İSTİFANIN YAZILMAMIŞ PERDE ARKASI

İSTİFANIN YAZILMAMIŞ PERDE ARKASI
Af taleplerinin kabulünün şükranla karşılandığı, görevden ayrılanın sevindiği, göreve gelenin derin düşüncelere daldığı bir dönemi yaşamaya başladık.Bakanları, milletvekillerini ve bürokratları gece yarısı bilgisayar...

Af taleplerinin kabulünün şükranla karşılandığı, görevden ayrılanın sevindiği, göreve gelenin derin düşüncelere daldığı bir dönemi yaşamaya başladık.

Bakanları, milletvekillerini ve bürokratları gece yarısı bilgisayar başında Resmî Gazete karşısında uykusuz bırakan, parlak bürokrat iken bir anda unutulan, kabinenin yıldızı iken sönen, söndürülen bir dönem bu.

Üstelik neyin başarı neyin başarısızlık olduğunun, kimin çalışan, kimin yorgun, kimin hevesli, kimin nasipsiz olduğunun, iyi hanelerin kararnameye imza atan tek isme, kötü hanelerin ise şükranlarını sunanlara yazıldığı ilginç günler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izni olmadan neredeyse adım atmayan kabine üyeleri, yardımcılarına talimat veremeyen genel müdürler…

Neden sorusunun istifa kavramıyla birlikte kendiliğinden yok olduğu, her kararda bilinmeyen bir sırrın, adı konulmamış bir hikmetin arandığı dönem.

Görevden el çektirilen, bürokrat da olsa, belediye başkanı, bakan da olsa ve hatta başbakan da olsa, çok azı hariç, önce derin bir sessizliğe büründüğü, ardından cılız seslerle dönemine ilişkin anılarını paylaştığı garip günler.

Sürekli seçim kazanan partilerin bir süre sonra rehavete girmesi normaldir. Seçimler için geri sayım başladığında da üstündeki rehaveti atmak için değişikliklere gitmesi gibi.

Hatta buna “seçim kabinesi” adı konulur ister istemez. Yazı işleri, böyle kavramlara bayılır, başlık atması kolay olur, mesaiyi erken bitirirler. Biz bunu yazalım gerisini ahali düşünsün derler, onlar sonra şekle sokarlar bu meseleyi, bilmeyenlere söylemiş olayım.

Konu dağılmasın. Eski Adalet Bakanı’nın mevcut Adalet Bakanı’ndan görevi geri alması bir yenilenme mi eskiye dönüş mü, çok tartışılır. Herkes nedenini çok iyi biliyor ama derin bir sessizlik içinde. Memleketin kararsızları gibi görüntü çiziyorlar ama aslında verdikleri kararı gizliyorlar, dile getirmekten çekiniyorlar.

Görevi devreden Adalet Bakanı’nın kabinede akisleştiği isimler olduğunu herkes biliyor. İstifaların perde arkasını yazan meslektaşlarımız azaldı. Yoksa ıcığı-cıcığı erkenden nakledilirdi. Birinin kozu terörle mücadele, diğerininki hukukun üstünlüğü. ‘Elinde silah, istihbarat olan kazanır’ tezi yine haklı çıktı.

Ama görünen o ki eski ayarlara geri dönülmeye çalışılıyor. Aslında ortam da müsait.

Ahalinin zihni öyle bulandı ki, neye sevinecek neye üzülecek şaşırmış durumda. O gelmiş, bu gitmişe çok da bakmıyor. “Niye” diye sorgulamaktan çoktan vazgeçmiş durumda.

8 buçuk liradan 18 buçuk liraya çıkan dolarla hükümetten sıdkı sıyrılanlar, 13 buçuk liraya dönüşü ekonomide devrim olarak görüyor. Elektrik faturası ikiye üçe katlananlar, ışıkları kapatıp, makineyi az çalıştırıp hükümetin istediği kadar tüketse yaşayacağı 42 liralık indirim için bayram ediyor.

Aldığı maaşı unutup, Almanya’dan, Hollanda’dan, İngiltere’den daha ucuza benzin aldığına sevinenler mi yok dersiniz, ABD’deki enflasyonun siyah-beyaz ayrımı yapmadan milleti kırmasından memnun olan mı?

Gece “öldük bittik” diyenler sabah, “Yaşıyoruz çok şükür” diye uyanıyor. “Asgari ücrete bu kadar artış yapılmasaydı keşke. Faturalar da eskisi gibi olsun maaş da” diyor insanlar.

Dramdır bunun adı.

O yüzden af mıydı, istifa mıydı, şükran mıydı, teşekkür diye tartışmanın çok da anlamı yok.

İstifanın perde arkası budur, önünü değerli basın mensupları her gün anlatıyor zaten.