Kazanmak / Kaybetmek

Bu sene yatırım açısından çok heyecan verici haberleri takip etme fırsatını yakaladık. Farklı sektörlerden Türk girişimlerin kendini uluslararası arenada kanıtlaması hepimizi gururlandırırken, uzaktan izlerken yaşanılan zorlukları, karşılarına çıkan engelleri ve başarı gelmeden önceki başarısızlıklarını göremiyoruz, belki de yok sayıyoruz.
Spordan örnek vererek devam etmek çok daha kolay olacak benim için. Hayatımı sahanın içerisinde geçirmiş bir birey olarak, kazandığımda ve kaybettiğimde yaşadıklarımı en iyi şekilde tecrübe etme fırsatı yakaladım bu kadar sene sonrasında. Şimdi de bu tecrübeyi saha içinde ve saha dışında bir şekilde paylaşmaya devam etmeye çabalıyorum.

Kazanırsan
Oynadığımız her maçta bir kazanım var esasında. Kazanırsan, her şey çok güzel, bir sonraki sayfayı çevirmen bir o kadar da kolay oluyor. Eğer kazanırken, iyi şeyleri yapmışsan o zaman zaten bir seferde iki kere kazanmış oluyorsun. Ancak kazandığında geneliyle hikâyede perde arkasında kalmış bazı şeyler oluyor: hataların, eksikliklerin.
Kaybedersen
Kaybettiğinde de bir şeyler kazanabiliyorsun. Ancak eksik olduğun şeyler, aslında sadece kaybettiğinde ortaya çıkıyorlar. Hatta hem zihninde konuşan o negatif karakter sayesinde, eksikliklerin Neşeli Günler’de Ziya’nın anlattığı Aslan gibi, hiç olmadığı kadar büyük ve korkunç gözükebiliyor. Karşılaşmada bir hata mı yaptın, “Nasıl yaparsın o kadar basit bir hatayı, ilk defa mı oynuyorsun bunu?!?” En komik olanı, bu cümleyi hem iç sesin sana farklı versiyonlarda söyleyebiliyor, hem de dışarda senin korucuyu çemberinin dışındaki tanımadığın herkesten bir o kadar daha farklı versiyonlar duyabiliyorsun.

Ders almak
Kaybetmenin en büyük lütuf olduğunu anlayabileceğin ilk an ise kendine gelişme alanı görmeye başladığın an oluyor. Hatalarından ders almaktan bahseder büyüklerimiz ve mentorlarımız. Ders alabilmek için tabii ki önce hata yapmak gerekiyor. Hata yapmadan, daha doğru, daha iyi nasıl yapabileceğini bilemiyor insan. Hatta öğrenemez.
Yatırım hikayelerinin heyecanını bu yüzden, sezon içerisinde kazanılmış bir derbi maçına, ya da o sezonun en mühim kupasının kazanılmasına benzetiyorum biraz ben. Öncesini unutmak için güzel bir vitrin yaratıyor özellikle uzaktan içini bilmeden takip edenlere. “Abi ne kadar basit bir fikir ne kadar yatırım aldı, ben de yaparım” diyor insan ister istemez. Arkadaki emeği, mesaiyi ve süreci yaşamak istemeden o yatırım noktasına ulaşmak isteyen çok fazla girişimciyle tanışıyoruz.

Sürdürülebilir başarı
Eğer başarılı bir girişimin parçası olmak istiyorsanız, alabileceğiniz en büyük yatırımın hayalini kurmaktan daha güzel bir şey yok, ancak o noktaya ulaşmak için göstereceğiniz çabanın sürdürülebilirliği alacağınız bütün yatırımlardan çok daha önemli. Çünkü özünde yatırım kararını veren kişiler genelde girişimciye ve yaratmak istediği değere ne kadar inandığına bakıyor. Bu noktada da kazanılan maçlarda bulutlara, kaybedilen maçlarda da yerin dibine gitmeden, ayaklarımızın yere basması ve her iki sonuca rağmen bir sonraki gün, bir öncekinden nasıl daha iyi olabileceğimizi düşünerek hareket etmeliyiz. Bunu başardığımızda hem çok önemli bir alışkanlığı hayatımıza entegre etmiş hem de başarıya bir adım daha yaklaşmış oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sinan Güler Arşivi