“Kanal İstanbul” Bir Yıkımın Öyküsü

Sadece İstanbul’un değil ülkemizin doğasına, ekonomisine, yaşamına geri dönülemez zararlar vereceği nedeniyle başından beri karşı olduğum Kanal İstanbul isimli projenin Çevre Düzeni Planı’nda, geçen ay bir kez daha değişikliğe gidildi.
Değişiklik çerçevesinde, daha önce “istihdam getireceği iddia edilen teknoloji geliştirme bölgesi ve kongre alanları”ndan vazgeçilip bu alanlar konut alanlarına çevrildi.
Bir kez daha Kanal İstanbul projesinin yanında olanların ortaya koyduğu savların ne kadar hatalı olduğunu belirtmek istiyorum.
Gemi trafiği ve kaza sayısı: İstanbul Boğazı'ndan geçen yıllık toplam gemi sayısı 2006-2018 yılları arasında toplam yüzde 24 azalmıştır. İstanbul Boğazı'nda son 15 yılda yaşanan kaza sayısı yüzde 39 azalmıştır.
Montrö Sözleşmesi: Türkiye'nin türlü sebeplerle Kanal İstanbul'dan geçişi dayatması taraf devletlerden herhangi birini sözleşmeyi sona erdirmeye itebilir. Böyle bir durumda yabancı savaş gemilerinin ve denizaltıların Boğazlardan geçiş hakkı doğacaktır.
Zaman ve maliyet: Projenin tamamlanma süresi toplam 7 yıl olarak duyuruldu ancak her şeyin yolunda gittiği bir ortam içinde bile bu çapta bir proje 15 yıldan önce tamamlanamaz. Projenin 140 milyar TL’ye mal olacağı hesaplanmış. Bu tutar da kesinlikle gerçekçi değildir. Bu kadar fazla bilinmeyenin olduğu bir proje, açıklanan rakamdan iki kat fazlasıyla bitirilirse işin sonunda bunu yapanlar kendilerini şanslı kabul edebilirler.
Çevresel etki: Proje 10 ilçenin sınırlarının içine girmekte, 19 mahalleyi kapsayan 36 bin 453 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Bu proje ile birlikte 8.300 hektar alan imara açılmaktadır. Proje Sazlıdere Barajı'nı tamamen yok edecek, Terkos Gölü'nün su toplama havzası yok olacak ve Terkos Gölü tuzlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Proje etki alanında kalan ve projeden etkilenecek toplam orman arazisi 13 bin 400 hektardır. Proje için en az 400 bin ağaç kesilecektir. Kanal İstanbul yapılırsa bölge on yıllar boyunca bir hafriyat ve inşaat sahası olacak. Bu daha fazla fosil yakıt ve sera gazı salımı anlamına gelecektir. Kırsal alanlar yok olacak, kentsel ısı adaları artacak ve basınç farklılıkları, rüzgarlar gibi özellikler olumsuz etkilenecektir
Sosyal değişiklikler: Proje hayata geçtiğinde tarım ve hayvancılık faaliyetleri sona ereceği için bölge halkının geçim kaynakları da yok olacak, yerleşik nüfus yerinden edilecektir. Bölgedeki 134 milyon metrekare tarım alanı yok edilecek ve bu alanların 83 milyon metrekaresi yapılaşmaya açılacaktır. İstanbul Boğazı ile açılacak kanal arasında oluşacak adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Bu adaya sadece deniz yolu, köprü veya tüneller vasıtasıyla ulaşılabilecektir.
Afet riskleri: İstanbul'un beklediği büyük deprem çok daha yüksek bir şiddet ile burada hissedilecek, kanal yapısı bundan ciddi hasarlar görecektir. Tsunami dalgalarının kanalın içerisine girmesiyle etki ve yıkım çok daha büyük olacaktır.
Arkeolojik alanlara etkiler: Bathonea Antik Kenti, Yarımburgaz Mağaraları, Küçükçekmece iç dış kumsalı, Soğuksu 1. Derece Doğal Sit Alanı ve Rhegion 2.Derece Arkeolojik Sit Alanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Bu konu başlıkları ve daha fazlası sayfalarca ele alınabilir. Ancak, sonuç değişmez. Bu projenin tek doğru yanı varsa o da adına eklenen “Çılgın” ibaresidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi