Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

“KEDİYE KEDİ DEMEK” BU KADAR ZOR MU?

Toplumun ve ülkenin gündeminde hayat pahalılığı, sığınmacılar sorunu, uyuşturucu, asayiş gibi can sıkıcı konular ve tartışmamız gereken çok önemli hususlar var, biliyorum. Ancak son haftalarda teröre çok şehit verdik; birçok yuvaya ateş düştü, yüreklerimiz yandı. Şehitlerimize ve şehit yakınlarımıza saygı göstermeliyiz ve acılarını paylaşmalıyız. Ancak bu yetmez; bu sonucun sebeplerini sorgulamak ve sorumluluklarımızı hatırlamak durumundayız diye düşünüyorum.

17 Nisan 2022 tarihinde başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu’nda bugüne kadar kaç şehit verdiğimizi bilemiyorum, ancak son bir haftada altı askerimizi, bir öğretmenimizi ve 5 yaşındaki Hasan yavrumuzu terör örgütü saldırıları ile kaybettik. Bir hafta önce de istanbul’da İstiklal Caddesi’ne konulan patlayıcı ile üç aileden 6 insanımızı teröre kurban vermiştik.

Mesele sayı meselesi değil; bir tek insanımız dahi ölmemeli, ancak neden bu saldırılar bu günlerde bu kadar arttı ve neden bu kadar kaybımız var?

Ölümleri kanıksadık, duyarsızlaştık galiba…

Acı ve tehlikeli olan husus budur. Olayları terör ve terör örgütü diyerek ve lanetliyerek geçiyoruz, sebebi ve müsebbibi sorgulamıyoruz.

1984 yılından bu yana yaklaşık 40 yıl oldu, sanki adı konmamış bir savaş halindeyiz; sınırlarımızı ve insanımızı korumak için binlerce insanımızı ve güvenlik görevlimizi adına PKK dediğimiz terör örgütünün saldırılarında kaybettik.

Özellikle Irak’ın kuzeyinde ve Türkiye’nin güney doğusunda dağlarda, mağaralarda saklandığı/barındığı iddia edilen bu terör örgütü, bu kadar uzun zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve NATO’nun en büyük ikinci silahlı gücü olan Türk Silahlı Kuvvetleri ile mücadele edebilir mi?

Hatırlatırım; bu PKK, sağ-sol kavgasını bahane ederek 12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbe yapan ABD’nin “our boys” diye sahiplendiği malum askeri cuntanın döneminde;1984 yılında Eruh baskını ile eyleme başladı.

PKK terör örgütü gücünü kimden alıyor?

Kullandıkları ağır silahlar, havan topları, sofistike silahlar, roket atarlar, tank savarlar, patlayıcılar, savaş araçları hangi ülkelerin malı…

Mali kaynakları ve lojistik desteği kimlerden alıyorlar?

Biz kiminle savaşıyoruz?

Askerimizi, polisimizi, devlet görevlilerini, vatandaşlarımızı katleden alçaklar kim?

Bir gölge oyunu oynanıyor ortada!

Ne zaman “kediye kedi diyeceğiz”?

“Kibarlık budalası” rolü oynamaktan ne zaman vazgeçeceğiz?

Bu aymazlık bitsin artık gerçekleri söyleyelim.

Ülkemize saldıran ve insanlarımızı katleden silahın arkasında ABD’nin iradesi, desteği ve hain niyetleri bulunmaktadır. Bu konuda ilan edilmiş stratejik projeleri vardır. Türkiye, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkasya gibi çok değerli bir bölgenin tarihi, coğrafi, ekonomik ve siyasi yönden lider ülkesidir. Bu bölge, zengin enerji kaynakları, değerli madenleri, su varlığı, stratejik konumu ve jeopolitik değeri ile bir güç kaynağı olarak Türkiye’nin tarihi müktesebi olan bir coğrafyadır.

Bu bölgenin kontrol altında tutulması ABD için küresel güç olmanın mecburiyetidir. Ayrıca bu bölge, yeni küresel güç adayı ülkelere (Rusya, Çin, Hindistan) ve potansiyel güç merkezi olabilecek İran, Türkiye gibi ülkelere karşı ABD için stratejik değerde bir mevzidir.

ABD, bu sebeple Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da bulunmakta, PKK, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütlerini desteklemekte ve Türkiye’ye saldırtmaktadır. Demokrasi getirmek ve terörle mücadele etmek tescilli bir yalandır.

Ayrıca Batılı dost ve müttefiklerimiz(!) ve komşularımızın tamamı bir şekilde terör örgütlerine Türkiye’ye karşı destek vermektedir.

Kısacası ABD ve müttefiklerinin amacı güneyimizde önce bir Kürt koridoru oluşturmak sonra da Akdeniz’e sahildar kukla bir Kürt devleti kurmaktır. Bu sonucun tarihi derinliği bulunmaktadır; Sevr Antlaşması’nda Anadolu’nun doğusunda Kürtlere ( Sevr, Md 62-64) ve Ermenilere (Sevr, Md. 88-93) bir devlet kurmak sözleri vardı.

Türkiye Cumhuriyteti Devleti’nin kuruluş hukuku olan Lozan Barış Antlaşması’nı ABD imzalamadı ve meclislerinde onaylamadı.

“Müttefik” “stratejik ortak” veya “dost olmak” iddiaları devletlerin çıkar rekabetini önlemez. Ayrıca, güçlü olmak devletlerin “haydut/korsan” karakterini değiştirmez.

BENCE
Hayatını kaybeden tüm şehitlerimize rahmetler diliyorum.

Bu mücadeleyi veren güvenlik güçlerimize şükranlarımı sunuyorum.

Terörle mücadelede kararlı bir duruş ortaya koyan siyasi iradeyi tebrik ediyorum.

Bu mücadele bir milli meseledir; Milletin geleceği yani BEKA meselesidir.

Allah devletimize zeval vermesin.

“Büyük dağın dumanı da büyük olur”, “Sevdiği güzel olan yiğidin uykusu hafif olur.”

Bıkkınlığa yılgınlığa teslim olamayız!

Kafamızı kuma sokmayalım; düşmanın gözlerinin içine içine bakalım!

“Kediye kedi demek” bu kadar zor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi