“Kadına şiddete hayır’ vazgeçilecek bir konu değildir”

İki genç kadın sanatçı Zei ve Aneeka, yayınladıkları ‘Kadın’ şarkısı ile kadına şiddete “Hayır!” derken, tüm insanlığı bu durum karşısında birlik olmaya, ayağa kalkmaya davet ediyor.

Türkiye’de kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor. Röportajın ilk sorusunda da okuyacağınız üzere Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Temmuz ayı verilerine göre geçtiğimiz ay bu topraklarda 20 kadın katledildi. İstanbul Sözleşmesi’nin defterini çoktan kapatıp çöpe atan devlet tarafından bu cinayetlerin akıbetiyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmazken, son olarak 28 Temmuz’da evinden çıkan ve daha sonra cesedi ormanlık alanda paramparça halde bulunan Azra Gülendam Haytaoğlu’nun haberi geldi. Katil Mustafa Murat Ayhan’ın ifadesinde, çok yakından tanıdığımız hayli ‘hafifletici’ sebepler elbette kendine yer buluyordu: Alkol, uyuşturucu, kendini kaybetme…

Bu cinayetlerde artık “Yeter!” demek bir şey ifade etmiyor. Daha doğrusu hiçbir şey bir şey ifade etmiyor. Sokakta kadın cinayetlerini proteste edenlere polis saldırıyor, sosyal medyada konuyla ilgili bir paylaşım yaptığınızda “Ama o da…” ile başlayan yorumlarla karşılaşıyoruz. Katillerin, adalet, hak, hukuk gibi kavramlarla ilişkisini çoktan kesmiş Türkiye’de, cinayetleri işlerken kendilerine olan ‘güveni’ de hayli sağlam olduğu için kadına şiddete giden yolun kapısını kapatacak bir anahtar yok maalesef. ‘Üç maymun’ benzetmesi en çok bu ülkeye yakışıyor nedense…  

‘Enseyi karartmamak lazım’ gibi haybeye umut veren beylik laflarına girmeden, hala bu ülkede sesini yükselten, itiraz eden, kafa tutan insanları da görmezden gelemeyiz. Bu insanlar kendi ‘yollarının geçtiği yerlerden’, herkesi bu acımasız vahşeti durdurmaya, bu vahşeti sonlandırmaya, buna karşı birlik olmaya çağırıyor. Zei ve Aneeka da son yayınlandıkları ‘Kadın’ şarkısıyla kadına şiddete müzik yoluyla “Hayır!” diyor.

‘Kadın’ r&b ve soul türünde bir şarkı. Gayet neşeli bir açılışla dinleyiciyi karşılayan ‘Kadın’, sözler başlayınca soğukkanlı bir biçimde bir kadının cesedinin ağzından, onun ne yaşadığını, neler hissettiğini ancak ‘buz gibi’ bir bedenden çıkabilecek ifadelerle anlatıyor. Şarkı, konuyu hiç eğip bükmeden, Zei ve Aneeka’nın kendilerinin de ifade ettiği gibi, “Haberlerde gördüğümüz vahşetlerden farklı durumları yansıtmadan” gözümüze sokuyor. Zei ve Aneeka’yla kadın cinayetlerini ve ‘Kadın’ şarkısını konuştuk. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre geçtiğimiz sadece geçtiğimiz Temmuz ayında 20 kadın öldürülmüş. ‘Kadın’ şarkısının yayınlandığı hafta da 21 yaşındaki Azra Gülendam Haytaoğlu vahşice katledildi. Önce buradan başlamak isterim. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Öncelikle katledilen bütün kadınların ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz ve artık cinayetlerin, yapılan bu zulmün, sonradan alınan eğitimle bir alakası olmadığını burada da görüyoruz. Her katliam gibi, bu da bizi derinden sarstı fakat elimizden bir şey de gelmiyor sesimizi çıkartmak dışında. Adaletin yerini bulacağına inanmak istiyoruz.

‘Kadın’ şarkısı tahammül sınırının artık kalmadığının sonucu mu çıktı ortaya?

Bizce, şiddetin hiçbir türlüsüne tahammül ve tamah edilmemeli. Sadece kadınlar için değil, yaşayan bütün canlılar için bu böyle olmalı. Tahammül edildikçe şiddete taviz verilir.

‘Kadın’da dikkatimi çeken iki şey oldu. Birincisi; şu ana kadar yapılan kadına şiddetle ilgili şarkılarda genelde derinlikli sözler, daha metaforik anlatımlarla karşılaştık. Siz ise vahşeti direkt anlatmışsınız. İkincisi ise; bu şarkı bir anlamda bir ‘çağrı’ gibi geldi bana. “Arkandaki melekler” örneğin… Katılır mısınız bu görüşüme?

Bazı durumları açıkça anlatmak gerekir. Biz haberlerde gördüğümüz vahşetlerden farklı durumları yansıtmadık. Bütün gerçekliğiyle anlatmamız gerektiğini düşündük.

Şarkıdaki kadın neden cennetten değil de cehennemden yeryüzüne düşüyor?

Bu şarkının bir çağrıdan ziyade, şiddetin karşısında sonuna kadar duracağımız bir dayanışmanın temsili olmasından yanayız. “Meleklerin ordusu var arkamda” sözleri ise, öldürülen bütün kadınların bize yalnız olmadığımızı hatırlattığını ve onların da bizimle olduğunu hatırlamamız gerektiğini anlatmak istiyoruz. Dünyada cehennemi yaşattıkları için, yeryüzüne melek olarak indiklerini tasvir ediyoruz.

Sanatçılar, bazı siyasetçiler, konuyla ilgilenen kadın platformları yılmadan “Kadına şiddete hayır!”dan vazgeçmiyorlar. Ancak bu vahşetin önüne de geçilemiyor. Neden bu farkındalık yaratılamıyor sizce?

“Kadına Şiddete Hayır!” zaten vazgeçilecek bir konu değildir. Bu şarkı ‘kadın’ı ele alıyor olsa da bahsettiğimiz gibi bütün canlılara şiddete hayır! Eğitim evde, çocukluktan başlıyor. Ebeveynlerin verdiği eğitim ve aile yakınlarının çocuğa yaklaşımı bilinçaltında çok büyük izler bırakıyor. Söylenilen her söz, her itham, her eleştiri çocuğun aklına kazınıyor. Kesinlikle her koşulda cinsiyetçi söylemlerden kaçınılması gerektiğini düşünüyoruz.

Geçen hafta, kendisi de kadına şiddetle ilgili bir şarkı yapan Dersu Doğan'a kadına şiddetle ilgili şarkıların genelde kadın sanatçılar tarafından üretildiğini, konuya erkek gözüyle bakmanın nasıl olduğunu sormuştum. Dersu Doğan da, herkesin ses çıkarması gerektiğini belirtip, "Ama bu sorunun öznesinin kadın olduğunu ve olabildiğince kadınların bu konuda söz sahibi olması gerektiği tarafındayım," diye eklemişti. Protesto eylemlerinde de erkekleri hiç göremiyoruz. Ben de erkeklerin bu konuda pasif ve geride kaldığını düşünüyorum. Siz nasıl özetlersiniz bu durumu?

Kadın, erkek olarak ayırmak istemiyoruz bu konuyu.

Herkesin elinden geldiğince sesini çıkartması gerektiğini savunuyoruz. Çünkü artık herkes bilinçlendi, herkes sosyal medya kullanıyor. Herkesin her şeyden anında haberi oluyor. Twitter olsun instagram olsun herkes sosyal mecralardan örgütleniyor, bir şekilde adalet istiyor. Eşitlikten yana bir dünya tek temennimiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi