Serhat Güvenç

Serhat Güvenç

İSTİKAMET, ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (MÜ)?

Geçtiğimiz hafta Kadir Has Üniversitesi’nin Global Academy işbirliğiyle yaptığı Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması 2022’nin sonuçları açıklandı (1).

Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın proje koordinatörlüğünü yürüttüğü bu araştırma sayesinde elimizde, kamuoyunun dış politika algılarına dair kapsamlı ve devamlılık arz eden bir veri kümesi mevcut.


GELİŞMELERİN ALGILARA ETKİSİ
Araştırma sonuçları zaman zaman güncel ulusal/uluslararası gelişmelerin anlık etkisini yansıtsa da her yıl yinelenen araştırma sayesinde bu etkilerin zamanla hangi yönde değiştiğini gözlemlemek mümkün. Bu yılki araştırmanın sonuçlarını, benim de katkıda bulunduğum bir webinar’da tartıştık (2).

Araştırmanın saha çalışması 25 Mayıs-7 Haziran 2022 tarihleri arasında yürütüldüğü için 7 Haziran’dan sonraki gelişmelerin dış politika algıları üzerindeki etkisini görmek olası değil. Yani ortaya çıkan kamuoyu algısı, ne Ukrayna savaşında taktik ve operatif inisiyatifin Rusya’dan Ukrayna’ya geçmiş olmasını ne Putin’in Rusya’da kısmi seferberlik ilanını ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Semerkant’taki Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesine katılımını yansıtıyor. Erdoğan zirve sonrası bir gazetecinin sorusu üzerine, nihai hedefin bu örgüte tam üyelik olduğu yanıtını da verdi.

İŞBİRLİĞİ İSTEĞİNDE SONDA ŞİÖ VAR
Araştırmada “Türkiye dış politikasında hangi ülkelerle işbirliği yapmalı?” sorusuna da yanıt arandı. Çoklu yanıtın mümkün olduğu bu soruda işbirliği için en çok tercih edilen ülke yaklaşık %40 ile ABD oldu. En son sırada ise %4,2 ile Şangay İşbirliği Örgütü üyeleri var.

İlginçtir, geçen hafta dış politika gündemine damgasını vuran Şangay İşbirliği Örgütü, henüz Türk kamuoyunun pek küçük bir bölümü için cazip görünüyor. Gerçi NATO ülkelerini işbirliği için tercih edenlerin oranı da sadece % 8,9. Bu kadar düşük yüzdelerden kamuoyunun teveccühünün çok taraflı örgütlerden ziyade tek tek ülkelere yönelik olduğu sonucu çıkarılabilir.

İŞGAL GİRİŞİMİNE RAĞMEN RUSYA İLK 5’TE
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin Türk kamuoyundaki imajını biraz aşındırdığı söylenebilir.

Gerçi işbirliği için tercih edilen ülkeler sıralamasında Rusya hâlâ ilk beş arasında yer alıyor. Ancak geçen yıl %27,8 Rusya ile işbirliğini desteklerken, 2022’de destek %18,6’ya inmiş. Buna koşut olarak Rusya’yı Türkiye için bir stratejik ortak olarak görenlerin sayısında da düşüş yaşanmış. 2021’de %32,2 olan destek %19,1’e gerilemiş.

Ukrayna savaşının temel sebebi sorusuna verilen yanıtlarda “Rusya’nın yayılmacı politikaları ve Ukrayna’yı kontrol etmek istemesi” seçeneği öne çıkıyor. Bu şekilde düşünenlerin oranı %32,7. Bunu %27,7 ile “Ukrayna’nın NATO’ya girmek istemesi” yanıtı izliyor. Savaşın ana sorumlusu olarak Rusya’yı görenler, %20,0; Ukrayna’yı görenler ise %5,9. İki ülke de sorumludur diyenler %46,4.

Özellikle Batı’da bu savaşı, “Putin’in savaşı” olarak görenler çoğunluktayken, Türk kamuoyunun sadece %3,9’u bu düşüncede. Türkiye’deki “kanaat önderlerinin” savaşın Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky yüzünden çıktığı iddiaları da aynı ölçüde karşılıksız kalmış. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’i savaşın sorumlusu olarak görenler %0,9.


NATO’YA DESTEĞİ ARTIRAN GELİŞMELER
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi Türkiye’nin NATO üyeliğine bakışına da yansımış. NATO üyeliğini destekleyenlerin oranı % 60’a yükselmiş. 2021’de destek %54,0 düzeyindeymiş. Geriye dönük olarak bakıldığında kamuoyunun NATO üyeliğine desteğinin %55-%60 aralığında gidip geldiğini söylemek mümkün. “Üyelik sona erdirilmeli” görüşünü savunanlar ise %10 civarında. Bu oran 2021’de 7,8; 2020’de ise %18,8’di.

Geçen hafta yaşanan dış politika gelişmeleri Türk karar vericilerin tercihlerinin giderek Doğu’ya kaydığına işaret ediyordu. Savaşta ibrenin giderek Rusya aleyhine döndüğü bir evrede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’i özenle sakınan açıklamaları dikkat çekti. Üstüne Semerkant zirvesine katılması ve ŞİÖ’ne üyeliğin nihai hedef olduğunu açıklaması da bu eğilimi teyit eder nitelikteydi. Kamuoyu araştırmaları ise bu tercihlere desteğin olgunlaşmak bir yana henüz ortada olmadığını söylüyor.

STRATEJİK BAĞDAŞMAZLIK VE ESKİ ALIŞKANLIKLAR
AKP dış politikasına giderek F-35/S-400 tartışmasında uç veren mantık hâkim oluyor anlaşılan. Rusya’dan S-400 alınma kararı sonrasında, iktidar çevreleri, Washington’u S-400 ile F-35’in birbiriyle bağdaşır silah sistemleri olduğuna ikna etmeye çalıştı. Oysa böyle olmadığı daha ilk günden belliydi. Şimdi bu mantık, stratejik düzeye de sirayet etmişe benziyor.

Bu mantığın ardında da eski alışkanlıklar ve iş yapma tarzları yatıyor galiba. Nedir bunlar?

• İlki kişisel ilişkilere bağlanmış dış politika uygulamaları. Güçlü liderlerin tercih ettiği ve yatkın olduğu bu tarz dış politikada tutarlılık ya da süreklilik önemli değildir.
• Diğeri ise “parça başı” (transactionalist) çalışmak ya da konuları birbirinden ayrı bölmelere hapsetmek (kompartmanlaştırma).

GÜNÜ KURTARMAK YETER Mİ?
Bunlar dışarıda bir ülkeye günü kurtarma imkanı sağlar. Dünya siyasetine nispeten belirsizliğin hâkim olduğu, pragmatizmin öne çıktığı zamanlara uygun yöntemlerdir.

Artık ne böyle bir ortam var ne zemin.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin tetiklediği geçiş döneminde bu yöntemlerde ısrar, Türkiye’yi “kaybedenler” safına sürükleyebilir.

KARŞI CEPHELER: NATO VE ŞİÖ
NATO ve ŞİÖ üyelikleri birbirlerini dışlayan dış politika seçenekleridir.

Ya birine üye olursunuz ya ötekine.

İkisine birden olamazsınız ki buna dikkat çeken Rus Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili oldu.

Sözlerini sakınmadılar. İyi de oldu.

Bundan sonra tartışma NATO ve ŞİÖ üyeliklerinin fırsat maliyetlerine odaklanacaktır. İkisi birden olur mu, olmaz mı diye havanda su dövmeyiz…

(1) Araştırma sonuçları için

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serhat Güvenç Arşivi