaya başladığını ifade eden Tetikçi, bir süre sonra peyzaj ve natürmortun ön plana çıktığını, figürün ise daha az yer kaplayan bir ögeye dönüştüğünü belirtiyor.

Tetikçi, özetleyerek anlattığı bu değişim sürecinin kendi çalışmalarına da yansıdığını vurgulayarak şunları söylüyor:
“Çalışmalarımdaki romantizmin yanında sembolik bir realizm de var. Gerçekte yeryüzüne biraz yukarıdan bakacak olursak insan, doğal olarak olabildiğince küçülür. Küçüldükçe de evren içerisinde bir ‘zerre’ gibi kalır. İşte bu ‘zerre’ asıl gerçek olan ve çok daa düşünmediğimiz bir sembol, gerçekliği bize hatırlatan ‘hiç’liktir.”

Tetikçi’nin resimlerinin içine girdiğinizde gerçekten kendinizi bir peyzajın derinliklerinde bulursunuz. Eserlerinde “Zerre” olarak görülen figür de, uçsuz bucaksız yüzeyin üzerinde bir yere iliştirilmiştir ki, figürün kadın veya erkek olduğunu anlamanız mümkün değildir. Sanatçı figürde neyi görmek istediğini izleyiciye bırakmıştır.

Bana göre Tetikçi’nin eserlerinde hüzün de var. Sanatçı sohbetimizde benim bu tespitime, “Doğru. Ayrılığın, ulaşamamanın getirdiği bir melankolik havayı hissetmeniz de mümkün” sözleriyle katıldı.



TUVALİN TERS YÜZÜ
Tetikçi’nin tekniği de oldukça farklı. Sanatçı, eserlerini tuval bezinin ters yüzeyine yapıyor. Resme yaklaştığınızda hem tuval bezinin kırçıllığını, hem de kullanılan boyanın tuval tarafından iyice özümsendiğini görebiliyorsunuz. Tetikçi yoğun çalışmayı seven bir sanatçı. Çalışma anlayışını bir söyleşisinde şöyle anlatmış:
“Bütün mesleklerde olduğu gibi başarılı olabilmenin bence tek cevabı, çok çalışmak. Sanatın bütün alanları için ‘yetenekli olmak’ üzerine düşündüğümde, yine ‘çalışmanın’ birinci planda olduğu kanısındayım. Bu öyle bir ‘çalışma’ ki, gündelik yaşamın getirilerini bilerek ve isteyerek ikinci plana atma durumunu getiriyor. Yani resim yapmayı, makale yazmayı, okumalar yapmayı birinci plana koyarken gezmeyi, eğlenmeyi, sosyal hayatı ikinci plana atıyorum. Çünkü aslında beni mutlu eden şeyler bunlar. Birçok insan, sosyal hayat için çalışmaktan feragat ederken ben çalışmak için sosyal hayattan feragat ediyorum; gönüllü ve isteyerek.”

Erzurum’da doğup büyüyen, bu kentteki Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Resim Bölümü birincisi ve fakülte ikincisi olarak mezun olan Tetikçi’nin, aynı zamanda Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde “Doçent Doktor” unvanıyla akademik eğitim verdiğini de belirtmek isterim. Sanatçı çalışmalarını uzun süredir yaşadığı Bursa’daki atölyesinde sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi