Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Kanal İstanbul ve Montrö

İbni Haldun’un “coğrafya kaderdir” tezi üzerine çok söylendi, yazıldı. Türkiye’de son dönemin siyasal gelişmelerine bakınca, coğrafya yerine “toplumlar üzerinde yaşadıkları coğrafyanın kaderidir” demek, daha gerçekçi görünüyor.
AKP-MHP ortaklığı, Türk-İslam Sentezi ürünü iktidarlarının ömrünü uzatmak için her türlü yönteme baş vuruyor. Bozuk bir saatin sarkacını andıran, kararsız dış politika çizgileri bu gidişle Karadeniz’deki dengeleri sarsmaya aday.
İktidardaki ikilinin kamuoyuna inşaat-rant ikilisinin vazgeçilmez çekiciliği gibi sundukları, Kanal İstanbul projesi gerçekleşirse; Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki hakları yeniden tartışma konusu olabilir.
Oysa Kala-i Sultaniye Anlaşması (1809) kapsamında İngiltere’ye verilen tavizlerle sona eren, Sevr ile tümüyle ortadan kaldırılan Karadeniz’deki Osmanlı hakimiyeti, geçen 127 yılın ardından 1936’da imzalanan Montrö Anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarına yeniden canlandırılmıştı. Şimdi aralarında TBMM Başkanı da bulunan AKP sözcüleri ve bazı yandaş yazarlar, sözde bir yetki tartışması açarak, Montrö’nün tek imza ile ortadan kaldırılabileceğini gündeme getiriyorlar.
Sovyetler Birliği’nin tasfiyesinin ardından, Varşova Paktı üyesi iki ülke; Bulgaristan ve Romanya’nın ABD saflarında yer almaları, Gürcistan’da Rusya ile sorunlu bir iktidarın yine ABD tarafından desteklenmesi, Ukrayna ile Rusya arasından yaşanan gerginlik sürecinde, Montrö’yü tartışmaya açmak ve geçersizliğinin tek bir imza ile sağlanabileceğini ortaya atmak, bilinçsiz bir tercihe benzemiyor.
AKP-MHP ortaklığının Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin bölgeye gelişlerini sınırlayan, bu anlaşmanın göz ardı edilmesine yol açacak, pahalı bir yatırımı gündeme getirmesinin, ABD ile ilişkilerinden bağımsız geliştiğine kimseyi inandırması sandıkları kadar kolay olmayacaktır.
Ortadoğu’da izlediği politikalarla çıkmaza giren, Suriye’de bataklığa sürüklenen bu iktidarın, ABD üzerinde S-400’ler ile tasarladığı etkileşim, beklemediği bir yöne doğru evrilince, hızla yön değiştirerek yeniden BOP’un gönüllü bir parçası olmak istemesi, şaşırtıcı değil.
Uluslararası Hukukun benzer özellikleri taşıyan geçitlerde, başka ülkelere tanımadığı hakları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin iki yıllık zorlu görüşmeler sonunda kazandığı bir sözleşmedir, Montrö.
Atatürk’ün tasarladığı ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın yönettiği süreç, dönemin siyasal dengelerini gözeterek kazanılmış diplomatik bir başarının örneğidir.
Şimdi birden bire ABD’nin Körfez’deki köprübaşı olmanın ötesinde, siyasal ya da askeri gücü olmayan Katar ile Kanal İstanbul adını verdikleri bir rant projesi ortaklığına soyunmak, salt AKP’nin inşaat hırsıyla açıklanamaz.
Kanal İstanbul Karadeniz’de kıyısı bulunmayan ülkelere ait savaş gemilerinin, Boğaz geçişlerini, kalış sürelerini ve sahip oldukları silahların atış güçlerini sınırlayan, Montrö’nün göz ardı edilmesi anlamına gelir.
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına alternatif bu su geçidinin hizmete girmesi, Rusya ile sürdürülen yakın işbirliğini kesinlikle çıkmaza sokacaktır.
İki ülke arasında bu yüzden başlayacak olası bir gerginliğin, Suriye’deki askerlerimiz için tehdit oluşturacağına ise hiç kuşku yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi