‘Kavl’: Gönüllere giden yol

Sonat Bağcan, Anadolu’nun bizlere bıraktığı mirastan feyz alarak çıkardığı ‘Kavl’ EP’sinde bu toprakların kokusunu içimize çekmemizi sağlıyor.

Anadolu adı konulamayacak bir mozaik, medeniyetler yuvası, bir yelpaze. Adına ne derseniz deyin insanı, doğayı hatta evrenin tüm elementlerini içinde barındıran dipsiz bir kuyu. İnsanoğlu şu zamana kadar Anadolu’nun kıymetini bildi mi, tartışılır. Savaşlar, zulümler, katliamlar, kardeşin birbirine kıyması, yeşilin mavinin halen süren talanı bu kadim uygarlığı epeyce yaşlandırdı. Ancak onu ısrarla yaşatmayı sürdüren bir öğe tüm inadıyla mücadelesini sürdürüyor: Sanat…

Yüz yıllardır üzerine yazılıp çizilmekten bıkılmayan, söylenecek söz, yakılacak ağıt tam bitti derken yerine yenisi koyulan Anadolu günümüz insanının onu anlamak yerine sadece ‘gezip görmekle’ yetindiği bir yer olarak varlığını sürdürüyor. 21. yüzyılın insanı nefes alış verişini bile elektronik cihazlara bağlamışken kendisinden Anadolu’yu anlamasını beklemek en basit deyimiyle ahmaklık olur.

Bu kadim kültürün bize mirasını yaşatmak isteyenler elbette yok değil. Ve bunu da yukarıda belirttiğim gibi sanatla yapıyorlar. Bu isimlerden biri de Sonat Bağcan. Sanatçı, 2020 yılında ‘Anadolu Toprakları Erenleri’nin sözlerini bestelediği, kulağımızda olan ama anlamını zamanla kaçırdığımız türkü ve deyişlere ses olduğu albümünün ilk EP’si ‘Kavl’ı çıkardı.

‘Kavl’, “tınlayan sözcüklerin idrakine yaklaşabilme aşkını yüreğinde hisseden bir yolcunun hizmeti; ancak gönülle idrak edilebileceklere sesiyle vesile olabilme aşkı” olarak tanımlanıyor. Bu, Sonat Bağcan’ın EP’si için çok uygun bir isim, zira Bağcan bu albümde; Yunus Emre’nin ‘Yine Geldi Aşk Elçisi’ ve Seyyid Nesimi’nin ‘Sığmazam’ adlı eserleriyle beraber Kul Himmet Üstadım’a ait ‘Gafil Gezme Şaşkın’ı da seslendirmiş.

Tamamıyla bu topraklara ait olan şarkılardan oluşan EP, bir an için arkamıza dönüp bize nelerin miras bırakıldığını anlatan bir çalışma olmuş.

Sonat Bağcan’la 3’te 3

Selda Bağcan’ın akrabası olmak müziğinize ne kattı?

Kendini müzikle ifade etmek, ailemizin ayrılmaz bir parçası. Hepimiz, bize emanet edilen seslerimizle biraz daha sorumluluk alarak, bütün için hizmeti seçmişiz. Erenler, bana kendimi sadece bir soyadı ile ifade etmemeyi de öğretti.

Herkesin halası gibi, normal hayatta halamız; biz ancak sahnede hatırlıyoruz onun Selda Bağcan olduğunu. Halkı adına, söyleyeceğini söylemekten çekinmeyen bir kadın, O da bu toprakların çok kültürlülüğüne hürmetle; deyişleri, çeşitli dillerde türküleri, ilahileri; her birine eşit mesafede kalarak seslendirmiş, bir kültürel değer.

Tüm kardeşler albümlerimizi halamın senelerdir emek verdiği Majör Müzik’ten çıkardık. Desteğini, her anlamda hep arkamızda hissetmişizdir.

Gelişen teknoloji, deyim yerindeyse nefes almadan yaşanan zamanın toplumu geleneksel değerlerden uzaklaştırdığını düşünüyor musunuz?

Düşünmüyorum. Geleneksel değerlerimizin, geleneği anlamadan, tekrarın sadece alışkanlığa dönüştüğü tavırdan daha anlaşılır, daha güncellenmiş ve daha derin anlamlara açılışı için bir fırsat olarak görüyorum.

Şarkıları neye göre belirlediniz?

Yaklaşık 2,5 yıldır üzerinde çalıştığım bir ‘ilham’. Yunus Emre, Nesimi ve Garip Bektaş sözlerini bestelediğim; yine bu toprakların ozanlarının söylediği anonim eserlerin de yer aldığı bir EP. Şimdilik 3 eser yayınladık; toplamda 10 eser var, sırasıyla yayınlayacağız.

Yunus, bize 13.yüzyıldan sesleniyor; Nesimi ise 14.yüzyıldan…

Nesimi, ‘Ben Hakk’ım; Hakk bende, ben Hakk’tayım’ dediği için, derisi yüzülerek öldürülüyor.

Söz o kadar güçlü ki; zamansız ve mekânsız!..

Bizler, hatırlasak da hatırlamasak da her birimiz Aşk elçileriyiz, sığmıyoruz zamana ve mekâna! Böyle zulmün olduğu ‘dünya’ dediğimiz yere, ancak Aşk’a düşmenin büyüsü için gelinir belki de…

Ben de albümdeki eserleri seslendirmek için araştırma yaptığımda öğrendim, birçok şeyi… Mesela hepimizin kulağında olan ‘Gafil Gezme Şaşkın’ın sözleri, 16. yüzyılda yaşayan Kul Himmet’e ait zannediyordum. Halbuki 18-19. yüzyıllar arasında yaşamış Kul Himmet Üstadım mahlasını alan bir ozana aitmiş. Hoş, Pir Sultan Abdal’a ait diyen de var, Teslim Abdal’a ait diyen de…

Kulaktan kulağa söylenegeldiği için bazen kime ait olduğu kesin olarak bilinemese de insana kendi varoluşunun başka kapılarını açan sözler olduğu kesin.

Sözün özü, şöyle diyor Erenlerimiz: “Gafil gezme şaşkın! Sen bir Aşk elçisisin ve bu kaba da sığmazsın!”

Kavl, aslında hepimizin bildiği bir sözcük. Türk Kültürü’nde kız isteme törenlerinde ‘Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle’ cümlesi illa ki zikredilir. Söz, sözleşme, iletmek, ilan etmek gibi birçok anlamı var. Sadece 4 harfin yan yana gelmesiyle oluşan basit bir kelimenin altında, bir o kadar da derinlik olduğunun, en güzel kanıtı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi