KENDİMİ EN İYİ İFADE EDEBİLDİĞİM BİR DURUMUN İÇİNDEYİM

Son Güncellenme Tarihi: Nisan 11, 2021 / 18:05

Görsel ve işitsel dünyanın kapılarını yaptığı farklı işler ile ortaya koyuyor. Eserlerine baktığınız zaman ‘çok acayip bir kafa’ diyorsunuz ve o eserlerde insana iyi gelen bir duygunun içinde buluyorsunuz kendinizi. Son yıllarda en çok konuşulan isimlerden biri oldu kendisi. Eserleri çok ses getirdi ve herkes onu merak etti. Türkiye’de modern sanat akımının son yıllarda ön plana çıkan en iyi örneklerinden birisi o. İçinden sanat geçen her alanda üretimler yapıyor. Sanatçı Emre Yusufi ile uzun bir sohbet gerçekleştirdik sayfamız yettiği kadarıyla sohbetten çıkan röportajımızı sizlerle paylaşıyorum. İçinden sanat geçen bir hayat dileriz herkese. 

Sanatın farklı disiplinlerinde üretim yapıyorsunuz, bugünkü siz çocukluk hayaliniz miydi?

Kendimi en iyi ifade edebildiğim bir durumun içindeyim ve derdindeyim. Aklımda, duygumda bir takım şeyler var bunların tamamı görsel neredeyse bazen de bu ses oluyor o yüzden müzik de yapıyoruz. Görsel ve işitsel şeyleri hangi alanda nasıl iyi ifade edebiliyorsam o alandayım. Benim için hayatta değişmeyen şey; bilgisayar olduğu zaman bilgisayar o yokken de kalem. Görsel iş üreten bir insanım benim hayat gayem bu ve görsel üretmeye gelmişim bu dünyaya. 4 yaşında kalem tutmaya başlamışım ve o yaştan beri de çiziyorum. Aileden gelen genetik bir tarafı da var ama ne olduğu belli olmayan kalemi aldığım zaman karalama ve çizme isteği bu. Her şeyi data olarak kaydediyorum kafama ve bir gün bir şeye dönüştüreceğim diyerek yaşıyorum hayatta. Bütün gözlemlerimi de bu şekilde yapıyorum. Google gibi bakıyorum her tarafa.

BENİ BİLİNİR VE TANINIR YAPAN TARAF ÜRETTİĞİM SANAT OLDU

Reklamcı olarak başlayan hikayeniz nerede ve nasıl değişti?

Uzun yıllar reklam sektöründe çalıştım ve reklam bir takım işi. Elbette bunu da ben yapmıştım diye size örnek verebilirim hatta kullandığınız ürünler bazıları. O çalışmalar hem bir markaya hem de ajansa ait oluyor. O yüzden beni bilinir ve tanınır yapan taraf ürettiğim sanat oldu. Annem yurt dışında bir galerici, küratör ve sanat fuarı organizatörü. Annemden dolayı şanslıyım bu noktada ve beni yurt dışındaki çalışmalarım için hep destekledi. Ticari ilişkisinin bir getirisi olarak İtalyan bir galeri ile Türkiye’de bir ortaklığı vardı. 2016 yılında İtalyan galeri Vodafone Arena’nın orada gerçekleşen bombalama olayından dolayı Contemporary İstanbul Fuarı’na katılmaktan son anda vazgeçti. İtalyan galeri ve sanatçıları gelmekten vazgeçince fuarda onlara ayrılan alanlar boş kaldı. Ben de o süre içerisinde zaten sanat çalışmalarıma devam ediyordum. Ama kendimi majör bir şekilde gösterebilme şansım olmamıştı. Onlar gelmeyince annemin önerisiyle “duvarlar boş kalacak senin çalışmalarına yer verelim” dedi. Benim için bu durum bir şans oldu ve fuar çok başarılı geçti, işlerim satıldı. Meğerse ben böyle bir şey bekliyormuşum.

Bu yöntemle yapılırsa işler ilgi çeker

İlk büyük sergi ve önemli bir fuarda yer almak şansınız olmuş, o kadar ilgi göreceğinizi bekliyor muydunuz ve neden ilgi gördü eserleriniz?

Yurt dışında küçük demolarım vardı ve eserlerim sergilenmişti. İnsanların “aaa ne kadar esprili işler, eğlenceli işler” diyorlardı. İlk katıldığınız fuarda sizi genelde pek tercih etmezler “gelsin bakalım 2-3 defa daha katılsın görelim” derler. İsminizin ve yaptıklarınızın oturması gibi bir durum vardır. Reklamla uzun yıllar uğraşan biri olarak otomatik olarak şu tip refleksleriniz gelişiyor yani “ne yapıyorum, kime yapıyorum, nasıl bir etki istiyorum, ortaya çıkan sonuç ne olmalı” şeklinde çalışıyor kafanız. Kişisel zevklerimi sanatla birleştirdiğim zaman da ortaya aslına bakarsanız tahmin ettiğim bir sonuç çıktı. Tahmin etmenin ötesinde bu yöntemle yapılırsa işler ilgi çeker diye düşünüyorum.

Yaratıcı ve yenilikçi bulduğum çalışmalar yapıyorum

İlgi çekmek için mi sanat yaptınız?

Hayır elbette ama yaptığım sanatın ilgi çekmesini isterim. Yoksa niye yapıyorum gibi bir sorgulaması da var bu durumun o zaman evimde duvarları boyayayım. Öyle bir arenaya çıkmışsanız bir şekilde ilgi çekmesini istersiniz değil mi? Ben de belli bir strateji üzerinden yaratıcı ve yenilikçi bulduğum çalışmalar yapıyorum. Zaten bir şey çok yeni olduğunda belli ediyor kendini. Görülmemiş ve yeni olduğunda hemen kendini ön plana çıkartıyor iş, bu çok otomasyon bir şey. Bendeki durum da biraz öyle oldu otomasyon bir durum oldu. Çünkü o işi ortaya koyduğumda onun bir benzeri yoktu. Onun da bir benzeri olmadığını araştırmacı reklamcı ve stratejik düşüncemle biliyordum ve hissediyordum. Bunun bir benzeri yok ve şu anda bulduğum şey kıymetli demiştim zaten.

Yurt dışından nasıl bir tepki alacağıma daha çok önem veriyorum

Peki benim bu eserlerimdeki yenilikçi yorumlamamı anlayamazlar, sanat çevreleri ve eleştirmenler tarafından tepki alırım diye bir endişeniz oldu mu?

Bu sanat eleştirmenlerinin nerede olduğuna bağlı açıkçası. Türkiye’de herkese saygı duymakla beraber dünyanın Türkiye’den çok daha büyük olduğunu biliyoruz ve sanat alanında da bu böyle. Ben yurt dışından nasıl bir tepki alacağıma daha çok önem veriyorum. Ben eserlerimi Venedik’te sergiliyorum ve orada hayranlık varsa işlerime, sanat eleştirmenleri beğeniyorsa bundan sonra burada yapılan diğer eleştiriler popülist bir eleştiri olur düşüncesindeyim.  

Kontrast olaylardan besleniyorum ve müthiş keyif alıyorum

Sizin tarzınız ne, neden Herkül mesela nasıl bir imza atıyorsunuz işlerinize?

Benim işlerimde bir imzam var ve o imza kontrastların armonisi.  Kontrast olaylardan besleniyorum ve müthiş keyif alıyorum. Siyahın karşısına beyazı, parlağın karşısına matı, hızlının karşısına yavaşı koymak, statik dinamik yani mitolojinin yanına modern kafa bende hep böyle çalışıyor. Kontrast işlerden bir tanesi Herkül’ün hikayesi şöyle; bir gün motor kullanıyordum ki motor dinamik bir şey motorun üstünde statik bir şey ne olur diye düşündüm ve heykelden daha statik bir şey yok. Motor kullanan bir heykel ne kadar güzel kontrast bir görüntü olur aslında olmayacak iki şey. Heykel motosiklet kullansa çok hoş olur diyerek öyle başladım çizmeye fakat gördüm ki bu çizerek olacak gibi değil başka teknikler kullandım. O heykelin tanınması gerekiyor diye düşünürken oradan da Herkül’e ulaştım. Neden Herkül? Bu motosiklet çok dünyevi bir şey ve bu dünyaya ait. Bu dünyaya ait şeylerin içinde bir heykel konumlanacaksa bu dünyaya karşı bir güdüsü olan, bu dünyadan olmak isteyen tanrı olmalı o yüzden de yarı tanrılar içinden Herkül’ü seçtim. Gücün insanoğlu tarafından bir yumuşak karın olduğunu düşünüyorum hem fiziksel gücün hem gücün tanrısı olma konusunda. İnsan olmak isteyen gücün tanrısı motosiklet kullanmalı dedim ve kurgu bu şekilde ilerledi.

İşimi iyi, keskin, güzel ve hatasız yapmaya çalışıyorum

Neden sizin eserlerinizi alıyorlar?

Üç tane kriter var birincisi; baktım, gördüm ve sevdim. İkincisi bir tane Emre Yusufi işi evimizde olmalı durumu “çok mu bayılıyorum bayılmıyor olabilirim ama bir tane olmalı.” Üçüncüsü ki bu daha çok hoşuma gidiyor buradan eser alan bir kişi benden eser alıyor ama sanki tesadüfen Türkçe konuşuyoruz aslında bu yabancı diyor ve yurt dışı eseri potansiyelinde, değerinde diye düşünerek alıyor. Benim birçok koleksiyonerim aslında şöyle bir şey yaşıyor; yurt dışında eserlerimi görüyor bir bakıyor Emre Yusufi, geliyor Türkiye’ye ve burada tanışıyoruz. Bu yüzden yurt dışında bulunmamım öyle bir artısı var çünkü bir yabancı sanatçı alıyorum algısı oluyor. Bence bunlar satın alma motivasyonları. İşimi iyi, keskin, güzel ve hatasız yapmaya çalışıyorum.

Yeni ve farklı bir şey yaptığınız zaman kabul görüyor

Hangi ünlülerde eserleriniz var ve onlarla eserlerinizi almadan önce tanışıyor muydunuz?

Cem Yılmaz, Ozan Güven, Elçin Sangu ilk aklıma gelen isimler. Eserlerimi görüp almışlar daha önce kişisel olarak tanışmıyorduk daha sonra bu vesileyle tanıştık. Yeni ve farklı bir şey yaptığınız zaman kabul görüyor ve size ulaşıyor insanlar. Şimdi o isimlerle güzel bir diyaloğumuz var.

‘Yusufy’ markası adı altında global bir marka yarattım

İçinden sanat geçen üretimler yapıyorsun yeni çalışmalarız ve projeler neler?

‘Yusufy’ markası adı altında global bir marka yarattım. Bu markanın amacı aslına bakarsanız   içinden sanat geçen tasarımları bana ait ticari ürünler üretmek. Tabak tasarımları ile başladık zamanla tasarımları hızlıca genişletmek amacım. Ve çok büyük markalarla işbirliği yapmak istiyorum ki bir takım görüşmeler de yaptık. Bu işbirliği ile büyük mağazalarda bulunmak istiyorum. Avrupa’nın çeşitli mağazalarından bir takım teklifler var ve hakkıyla bu işleri yerine getirmek istiyorum. NFT kripto sanat dünyasına adım atarak güzel bir başlangıç yaptım doğru networkler ile başladığıma inanıyorum. Mesela ben bir heykel yapacağım yaptığım bu heykeli bir yere konumlandıracağım ve bir sahibi olmayacak o konumlandırdığım fiziksel heykelin ama o fiziksel heykelin önündeki beş tane QRkodla o heykelin dijital sertifikalarını satacağım. Dünya oraya gidiyor. Bir heykel var ve heykelin fiziksel halinin kıymeti var izleyene ama o halinin dijital değerlemesi de artık önemli dünyada. Bunun da bir tarafında bulunmam gerekiyor ve çalışmalarıma o yönde de devam ediyorum.  

Eserler akvaryum etkisi yaratmalı insanda

Sizin sanat eserleriniz karamsar değil insana iyi gelen renkli bir yanı ve yönü var…

Kesinlikle öyle insanların yüzündeki tebessüm için bütün bu tüm yaptıklarım. Baktıkları zaman aaa ne hoşmuş desinler istiyorum ve o gülümseme tatlı bir şey. Eserler akvaryum etkisi yaratmalı, bence gidip 2-3 dakika bakıp reset atmalı insan. Akvaryumun da öyle bir etkisi vardır ya eserlerde de sanki öyle olmalı gibi geliyor. Sanat insanın kendini çok iyi ifade etme biçimi. Ben kendimi en iyi şekilde sanat yoluyla ifade ediyorum.

Mutlu Hesapçı

20 Ocak 1979 doğumlu. Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi mezunu, yazar.
Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler:
Apolyohtun Balıkçısı – 2001
1. Rastgele Balıkçı ve Deniz Belgeselleri Festivali. 2001

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top