İttifaklar ve Yeni Partiler

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 21, 2020 / 09:33

TürkiyeRaporu.com olarak Ağustos ayının ilk raporunda seçmenlerin ittifaklardan memnuniyet derecesi ile ilgili bir araştırma yaptık. Bu yazıda daha önce Mayıs ayında yaptığımız benzer bir araştırmanın sonuçlarıyla beraber seçmenin ittifaklara bakışını değerlendirmek istiyorum.
Sonuçlara ve analiz kısmına geçmeden önce ise koalisyon ve ittifak arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koymak isterim. Zira, bu iki terim bazen eş anlamlı gibi kullanılsa da çok farklı anlamları var. Koalisyonlar ve ittifaklar arasındaki temel fark aslında ittifakların seçimden önce koalisyonların ise seçimlerden sonra oluşturulmasına dayanıyor. İttifaklar seçim öncesi benzer gündemi olan partilerin birleşmesi ile olurken koalisyonlar ise seçim sonrası ilgili partilerin belirli ekonomik ve siyasi politikalar, bakanlıklar üzerinde birbirleriyle yaptıkları pazarlıklar sonucu meydana gelmektedir.
Ağustos ayı birinci anketimiz bize hem Cumhur hem de Millet ittifakı seçmenlerinin neredeyse tamamına yakını bulundukları ittifaktan memnun olduğunu gösteriyor. Bu noktada dikkat çekmek istediğim nokta ise ittifak denklemlerinin dışında kalan diğer siyasi parti seçmenlerinin tercihleri. Bu seçmen grubuna partilerinin bir ittifaka girmesi durumunda hangi ittifakı tercih edebileceklerini sorduğumuz da Millet ittifakının %66,2 ile ağır biçimde önde geldiğini görmekteyiz. Cumhur ittifakının ise sadece %1,2 oranında tercih edildiğini ve geri kalan seçmenlerin ittifak içerisinde yer almak istemediğini görmekteyiz. Kuşkusuz bu sonuçlarda HDP’li seçmenin rolü büyük ancak siyasi arenaya yeni çıkan DEVA ve Gelecek Partisi seçmenlerinin payını da unutmamak lazım.
Ancak Mayıs ayında yaptığımız bir araştırma bize daha detaylı sonuçlar sağlıyor. Mayıs ayında katılımcılara ideal ittifak senaryosunu sorduk. Millet ittifakı ortakları CHP ve İYİ Parti seçmenlerin önümüzdeki seçimlere parti olarak tek başlarına mı yoksa ittifakla mı girmeyi tercih ettiklerini sorduğumuzda iki partinin seçmenlerinin yaklaşık %30’unun Millet ittifakıyla beraber seçime girmek istediklerini gözlemliyoruz. Cumhur ittifakı tarafında ise AK parti seçmeninin %43’ü yalnız AK Parti derken, MHP seçmeninin sadece %16’sı tek başına seçime girmek istediklerini belirtmiş durumda. Bu sonuçta mevcut MHP seçmeninin önemli bir kısmının 2018 öncesi AK Parti seçmeni olmasını payı önemli. HDP’de ise durum çok farklı parti seçmeninin %76’sı partisinin tek başına seçime girmesini ister durumda.
Sizce ideal ittifak hangi partilerden oluşmalı?
Bu sonuçlar bize yeni kurulan parti ve hareketlerin kendilerini Millet İttifakı içerisinde konumlamak durumunda olduğunu gösteriyor. Burada Millet İttifakı’nın da tanımının değiştiğinden bahsetmek lazım. Millet İttifakı artık 2018 seçimlerinde önce olduğu gibi CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nden oluşan hukuki bir birlikteliği değil Cumhur İttifakı karşısında asgari müşterekte buluşma yolunda olan siyasi görüşü temsil ediyor. Aslında Kemal Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği demokrasi ittifakı kavramı da bu durumu tarif ediyor.
Öte yandan Millet ittifakının diğer muhalefet partileri tarafından bir cazibe merkezi haline gelmesinin sebeplerinden birisi de ittifak ortaklarının genel başkanlarının birbirlerine karşı sivri ve radikal çıkışları olmaması ve birbirleri üzerinde herhangi bir ideolojik baskı unsuru bulundurmamaları söylenebilir. Bu durumda Muharrem İnce’nin son zamanlardaki çıkışının Millet İttifakına saydığım sebeplerden dolayı zarar verebileceği gündeme geldi. Ancak elde ettiğimiz bulgulara dayanarak Muharrem İnce’nin potansiyel siyasi cazibesinin Millet İttifakına vereceği zararın düşünüldüğünden az olduğunu söylemek mümkün. Millet İttifakı içerisinde karşı mahalleye, az da olsa, lafını dinletebilecek bir söylemi var.
Son olarak bahsi geçen partilerin ve ittifakların sahip olduğu özellikleri ve ülkenin kendi içinde barındırdığı toplumsal yapıları göz önüne aldığımızda Türkiye için en sağlıklı hükümet sisteminin parlamenter sistemde olmak şartıyla bir koalisyon hükümeti olacağını düşünüyorum. Şeffaf, denetlenebilir, kuvvetler ayrılığı çizgilerinin net bir şekilde belirli olduğu bir yapı ancak birden çok partinin ve farklı ideolojilerin yer aldığı bir hükümetle olabilir. Türkiye’nin kutuplaşmadan ve kimlik siyasetinden çıkıp siyasa üreten uzlaşmacı bir siyaset iklimine kavuşması bu şekilde olabilir.

Can Selçuki

Kamuoyu araştırma ve büyük veri analizi alanlında hizmet veren İstanbul Ekonomi Araştırma şirkenin Genel Müdürdür.

4 sene boyunca Dünya Bankası Ankara Ofisinde ekonomistlik görevi yürütmüştür. Bu görevi sırasında Türkiye ve Azerbaycan’da kamu ve özel sektör ile rekabetçiliğin arttırılması alanında çalışmalarda bulunmuştur.

Dünya Bankasına katılmadan önce 3 sene boyunca Büksel merkezli Avrupa Politikaları Çalışmaları Merkezinde (CEPS) ekonomist olarak çalışmıştır. Türkiye’de ticaretin rekabetçiliği, bölgesel rekabet ve inovasyon politikaları üzerine makale ve raporları bulunmaktadır. Halen Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) yönetim kurulu üyeliği yürütmektedir.Yüksek lisans derecesini, ekonomi alanında Bocconi Üniversitesi’nden almıştır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top