Kampanya

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 10, 2022 / 07:46

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerine az kaldı. Üç ay mı? Yedi ay mı? Yoksa dokuz ay mı?

Seçimlerin ‘normal zamanı’ 18 Haziran 2023. Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi ‘normal zamanında’ yapılırsa Erdoğan aday olamıyor. Bakmayın “Seçimler normal zamanında yapılacak” deyip durduklarına.

Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olması Anayasa’ya aykırıdır. Zaten bu tartışmanın açılmasını Akape de istemez Erdoğan da. Bu nedenle seçim zamanından önce yapılacaktır.

Akape ve yancısının erken seçim tarihini belirlemek için TBMM’de yeterli sayıları yok. Muhalefetin de ikna edilmesi gerek.

Erken seçimin Anayasa’mızda bir tarifi yok. Yani ne kadar erken yapılınca erken seçim sayılır, belli değil. Anayasal bir boşluk var burada. 18 Haziran yerine 11 Haziran’da yapılsa erken seçim sayılır mı? Anayasada belirli bir zaman dilimi vazedilmediğine göre 11 Haziran erken seçim sayılır herhalde.

Ama muhalefet 11 Haziran’a oy verir mi? Herhalde vermez. Bir hafta daha bekleyip Erdoğan’ın adaylığına engel olmak varken, neden ikram etsin ki üçüncü kez aday olma imkanını? Erdoğan artık seçim meçim kazanamayacak olsa bile…

Diyorlar ki, “Biz ona mağduru oynama fırsatı vermeyelim ve sandıkta yenelim”. Güzel söylersiniz de, üçüncü kez adaylık Anayasaya aykırı. Muhalefet bir anayasa ihlaline ortak mı olacak yine?

Bu durumda seçimler “erken” sıfatını hak edecek bir tarihte, yani bu yıl Kasım ayında veya en geç gelecek yılın Mart’ında yapılır diye düşünmek mümkün.

Eldeki verilerle mantık yürütünce bu sonuca varılıyor. Ama siyaset bu. Belli olmaz. Baksanıza, şimdi bir de 14 Mayıs lafları dolaşmaya başladı.

Seçim hangi tarihte yapılacak olursa olsun, kampanyanın fiilen başladığını söylemek mümkün.

İktidar cenahının geçmiş kirli sicili ışığında, kampanyanın yine büyük bir eşitsizlik ortamında gerçekleşeceğini öngörmek gerekir.

Bir taraf devletin bütün imkanlarını fütursuzca kullanacak.

Valiler, kaymakamlar iktidarın kampanyasına bilfiil katılacaklar. Emniyet teşkilatı da zaman zaman el verecek.

Diyanet 130 bin kişilik kadrosuyla Akape güzellemeleri yaparken, tarikatlar Akapeye ve Erdoğan’a oy verenlere cennet müjdeleyecekler.

TRT ve Anadolu Ajansı iktidarın megafonu olurken, RTÜK, Basın İlan Kurumu muhalefetin sesini kısma görevini üstlenecek.

Muhalefetin sesini hepten boğmak için düşündükleri dezenformasyonla mücadele yasa tasarısı TBMM’de geri çekildi. Çekilsin. Ne gam?

İletişim Başkanlığı, yani şu yerli Goebbels’in başında bulunduğu “Propaganda ve halkı aydınlatma bakanlığı” bünyesinde bir dezenformasyonla mücadele birimi kuruldu bile. Başına da baş pelikanı getirdiler. Hayırlara vesile olsun.

Ben bilgi edinme hakkımı kullanarak başkan beye “Camilerimizi yaktılar” demenin dezenformasyon olup olmadığını sordum. Ama cevabı bilirler de söylemezler herhalde.

Kampanya boyunca Cumhurbaşkanlığının uçak ve araç filoları iktidar adayının emrinde olacak. Sadece Cumhurbaşkanlığının mı? Bütün devlet teşkilatının!

Eğer keyfi o şekilde tecelli ederse, iktidar mesela emrindeki yargıya HDP’yi kapattırabilecek.

Halkın güvenini tümüyle yitiren Yüksek Seçim Kurulu marifetiyle daha ne güzellikler yapabileceğini tahmin etmeye hayal gücümüz yetmez. Yani her türlü oyuna, hileye, mızıkçılığa, yalan dolana hazırlıklı olmak gerekir. Muhalefetin önceki seçimlerde kazandığı deneyim sayesinde iktidara bu konuda fazla alan bırakmayacağını umuyoruz.

Kampanya boyunca iktidar insanlarımızı bölmeye, ayrıştırmaya, kutuplaştırmaya devam edecek. Hiçbir kuşkumuz olmasın.

Yapay bir beka söylemi, “Bayrak inmez, ezan susmaz” hamaseti, “Bunların alayı terörist” safsatası, “Bunları hepsi FETÖ’cü” yalanı, “Biliyorsunuz alevi” lafları dökülecek dudaklarından her gün.

Ve tabii iktidar, alet kutusundaki en önemli kampanya aracını, yani iftirayı utanmadan, sıkılmadan, tepe tepe ve tepine tepine sonuna kadar kullanacak.

“Mansur Yavaş kazanırsa su faturalarını DHKP-C’liler getirecek” dediler. Hatırlayın.

Ülkenin içişleri bakanı İBB’de 455 terörist olduğunu söylemedi mi TBMM kürsüsünden geçen Aralık’ta? Hâlâ arıyorlar. Bulamıyorlar…

Yıllardır “Camiye ayakkabılarıyla girdiler, bira içtiler” diye sallarken, şimdi el yükseltip “Camilerimizi yaktılar” demiyorlar mı? Daha da diyecekler. “Camilerimizi yaktılar” diyecekler meydanlarda. Ve inananlar çıkacak.

Bunlar köpeğe bile iftira atmadılar mı ceplerinden çıkardıkları kakayla? Yakalandılar. Yüzleri bile kızarmadı.

Kızarmaz. “Hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şeyler oldu” diyebilen bir ekip bu.

Devam edecekler. Her gün yenisini uyduracaklar.

“Zillet ittifakı kazanırsa sosyal yardımlarınız kesilecek” diyecekler.

Diyecekler de diyecekler.

Ama başaramayacaklar. Kötüler kaybedecek bu sefer.

Kaya Türkmen (d. 30 Eylül 1956, Brüksel), Türk diplomat.1974 yılı Saint Joseph Fransız Lisesi ve 1979 yılı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. 2007-2010 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin Lizbon Büyükelçisi olarak görev yapmış, 2010 yılında Türkiye’nin KKTC Lefkoşe Büyükelçiliği görevine atanmıştır. Emekli Büyükelçi Doğan Türkmen’in oğlu, eski Hamburg Başkonsoloslarından Galip Evcen’in torunudur. KKTC halkı ve yönetimi ile Türkiye’nin karşılıklı anlayış ve güven ilişkisini daha ileri seviyelere taşımak için çabalarda bulunan Kaya Türkmen Şubat ayında Lefkoşa Büyükelçiliği görevinden ani bir şekilde alınarak merkeze atanmış ve bu durum KKTC halkı ve yönetimi tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Kasım 2011 – Eylül 2013 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Avrupa Genel Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Eylül 2013 – Kasım 2017 tarihleri arasında Stokholm Büyükelçisi olarak görev yapmış ve merkeze dönerek kendi isteğiyle emekli olmuştur.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top